Mehmet Emin Yurdakul

Mehmet Emin Yurdakul (13 Mayıs 1869, İstanbul - 14 Ocak 1944, İstanbul), Türk şair ve milletvekili.
Ulusçu, halkçı görüşleri savunan şiirler yazan Mehmet Emin Yurdakul “millî- romantik duyuş tarzı”nın ilk temsilcisidir. Bu özelliğinden dolayı Mehmet Emin Yurdakul, edebiyat tarihimizde “Millî Şair” unvanı ile anılmıştır. Şair, bütün şiirlerinde sade bir dil ve hece ölçüsü kullanmış; konularını toplum dertlerinden, sosyal-epik hayat sahnelerinden almış; uyarıcı-öğretici şiirler yazmıştır.
1869 yılında İstanbul’un, Beşiktaş semtinde doğdu. Babası balıkçılıkla uğraşan Salih Reis, annesi Emine Hatun’dur.

Beşiktaş Askeri Rüştiyesi’nden sonra devam ettiği Mekteb-i Mülkiye’nin İdadi bölümünden ayrıldı, devlet memurluğuna başladı. 1899’da kaydolduğu İstanbul Hukuk Mektebi’ne bir süre devam ettiyse de öğrenimine ABD’de devam etmek için bu okuldan ayrıldı ancak bu isteğini gerçekleştiremedi ve devlet memurluğuna döndü.
Rusumat Evrak Dairesi’nde göreve başlayan Mehmet Emin Bey, 1897-1907 yılları arasında Rüsumat Evrak Müdürlüğü yaptı. İlk şiirini 1897’de Yunan Harbi sırasında Selanik’te Asır Gazetesi’nde yayımladı. “ Anadolu'dan Bir Ses yahut Cenge Giderken” adlı bu şiir ile ünlendi. 1899’da Türkçe Şiirler isimli bir şiir dergisi çıkardı. İstanbul’da Servet-i Fünûn dergisi'nde, Selanik’te Çocuk Bahçesi dergisinde, İzmir’de Muktebes adlı dergide şiirlerini yayımlamayı sürdürdü.

İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesiydi. Şiirleri ile hükûmeti eleştirince 1907’de İstanbul’dan uzaklaştırılıp Erzurum’da görevlendirildi; II. Meşrutiyet’in ilanının ardından Trabzon’a gönderildi. II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi ile sonuçlanan 31 Mart Olayı’ndan sonra İstanbul’a çağrıldı; Bahriye Nezareti Müsteşarlığı’na atandı ancak bu görevi istemeyince 1909’da Hicaz, 1910’da Sivas valiliği yaptı. Çalışmasının engellendiği gerekçesiyle 1910 yılında istifa ederek İstanbul’a geri döndü.

Ahmet Ağaoğlu, Dr. Fuat Salih, Ahmet Ferit Beylerle birlikte “Türk kültürü, dili ve sanatının geliştirilmesi amacıyla” kurulan Türk Ocağı adlı örgütün kurucuları arasında yer aldı Örgütün ilk genel başkanı oldu, çıkarılan Türk Yurdu Dergisi’nin sorumluluğunu üstlendi. Ancak henüz dergi çıkmadan İttihat ve Terakki Cemiyeti ile anlaşmazlığa düşünce Erzurum’a vali olarak atandı, 1912’de bu görevde iken emekliye ayrılmak zorunda bırakıldı. İstanbul’a dönüp Türkçülük düşüncesini yaymak üzere yayıncılık yapmaya devam etti.

1913’te Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda Musul milletvekili oldu. Türk Ocakları’nın 1918 tarihli kongresinde Hamdullah Suphi ve Ziya Gökalp gibi isimlerle birlikte örgütün “Hars ve İlim Heyeti” üyeliğine seçildi. 1919 seçimlerine katılan Millî Türk Fırkası'nın kurucuları arasında yer aldı.

1921’de Millî Mücadele'ye katılmak için Anadolu’ya geçti. Antalya, Adana, İzmir yörelerinde dolaşarak halkın ve ordunun manevi gücünü arttırıcı konuşmalar yaptı. TBMM’de önce Şebinkarahisar, sonra da Urfa ve İstanbul milletvekili olarak beş dönem görev yaptı. Milletvekilliği, ölümüne kadar sürmüştür.14 Ocak 1944 tarihinde İstanbul’da öldü. Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.

