“Hepimiz o yolun yolcusuyuz” deriz ama dünya malı adına hiç bir şey almadan yapayalnız çıkarız bu yolculuğa... Yolcu arkadaşı olarak eş dost arkadaş aramayız Yalnız başladığımız o yolculukta yine yapayalnız kalırız. Üstelik de gideceğimiz yeri bilmeden çıkarız bir yolculuğa... Emir büyük yerden gelmiştir, itirazımızda olmaz, hatta mecalsiz yorgun ve çaresiz kaldığımız da olur bu yolculukta... Çağrı büyük yerdendir, gelemem demek olmaz, olamaz?
Üç beş dostun omuzlarında başlayan yolculuk meçhule doğru giden gizemli bir yolculuktur !.. Biz kimi taşıdığımızı biliriz amma yolcu kim tarafından taşındığını bilmeden çıkar bu yolculuğa. Hüzünlüdür, tüm dostları göz yaşı dökerken onun ne durumda olduğu bilinmez. Sessiz sedasız başlayan bu yolculuk menzile ulaşınca yerini sessiz bir hüzne bırakıverir... Çok sevdiğimiz o yolcunun üstüne bir ton toprak atar kalkmasın diye de su dökeriz, dua okuruz üzerine...
.................
Ana rahminde bir damla olarak hayata başlayan yolcu dokuz ay kendinde değil annenin himayesinde devam eder. Yolcu o hayatı hissetmez ama anne onun her hareketini hissederek yaşamına devam eder. Dünyaya teşrif ettiği gün bir çığlıkla bir ağıtla hayata merhaba der. Ancak yine nerede niçin bulunduğunun farkında değildir o... Çevresindekiler sevinç çığlıkları atarken o ağıtla karşılık verir dostlarına!
Üç beş yaşına gelinceye kadar bu yolculuğun pek farkında olmayız. Aklımız başımıza gelmeye başladığı an farkeder hayat denilen yolculuğun ne anlama geldiğini öğrenmeye başlarız; gençlik, delikanlılık yılları derken toz pembe hayatın içine dalıverir insan . Onun için artık dünya bir oyun bahçesidir; hiç bitmeyecek sandığı bir yolculuğun tam ortasındadır. Yıllar geçtikçe farkeder büyüdüğünü. Mal, mülk Servet makam şan şöhret duyguları kaplar yüreğini; her şeyin geçici ve yok olacağını bilmeden...Bir sevdanın peşine takılıp kuşlar gibi uçarcasına yaşar hayatını.
Yolcu yolunda gerek: Sonra eş dost çoluk çocuk derken bir aile yumağına sarılırız. Ördükçe öreriz ipliğimizi ilmek ilmek. Güven gelmiştir kendimize mutlulukları da hüzünleri de paylaşırız dostlarımızla; kök salmışızdır cazibeli bir yaşamın derinliklerine!..
Yaş ilerleyip vücut kendini yorgun hissetmeye başladığı an yaşlandığımızı hissederiz. Ağrılar sızılar başlar ve yavaş yavaş hayatın geçici olduğunu anlamaya başlarız. Ancak dünya malı bizi bir başka denli aldatır ki; vazgeçemeyiz tüm değerlerden, maldan mülkten, candan Canan’dan...
Koca bir çınardır artık; kök salmıştır toprağın derinliklerine; eşi dostu oğlu kızı, torunu tosunu çevresiyle yer edinmiştir hayatın içerisinde... Benim malım, benim evim , benim dükkanım benim tarlam diye biriktirdikleri aslında birer emanetti onun için... O da bu emanetlerin bekçisidir farkında olmasa da.
Yolculuk anı yaklaşınca anlar bu gerçeği! Mal da yalan mülk de yalan gel biraz sende oyalan havasına girip yolculuğun yakın olduğunu hissetmeye başlar. Bazıları bu yolculuğa çok erken çıkar, bazıları gençliğinde, bazıları da ihtiyarlığında; bu ilahi takdirin eseridir... Ancak hiç kimse bu yolculuğun gününü ve saatini bilemez ve tahmin de edemez. Sadece gerçek olan şu ki meçhule giden bir yolun yolcusuyuz hepimiz...
Şairin dediği gibi herbiri memnun ki yerinden (memnun mudur bilinmez amma) kimse geriye dönmez- dönemez bu yolculuktan. Sadece elçiler ve Yüce Yaradanın Emirler’i haber veriyor yolculuğun devamını... Bizim için meçhule giden bir yolculuktur bu... Arkasından güzel temennilerde bulunuruz, dua ederiz, üzülürüz, ağlarız kendi hayatımıza geri döneriz. Fakat bu son yolcunun akibetini bilemez, bir haber de alamayız. Çok istesek yalvarsak da geri dönmez- dönemez yolculuğundan... Bize de güzel anılarla onu hatırlamak kalır; tabii ki inancımız varsa bir hayır dua ve hayır- hasenat... Hepimiz o yolun son yolcularıyız; bu yolculuğun bir devamı da var unutmayalım !...Ne mi yapmak gerekir; bu yolculuk için de hazırlık yapmak ve hazırlıklı olmak gerekir. O hazırlıkları da siz biliyorsunuz. Aman boş ver diyenler mi? Onlara sözüm yok Allah’a havale ederiz onları da tüm yolcularımızı da...
( NOT: Son yolcular arasında uğurladığımız Osman Yüksel ve Abdülkadir Gür Ağabeylere rahmet diliyorum; Yolculukları Hayrolsun !)