“MHP Gerçeği”

Odgurmuş: MHP konusu her zaman çok konuşulur. Ama daha çok da eskiden MHP’de olup ta ayrılanlar daha çok konuşur. Sizce bunun sebebi nedir?

Ögdülmüş: Anladığımız kadarıyla hem MHP’lilerin hem de daha önce MHP’de bulunup şimdi kendilerine başka bir yol çizmiş olanların da kafaları çok karışık görünüyor. MHP’ye gönül veren insanların ve MHP’den ayrılıp kendilerine başka bir yol seçenlerin de aradıklarını partilerinde ve gittikleri yerde bulamadıkları gibi bir durum var gibi görünüyor. MHP’ye mensup insanlar, Parti sözcüleri ve Genel Başkan Devlet Bahçeli ne derse her dediği doğrudur düşüncesindeler. Bu normal bir davranıştır. Parti taraftarı elbette böyle davranır. Bu konuda MHP’lilere kimsenin söz söylemeye bile hakkı yoktur. Diyelim MHP taraftarları böyle de diğer partilerin taraftarları sanki pek mi farklı?

Fakat buna karşılık bir gurup insan var ki; Bunlar MHP’li olmamakla beraber, önceki hayatlarında Ülkücü kuruluşlarda ve MHP’nin çeşitli kademelerinde görev yapmış olmakla beraber, her hangi bir görev almadan da bu Partiyi tasvip eden insanlardı. Bu insanlar kendilerini hala Ülkücü olarak görmekle birlikte, siyasi parti olarak artık kendilerini MHP’ye mensup saymayıp, başka parti ve görüşlerin takipçisi haline gelmiş bulunuyorlar. Buna rağmen hala MHP’ye rol biçmeleri elbette çok yanlış bir tutumdur. Bu insanlar MHP için “çok aktif bir şekilde mücadele etmeli, her konuda çok sert tepkiler koyulmalı ve iktidarın hiçbir icraatına destek verilmemeli hatta mümkünse iktidar partisi yetkilileri ile hiçbir şekilde görüşülmemeli, iktidarın her icraatı mutlaka eleştirilmeli” şeklinde görüşler ileri sürüyor, düşünüyor ve öyle olmasını istiyorlar.

Diğer bir daha ılımlı gurup bir kısım insanlar ise “öyle her şeye muhalefet etmeye gerek yok. Memleket ve Milletin hayrına olan icraatlara olumsuz bakmanın bir faydası yok. Hükümetin birçok iyi icraatları karşısında destekleyici olmalı fakat MHP’nin temel prensiplerine ters düşen ve Türkiye’nin aleyhine olacak icraatlara ise gereken muhalefet yapılmalı” şeklinde görüşler bildiriyorlar.

Hatta anladığım kadarıyla bazı MHP’liler de “Partinin Efsane genel başkanı Alparslan Türkeş yaşasaydı hangi hükümet olursa olsun icraatlarının pek çoğunu destekler. Parti milletvekilleri ile birlikte hükümete her zaman güven oylamaları konusunda problem çıkartmaz fakat buna karşılık olarak da hükümetten partinin prensiplerine de uyan pek çok icraatında yapılması yönünde telkinlerde bulunurdu, Demirel Hükümetleri, Çiller Hükümeti buna misaldir.” demektedirler.

Bir diğer gurup partili ve partisiz Ülkücüler ise, “Genel Başkan Dr. Devlet Bahçeli’nin başarısız olduğu, her seçimde bir yenilgi aldığı ve daha da önemlisi Ülkücü olarak bilinen pek çok kişinin hareketin dışında kalmasına sebep olduğunu” ileri sürerek başka bir lider arayışına girmişler ve bir takım liderlerin peşine takılmışlardır.

Odgurmuş: Tablo biraz karmaşık görünüyor. Bu tablo içerisinden Ülkücüler nasıl çıkacaklar. Bir yol var mıdır?

