İnsan hayatanı devam ettirebilmek için çalışmak zorundadır. Kazancını meşru ve helal yoldan sağlaması onun için en hayırlı olanıdır. Helal yoldan kazanıp alın teri ile evine götüreceği ekmek kutsaldır. Kimi gücünü kullanır, kimi aklını kimi de sanatını... Malumunuz para ve mal kazanmak amaç değil araçtır. Hayatını idame ettirmesini için insanın çalışması şarttır. Bunu meşru- helal; çalıp çırpmayı ve insanları dolandırmayı da gayri meşru- haram kazanç olarak olarak addediyoruz. Dinimiz de bize bunu emrediyor.

Ticaret de elbette bir kazanç yoludur. Sevgili Peygamberimiz hayatını ticaret yaparak kazanmaya başlamış ve uzun bir süre ticari hayatını devam ettirmiştir. Ashabının da ticaret yapmasını teşvik etmiştir. Onun ticari ahlakı bizim içinde örnek bir kazanç yoludur. Ticaret yaparak hayatını kazanmak meşru kazançlardandır.

Yazımızın bu bölümünde ticaret yapma yolunu değil; ticarette insanlara nasıl davranmamız gerektiğini dile getirmek isteriz.
Ticaret- esnaflık meşru ve helal kazançlardandır dedik. Ama bu işin de bir adabı, yolu ve usulü vardır. İnsanların haklarına riayet etmek ölçüp tartarken adalete riayet etmek şartıyla. Ayrıca insanların ve toplumun hak ve hukukunu koruyarak bu işi yapmak meşrudur.

Davranış dedik: en önemli konulardan birisi de bu galiba? Müşteriye kibar ve nazik davranmak. Malın cinsini kalitesini dürüstçe, yalan ve hile katmadan ortaya koymak gerekir. Müşteriyi kandırmak, gözünü boyamak yemin etmek ve eksiğini gediğini saklamak doğru değildir. Bu kul hakkıdır helal kazanç da değildir.

Bir başka konu: Müşteriyi güler yüzle karşılamalı, onu dükkanına gelen bir misafir kabul etmeli ve gönlünü hoş tutmalıdır. İster malı alsın ister almasın dükkandan çıkarken güler yüzle ayrılmalı bir dost olarak kalmalıdır. Dükkanınıza girip çıkan her insan sizin kültür elçiniz olacak size yeni müşteriler getirecektir. Bu nedenle davranışınız ve nazik tutumunuz size dost kazandırmalıdır.

“Müşteri daima haklıdır!” diye bir sözümüz vardı: Bu sözün içeri şudur; müşteri nasıl davranırsa davransın sen edebini bozma, müşteri sana yeni bir müşteri kazandırma kapısını aralayacaktır demektir !... Müşteri velinimetimiz de deriz. Müşterinin bir kalitesi ve kuralı aranmaz; dükkanınıza giren herkes sizin müşterinizdir (misafiriniz). Ama esnaflığın bir ahlakı ve edebi aranır ve böyle esnaf baş tacı edilir!.. Sabır, sükunet, hoşgörü, tahammül, güler yüzlülük ve tatlı dillilik kişiye yeni bir dost ve müşteri kazandıracaktır.

Alırsa alsın; almazsa umudumda değil havasında olursanız maalesef siz kaybedersiniz. Yani esnafın - tüccarında bu konuda eğitilmesi gerekir. Son olarak şunu ifade edelim. Yozgatlı esnafımızın ikinci bir görevi daha var: Yozgatı ve Yozgatlıyı sevdirmek! Niçin mi? şehrimiz de 20 binin üzerinde üniversite öğrencimiz var. Bunlar bizim kültür elçilerimiz olacak. Güzel ve iyi davranırsanız sizden iyi söz edecek; kaba ve çirkin davranırsanız sizi kaba ve cahil olarak anlatacaklar. Böyle bir sorumluluğumuzun olduğunu da unutmayalım. Maalesef her malın bir çürüğü kokulmuşu olduğu gibi insanların da çürüğü kokuşmuşu olacaktır. Ama bizim davranışımız o çürük elmaların çöpe atılmasını sağlayacaktır. Sözün özü sadece müşteri kazanmanın peşinde olmak değil; bir de dost kazanmanın ve evimize helal ekmek götürmenin çabasında olmak gerekir...