Mehmet Akif Ersoy

Mehmet Âkif Ersoy (20 Aralık 1873, İstanbul - 27 Aralık 1936, İstanbul), Arnavut asıllı Türk şair, veteriner hekim, öğretmen ve siyasetçidir.

 

Mehmet Âkif Ersoy, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) ulusal marşı olan İstiklâl Marşı'nın yazarıdır. "Vatan Şairi" ve "Millî Şair" unvanları ile anılır. İstiklâl Marşı'nın yanı sıra “ Çanakkale Destanı”, “Bülbül” ve 1911-1933 yılları arasında yayımladığı yedi şiir kitabındaki şiirleri bir araya getiren “Safahat”, en önemli eserlerindendir. II. Meşrutiyet döneminden itibaren Sırat-ı Müstakim (daha sonraki adıyla “Sebilü'r-Reşad”) dergisinin başyazarlığını yapmıştır.

Kurtuluş Savaşı sırasında milletvekili olarak 1. TBMM'de yer almıştır. 1921'de Ankara'da Taceddin Dergâhı'na yerleşen Mehmet Âkif, Burdur milletvekili olarak meclisteki görevine devam etmekteydi. Aynı dönemde Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey'in ricası üzerine arkadaşı Hasan Basri Bey, kendisini ulusal marş yarışmasına katılmaya ikna etti. Konulan 500 liralık ödül nedeniyle başlangıçta katılmayı reddettiği bu yarışmada, o güne kadar gönderilen şiirlerin hiçbiri yeterli bulunmamıştı ve en güzel şiiri Mehmet Âkif'in yazacağı kanısı mecliste hâkimdi. Mehmet Âkif'in yarışmaya katılmayı kabul etmesi üzerine kimi şairler şiirlerini yarışmadan çektiler. Şairin “orduya ithaf ettiği” İstiklâl Marşı, 17 Şubat günü Sırat-ı Müstakim ve Hâkimiyet-i Milliye'de yayımlandı. Hamdullah Suphi Bey tarafından mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat 17.45'te ulusal marş olarak kabul edildi. Âkif, ödül olarak verilen 500 lirayı, Hilal-i Ahmer bünyesinde, kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Dar’ül Mesai vakfına bağışladı.

İstiklal Marşı 12 Mart 1921 de meclis tarafından millî marş olarak kabul edilmiştir. Hemen akabinde 17 Mart 1921'de İstiklal Marşı için beste yarışması duyurulmuştur. Millî marşımızın önemi ve halka uyandırdığı vatan sevgisi ve bağımsızlık coşkusuna yakışan bir beste yapılması için düzenlenen yarışmaya 24 besteci katılmıştır. İlk olarak 1924'te Ali Rıfat Çağatay'ın bestesi kabul edilmiştir. Yaklaşık 6 yıl kadar İstiklal Marşı bu beste ile kullanılsa da 1930 yılında Osman Zeki Üngör'ün 1922 yılında bestelediği ve günümüzde de hâlâ kullanılan bestesi, resmî olarak Millî marşımızın bestesi olarak kabul edildi.

İşte millî marşımız ve diğer şiirlerinden :

İSTİKLÂL MARŞI

 

-Kahraman ordumuza-

 

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

 

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!

Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet bu celâl?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,

Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.

 

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

 

Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,

"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?

 

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…

Kim bilir, belki yarın… belki yarından da yakın.

 

Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı!

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

 

 

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?

Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

 

Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:

Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!

Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

 

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım;

Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım;

O zaman yükselerek Arş’a değer, belki başım.

 

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl;

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:

Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!

 

Mehmet Akif Ersoy

SAFAHAT İÇİN

''Arkamda kalırsın, beni rahmetle anarsın.''

Derdim, sana baktıkça, a biçare kitabım!

Kim derdi ki: Sen çök de senin arkana kalsın,

Uğruna harab eylediğim ömr-i harabım?

 

Mehmet Akif Ersoy

CENK MARŞI

Ey sürüden arkaya kalmış yiğit

Arkadaşın gitti haydi sen de git

Bak ne diyor ceddi şehidin işit

Haydi git evladım uğurlar ola

Haydi git evladım açıktır yolun

Zalimlere karşı bükülmez kolun

Bayrağı çek ön safa geçmiş bulun

Uğurun açık olsun uğurlar ola.

 

Eşele bir yerleri örten karı

Ot değil onlar dedenin saçları

Dinle şehit sesleridir rüzgarı

Haydi git evladım uğurlar ola

Haydi git evladım açıktır yolun

Zalimlere karşı bükülmez kolun

Bayrağı çek on safa geçmiş bulun

Uğurun açık olsun uğurlar ola

Haydi levent asker uğurlar ola

 

Yerleri yırtan sel olup taşmalı

Dağ demeyip taş demeyip aşmalı

Sende ki coşkunluğa er şaşmalı

Kahraman askerim uğurlar ola

Haydi git evladım açıktır yolun

Zalimlere karşı bükülmez kolun

Bayrağı çek ön safa geçmiş bulun

Haydi levent asker uğurlar ola

Haydi git evladım uğurlar ola.

 

Mehmet Akif Ersoy

 

İKİ ÜÇ BALTA AYIRMAZ BİZİ MAZİMİZDEN

İki üç balta ayırmaz bizi mazimizden.

Ağacın kökü madem ki derindir cidden,

Dalı kopmuş, ne olur? Gövdesi gitmiş, ne zarar?

O, bakarsın, yine üstündeki edvarı yarar,

Yükselir, fışkırıp, afak-ı perişanımıza;

Yine bir vaha serer kavrulan imanımıza.

 

Mehmet Akif Ersoy