Meğer yaşamıyor muşuz!

Dedem Mamirka….
Salif Emmi…
Nejla Hala…
Fikriye Hala…
İllaz Emmi…
Ve daha ismini sayamadığım pek çok hayal alemi.
Onlar gerçek alemdeler bugün. (Fikriye Halama sağlık diliyorum)
Aklım çok fazla ermese de esprilerin altındaki o muhabbeti hissediyordum çocuk dünyamda.
Salif Emmi’nin şen kahkahaları ile sohbete parlayan altın dişleri duruma ayrı bir renk katıyordu.
Evet aklım çok bir şeye ermiyordu ama yapılan esprilerin derinliğini ve o derinliğin temelindeki dostluğu pekala hissedebiliyordum.
Onlar beni güldüren, güldürürken dünyama neşe katan insanlardı.
O gün sosyal bir ağ kurmamı sağladılar insanlarla.
Onlar en sahicisinden bir sosyal ağmış çocuk dünyamda meğer.
Biri dedem, biri halam, biri onun komşusu, ama her biri arkadaşımdı. Büyük büsbüyük insanların dünyasında olmak da çocuğa ayrı bir adamlık katıyordu yahu.
Onlar bu dünyadan birer birer gittiler ama öyle zengin ve manalı bir miras bıraktılar ki!
Onlar yok ama bıraktıkları sosyal ağ hayatıma yön verdi her daim. İnsanlarla muhabbette onlar gibi demli, onlar gibi candan, onlar gibi samimiyet karinesinden çıkanlarla konuştuk, en azından konuşmaya çalıştık.
Peki ya bugün!
Mekanı cennet dedem ve arkadaşları bu dünyada yoklar ama asla hayatın sosyal ağından kopacak kadar eksik bırakmadılar yoklukları ile.
Evet, anlatılmaz derecede çok özlüyor, arıyor, zaman zamansa seslerini duyar gibi oluyorum. Hatta rüyalarımın başrol oyuncusu oluyorlar.
Ama onların bıraktığı o sosyal miras gittiklerinde hayattan kopmama değil bağlanmama vesile oluyor her daim.
Bir kez daha soruyorum, peki ya bu gün?
Çocuklarımız ve biz…
7-8 saat sosyal medya durdu, hayattan koptuk, boşluğa düştük.
Ne düşme ama, kafa, göz, ağız, burun kan içinde.
Nefesimiz kesildi!
Dünyanın sonu geldi sanki!
Allah’ım nasıl anlatılır bilemiyorum, sosyal ağlar olmadan bir neymişiz meğer!
Mesleğim gereği ve tabi ki hayatımızın alışkanlığı haline gelmesinden dolayı eksikliğini pekala hissettim.
Ama o eksiklik dünyamı alt üst edecek kadar derin bir iz bırakmadı.
Sanal bir sosyal dünyadan koparken gerçek dünyanın içine düştüm.
Hayatıma derin izler bırakan insanların dünyasında buldum o boşlukta kendimi.
Peki ya çocuklarımız?
Onları hayata bağlayan sanal dünyada kıyamet koptuğunda o çocuklara neyle bağlanacaklar?
Ne garip değil mi, bir cam ekranın ardında hiçbir zaman dokunamayacağınız, tadını damağında hissedemeyeceğiniz bir alemin yokluğu tam tersi bir gerçeklikle tahribat oluşturuyor.
Meğer yaşamıyor muşuz, sandığımız dünyada aslında yaşadığımızı fark etmek için çocuklarımıza, gençlerimize muhabbetin demli dünyasında kuramadığımız her sosyal ağ, en basit bir kesintide kıyameti koparıyor!