Kurban Allah Rızası İçin Yapılan Bir Fedakarlıktır

Kurban kesmenin özdeki sebebi Yüce Allah’ın emridir. Hikmetlerinden bir kısmı ise, et yemek, et ikram etmek, konu komşu arasında kaynaşmayı sağlamak, fakiri fukarayı sevindirmek, kardeşlik bağlarını güçlendirmektir.

“İbadet” olarak kurban kesmek konusunda Kur’ân’ın açık emri vardır, Peygamber Efendimiz’in (as) açık uygulamaları vardır. “Rabb’in için namaz kıl ve kurban kes”  âyetinin namazı da, kurbanı da “Rabb’in için” yapmayı emredişi apaçık bir ibadet çağrısıdır. 

Kurban, sözlükte Allah’a yakınlaşma demektir. Dinî bir terim olarak ise kurban, belirli şartları taşıyan bir hayvanı Allah’a yakınlık sağlamak ve ibadet niyetiyle usûlüne uygun olarak boğazlamak demektir. Kurban kesmek bir ibadet olduğundan, kurbanı ibadet niyetiyle kesmeliyiz. 

Kurban Allah rızası için yapılan bir fedakarlık olup, Yüce Rabbimizin verdiği niğmetlere şükür, dünyevi ve uhrevi bela ve musibetlere kalkandır. Nitekim Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz bir hadisi şeriflerinde "kim gönül hoşluğu ile Allah’tan sevap umarak kurbanını keserse onun için kendisini ateşten koruyan bir kalkan olur."buyurmuşlardır.    

Kurbanın fazileti konusunda Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Âdemoğlu, kurban bayramı gününde Allah katında kan akıtmaktan daha sevimli bir amel işlememiştir. O kurban, kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnaklarıyla gelecektir. Kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında hemen kabul olunur. Bu sebeple kestiğiniz kurbanlardan dolayı gönlünüz hoş olsun.”             

Kurban gerek fert gerekse toplum açısından çeşitli yararlar taşıyan malî bir ibadettir. Kişi kurban kesmekle Allah'ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Müminler her kurban kesiminde Hz. İbrâhim ile oğlu İsmâil'in Cenâb-ı Hakk'ın buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri başarılı sınavın hâtırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduğunu simgesel davranışla göstermiş olmaktadır. 

Kurban toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar, sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Özellikle et satın alma imkânı hiç bulunmayan veya çok sınırlı olan yoksulların bulunduğu ortamlarda onun bu rolünü daha belirgin biçimde görmek mümkündür.

Zengine malını Allah'ın rızâsı, yardımlaşma ve başkalarıyla paylaşma yolunda harcama zevk ve alışkanlığını verir, onu cimrilik hastalığından, dünya malına tutkunluktan kurtarır. Fakirin de varlıklı kullar aracılığıyla Allah'a şükretmesine, dünya nimetinin yeryüzündeki dağılımı konusunda karamsarlık ve düşmanlıktan kendini kurtarmasına ve kendini toplumunun bir üyesi olarak hissetmesine vesile olur.

Bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü sayılması için bulunması gereken şartlara kurbanın vücûb şartları denilir. Kurban kesmenin sünnet olduğunu söyleyenlere göre ise bunlar sünnet oluşun şartlarıdır. Bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü olabilmesi için dört şart aranır: Müslüman olmak, Akıllı ve bulûğa ermiş olmak, Mukim olmak, yani yolcu olmamak, Belirli bir malî güce sahip bulunmak.

Gayri müslimler öncelikli olarak imanla mükellef olup ancak iman ettikten sonra ibadetleri ifa etmeye ehil sayılırlar. Bu sebeple, bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü tutulabilmesi, daha doğrusu böyle bir ibadeti ifaya ehil sayılabilmesi için Müslüman olması gerekir. Bu kural bütün ibadetler için geçerlidir. Rabbim keseceğimiz kurbanları kabul buyursun!..