Ögdülmüş: Şimdi bu konuda bir şeyler söylemek için biraz gerilere gitmek gerekiyor. Biliyorsun Milliyetçi Hareketin efsane lideri Alparslan Türkeş idi, o 1965-66 yıllarında hareketi başlattığında, tek hedef vardı Milliyetçi ve Vatansever genç bir nesil yetiştirmekti. Bu amaca ulaşmak amacıyla da önceleri komando kampları ve akabinde de Ülkücü dernekler açıldı. Başlangıç zamanlarında genç insanların eğitimine çok çok önem verilirdi. Ta ki 12 Eylül 1980 darbesine kadar bu böyle sürdü. Hatta 1977 yılından itibaren de N. Kemal Zeybek yönetiminde, Taha Akyol, Ramiz Ongun gibi ağabeylerin yönetiminde çok köklü bir eğitim programı ile faaliyete geçildi. Ülkücü kuruluşların pek çok eski genel başkanı da dâhil olmak üzere ilk etapta eğitimden geçenler Türkiye’ye dağılarak her bölgede faaliyetleri, eğitimleri denetleme yoluna gittiler. Ne kadar başarılı olunduğu konusunda benim bu gün bir şeyler söyleme imkânım yok.

Ardından 12 Eylül oldu ve Milliyetçi Hareketin ön saflarında bulunan ne kadar insan varsa içeri alındı, mahkemeler yıllarca sürdü, pek çok insan işkencelerden geçti, ceza aldı, idam edildi ve pek çok mağduriyetler oldu. Benim anladığım kadarıyla lider kadrosu içeriye alınan Milliyetçi Hareket sendelemeler yaşadı ve bir daha doğru dürüst toparlanmadı. 12 Eylül'den sonra kurulmasına izin verilen diğer bazı siyasi partiler de Milliyetçi Hareketin mensuplarına kadrolarında yer verdiler. 12 Eylül 1980 Askeri darbesi olmasaydı 1983 yılında yapılması gereken Milletvekili seçimlerinde iktidar olma ihtimali dahi olan MHP ve mensupları uzun bir süre bir dağınıklık yaşadı. Bu dağınıklık Türkeş’in hapisten çıkması ile de yeniden bir toparlanma sürecine giremedi. MHP Refah partisi ve IDP’nin iştiraki ile oluşturulan seçim ittifakı sonucu meclise girmiş fakat bu kez de bir süre sonra Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının partiden ayrılması sonucu hareket ayrıca bir sarsıntı geçirmişti.

Odgurmuş: Öyle anlaşılıyor ki MHP oldukça çok badireden geçmiş. Ama görüldüğü gibi yine de ayakta kalabilmiş.

Ögdülmüş: Efendim biliyorsunuz 12 Eylül 1980 öncesi Ülkücü insanların ve özellikle de gençlerin eğitimi için görevlendirilen insanlar 12 Eylül sonrasında veya Genel Başkan Türkeş’in hapisten çıkmasından sonra da eğitim çalışmalarına devam edebilirlerdi, bu yapılamadı. 12 Eylül öncesinde Ülkücü hareketin mensupları bir hedefe doğru yönelmişler ve o hedefe kilitlenmiş vaziyette çalışmalarını sürdürürlerdi. 12 Eylül askeri darbesi ister istemez birçok arkadaşta bir ümitsizlik doğurdu. Çok köklü bir fikir tabanına dayanan ve çok önemli ilim ve fikir adamları yetiştiren hareket siyaset arenasında bir başarı elde edememiş. “MHP nin kapatılması için Nuh Tufanı gerekir, bunun dışında hiçbir güç hareketimizi engelleyemez” diye söylenirken-düşünülürken, 12 Eylül askeri darbesi ne yazık ki bunun böyle olmadığını göstermişti. Hareket siyasi başarısızlığın yanı sıra bir de dağınıklık yaşamış. Pek çok insanın geleceğe güveni azalmış ve “neden bu duruma düşüldü” denilerek bir sarsıntı geçirdi. 12 Eylül sonrası kurulan ve kökü ve mazisi de pek olmayan siyasi partiler güç kazanır iktidarlara gelirken Milliyetçiler ne yazık ki ne iktidara gelebildiler ne yeteri kadar Milletvekili çıkartabildiler ne kendi partilerinde aradıklarını bulabildiler ne de diğer partilere gidenler oralarda aradıklarını buldular.

