"Ben seni okula gönderiyorum, sen erkek peşinde mi koşuyorsun? Bir de utanmadan karnında çocukla karşıma çıkıyorsun!" diyerek Asya'nın yüzüne tükürdü. Bu tartışma üzerine Asya'nın babası da duruma müdahil oldu; "Hâkim hanım, hani Hâkim oluyordun ya, sen oku diye yerimden, yurdumdan, köyümden oldum, bize edeceğin bu muydu?" diyerek kızına sert bir tokat attı, kolundan tutup evden dışarı attı; "Kimden peydahladıysan git onun kapısına otur," "Beni evlat katili yapma," diyerek kapıyı çarparak kapattı. Asya, hayatın kendisine attığı bu sert tokattan sonra yüreğini simsiyah bir kin kapladı. O kin Asya’yı ayakta tuttu, sevgiye değil nefrete sırtını dayadı. Yıkılmak yerine, kendisine ve bebeğine bir gelecek kurmak için yeniden ayağa kalkmaya karar verdi. Önünde zorlu bir yol olsa da, anne olmanın vereceği güç ve sorumlulukla, hayatının en zorlu dönemecinde bile cesaretini ve umudunu asla yitirmemeye kararlıydı. Ve asla annesi gibi bir anne olmayacaktı...Bedrettin olmadan bu yolda tek başına yürümeye hazırdı. Asya, en güçlü olduğu zamanın, her şeyini kaybettiğini düşündüğü anda bunu anladı.Büyük şehrin gürültüsü içinde, tertemiz hayalleri ile yaşadığı sıcak yuva olarak bildiği evleri artık onun için sadece soğuk bir anıydı.
Asya, okul arkadaşı Ayşe'nin evine sığınarak geçirdiği üç günlük süreç, kısa bir soluklanma fırsatı sundu ancak kalıcı bir çözüm değildi. O günlerde, kendine kafede part-time bir iş bularak, günlük ihtiyaçlarını karşıladı. Okulun kapanmasına iki ay kalmışken, Asya için zaman daralıyor ve her geçen gün yeni bir kalacak yer bulma ihtiyacı ağır basıyordu.Asya'nın çalıştığı kafede, kimseye güvenmemenin ve asla zayıf yanını vermemenin dersini alacaktı. İşi ve durumu hakkında patronuyla açık bir şekilde konuştuğunda, beklenmedik bir teklif aldı: kafenin arka odasında kalmak. Bu teklif, aslında Asya için yaşam mücadelesinde nadir bulunan bir umut ışığıydı. Patronunun bu jesti, onun yüzünde uzun zamandır kaybolan bir tebessüm yarattı. Ancak bu iyimserlik uzun sürmedi; ikinci gece yaşanan tatsız olay her şeyi altüst etti. Patronun çirkin teklifi ve ardından reddedilen gururunu tamir etmek için işten kovulma gerçeği, Asya'nın dünyasında yanan ışığı söndürdü. Sokaklar, bir kez daha Asya'nın yalnızca dostu olarak kaldı. O gece, Asya için sadece fiziksel bir soğuktan daha fazlasını ifade ediyordu; insanlardan üşümüş, aynı zamanda içinde büyüttüğü umutların kırılmasının soğukluğuydu. İnsanlara ve hayata dair kin ve nefretle doldu. Tüm geceyi okulun kuytu bir köşesinde geçirdikten sonra, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yaşadıklarını anlatabileceği rehber öğretmenine gitti.
Öğretmeni, çocuğunu aldırması, kendisinin de sosyal hizmetler çatısı altında olması gerektiğini anlattı. Asya asla kabul etmedi, öğretmeni “Okuldan atılırsın, bu durumda okulda tutamayız,” dedi. Asya "Eğer idareye bilgi verirseniz, okuldan beni attırırsanız, kendimi intihar ederim; sebebimde siz olursunuz. İki ay ne olur, bu durumu saklayın, istikbalime mani olmayın," diye yalvardı. Rehber öğretmeni kabul etti, Asya’yı bir yetiştirme yurduna yerleştirdi. Asya, yurda gitmeden önce bir kez daha baba ocağının kapısına geldi. Ancak kapıyı çalmaya eli varmadı. Giderken döndü, geriye bir kez daha baktı; annesi penceredeydi, Asya’yı görüyordu ama bakışlarında hiç merhamet ve acı yoktu. Asya da kaşlarını çattı, bakışlarını keskinleştirdi, arkasını döndü ve bir daha hiç gelmemek üzere gitti. Bu yeni başlangıçla birlikte hayatının en karanlık dönemlerinden birinde umudu yeniden yakaladı. Yüzündeki tebessüm, sadece bir yaşam alanı bulmanın ötesinde, hayata karşı yeni bir tutumun simgesi haline geldi.
Devamı Yarın...