ŞİİRLERİNDEN:

CENGE GİDERKEN

 

Ben bir Türk'üm dinim, cinsim uludur

Sinem, özüm ateş ile doludur.

İnsan olan vatanının kuludur

Türk evlâdı evde durmaz, giderim.

 

Bu topraklar ecdâdımın ocağı

Evim köyüm hep bu yurdun bucağı

İşte vatan! İşte Tanrı kucağı!

Ata yurdun evlât bulmaz, giderim.

 

Yaradanın kitabını kaldırtmam

Osmancığın bayrağını aldırtmam

Düşmanımı vatanıma saldırtmam

Tanrı evi viran olmaz giderim.

 

Tanrım şahit, duracağım sözümde

Milletimin sevgileri özümde

Vatanımdan başka şey yok gözümde

Yâr yatağın düşman almaz, giderim.

 

Ak gömlekle gözyaşımı silerim

Kara taşla bıçağımı bilerim

Vatanım için yücelikler dilerim

Bu dünyada kimse kalmaz, giderim.

 

Mehmet Emin YURDAKUL

------------------------------

BIRAK BENİ HAYKIRAYIM

 

Ben en hakîr bir insanı kardeş sayan bir rûhum;

Bende esir yaratmayan bir Tanrı'ya îman var;

Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar;

 

Mazlumların intikamı olmak için doğmuşum.

Volkan söner, lâkin benim alevlerim eksilmez;

Bora geçer, lâkin benim köpüklerim kesilmez.

 

Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et;

Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet,

Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;

 

Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir,

Bu zavallı sürü için ne merhamet ne hukuk;

Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk!..

 

Mehmet Emin YURDAKUL

------------------------------------------

ANNECİĞİM

-Küçük Vatandaşlarım’a-

 

Anneciğim bir gece kan uykuya dalmamış,

Beni nazik kolları üzerinde uyutmuş;

Ben uyurken korkudan hızlı nefes almamış,

Benim için zavallı her rahatı unutmuş.

Ben anneme acırım, onu üzmem, ağlatmam.

Hâlâ beni her akşam pencerede gözetler,

Ben mektepten gelince bana candan sarılır;

Ben gülersem, gözleri tatlı tatlı gülümser;

Ben mahzunca durursam, yüreciği yarılır.

 

Ben anneme acırım, onu üzmem, ağlatmam.

 

Mehmet Emin YURDAKUL

----------------------------

BABACIĞIM

 

-Küçük Vatandaşlarım’aŞ-

 

Babacığım, her akşam dizlerine yatardım;

Seni tamam bir saat lakırdıya tutardım,

Senden yemiş, uruba, oyuncaklar isterdim;

Can sıkıcı bir sesle haykırarak, “Al!” derdim.

 

Zavallı sen elimden her gün âciz kalırdın;

Bana bir şey alırdın..

 

Lâkin bu gün, çalışan işçilere rastladım,

Herbirinin bir baba olduğunu anladım.

Öğrendim ki her baba kanlı terler döküyor;

Bin zahmetle dişini, tırnağını söküyor.

 

Bundan sonra ben senden öyle şeyler istemem;

“Bana şunu al!” demem…

 

Mehmet Emin YURDAKUL

---------------------

SOFRA BAŞI

 

-Küçük Vatandaşlarım’a-

 

Sofra başı…. Oh, burayı pek severim,

Evimizde küçük yemek odasında;

Annem, babam, kardeşlerim, biz hepimiz

Bir sininin etrâfına diziliriz;

Ben bu aziz vücutlerin ortasında,

Gâh dinlerim, gâh söylerim, gâh gülerim.

 

Ben burada düğün gibi zevk bulurum;

Cıvıldayan kuşlar gibi şen olurum:

 

Bu sinide büyük dedem yemek yemiş

Ve babama, “En zenginlik muhabbettir,

Bir sofrada muhabbetle yenen yemek;

Hattâ kuru bir esmerce yavan ekmek

En lezzetli ballı börek tadı verir,

Bunu sen de bir vazife eyle!” demiş.

 

Ben burada her lokmamı tatlı yerim;

Allâh’ımın verdiğine şükreylerim.

 

Mehmet Emin YURDAKUL