Eylül öncesi topyekûn bir hedefe yönelen Ülkücü hareketin mensupları 12 Eylül'ün verdiği sarsıntı sonucu o hedeflerden uzaklaşarak belki de pek çoğu ekmek kaygısına, pek çoğu fikri tatminsizliğe düştüler ve kendilerince belirli hedeflere yöneldiler. Birçoğu da birbirinedönüp baktılar ve birbirlerinin hatalarını gördüler. 12 Eylül öncesinin o anarşi ortamında görülmeyen bazı eksiklikler ve hatalar gün yüzüne çıkmaya ve gelinen noktada başarısızlıklar sorgulanmaya başladı. Bu sorgulama sonucunda ise insanlar, birbirlerinin yetersizliklerini ve eksiklerini fark ettiler. Bu durum günümüzde de önemli bir problem olarak Ülkücü Hareketin önünde durmaktadır ve çözüm beklemektedir.

Bir diğer konu ise; 12 Eylül 1980 askeri darbesinden önce çeşitli derneklerde birtakım eğitimler yapılıyor ve bu eğitimlerde çeşitli konular üzerinde duruluyordu. Derneklere gelen genç insanlar Türk Milliyetçiliği ve Ülkücülük konusunda yeterli olmamakla birlikte bilgi sahibi oluyorlardı. 12 Eylül sonrası kayda değer bir eğitim yapılmadığı gibi insanlar eski bilgileri ile günümüz problemlerine görüş ve yorumlar getiriyorlardı. İşin aslı “Türk Milliyetçiliği” ile ilgisi olmayan pek çok görüş ve düşünce de savunulabiliyor ve iddia ediliyor olması da dikkat çekici bir durumdur. 12 Eylül sonrası Gerek Alparslan Türkeş zamanında ve gerekse Devlet Bahçeli zamanında köklü bir fikir olan “Türk Milliyetçiliği” üzerinde neredeyse hiç durulmadı. Çeşitli politik konular ve güncel konular Türk Milliyetçiliği açısından değil, günün politik ortamına göre yoruma tabi tutuldu. Kayda değer bir yayın organı da olmadığı için Ülkücülerin büyük bir bölümü “muhalefet olma” duygusu ile sol basından fikren beslenme yoluna gittiler. Bu durum öyle bir noktaya geldi ki Dünün azılı Komünist-Marksistlerinin görüş ve düşüncelerinin paralelinde görüş ve yorumlar getirmeye başladılar.

Odgurmuş: Efendim öyle anlaşılıyor ki bu fikri kargaşa daha uzun bir müddet devam edecek gibi görünüyor.

Ögdülmüş: Evet maalesef öyle görünüyor. Siyaset sahnesinde sular şimdilik durulmayacak gibi görünüyor.

Fakat burada belirtmeden geçemeyeceğim. MHP ve uyguladığı siyaset daha çok bu partiden kopmuş ve kendilerine başka kapılarda bir şeyler arayan ve kendilerini hala Ülkücü olarak vasıflandıranların, eski partilerini çok acımasız bir şekilde eleştirmeleri, MHP’nin politikalarına yön vermek istemeleri elbette çok da kabul edilir bir durum değildir. Madem politikalarını ve kararlarını beğenmemiş ayrılmışsınız o halde bu eski yerinize ait içlerindeki husumeti artık kaldırmalılar. Madem eski yeriniz iyi değildi ve sizin ideallerinizi gerçekleştiremiyordu, o halde bu yeni yerinizde ideallerinizi gerçekleştirmenin yollarını aramaları daha akıllıca bir yol olur.