Bir dönem saç, sakal, kıyafet türünden birilerine benzeme hastalıklarımız vardı. Ve o birileri BATI’nın anlamsız dünyasını takip eden sanat abidesi şahsiyetler olurdu.
Günümüze geldiğimizde o günlerin Amerikan tarzı saç tipi, İspanyol paça pantolon tercihi masum kalıyor.
Zamanla ne hastalıklarımız oldu dostlarım.
Şık giyinmek, güzel yaşamak, güzelliklere ulaşmak elbette ki hakkımız ve bana sorarsanız Müslüman Türk dünyada her şeyi ile örnek insan olmalı.
Amma velakin bizde durum nasıl oluyorsa oluyor mutlaka ama mutlaka hastalık düzeyine ulaşıyor.
Marka,
Moda,
Otomobil,
Ev,
Yetmedi güncel mobilya takibi
Sonrasında sınırsız teknoloji çılgınlığı,
Ve akabinde peş peşe gelen hastalıklarımız.
Neler mi hemen sayayım:
EYT hastalığı,
Yüksek meblağlar ödeyerek zorla da olsa içmeye çalıştığımız kahve hastalığı,
Parası olsun ya da olmasın lükse ulaşma hastalığı.
EYT hastalığı garip bir durumla vuku buluyor insanlarda. Bir anda zengin adam moduna bürünen EYT hastası bir anda dünyaların sahibi kurdu elinde Tarkan’a dönüşüveriyor.
Çalıştığı iş yerinde bir anda hastalıklı ruh haline bürünüyor arkadaş. Kılavuzunu kaybetmiş kayalıklara her an çarptı çarpacak gemi modeline dönüyor. Ankara’da restoran işleten bir dostum; “Allah’tan ağabeyim ve benim ustalık bilgimiz var, yoksa EYT sonrası bir anda değişen, çalışmak yerine anlamsızca ayak direyen ustalarımızla uğraşamaz kepenk kapatırdık” dedi.
Dünyanın krizle imtihan olduğu bir süreçte devletin sunduğu emeklilik hakkını servete konmuş şımarık evlat modunda karşılamanın manasını müsaadenizle hastalık olarak nitelendiriyorum. Zira insan bu önemli imkanı daha huzurlu bir yaşamın desteği olarak görmek yerine şımarıklığı tercih edince hastalıklı bir yapı türüyor.
Kahve hastalarına gelelim mi?
Lütfen yanlış anlaşılmasın ben de kahve severim. Özellikle kırk yıl hatırı olan kahvelere ve içtiğim insanlara çok fazla değer veririm. Özellikle uzun ve yorucu yolculuklarımda beni diri tutan faktörlerden biridir kahve. Bazı zamanlar kokusu bile yeter…
Geldiğimiz duruma baktığımda ne olduğu belli olmayan kahvelere dünyanın parasını ödeyen,
Yetmedi kahve içme alışkanlığını günde 5 hatta 10 fincana pardon bardağa dönüştüren,
Ve sırf kahve içme modasına uymak için güne daha ayılmış (!) başladığını zannederek elinde markalı kahve bardağı ile gezmeyi marifet zannedenlere sözüm.
Bana biraz komik ve hastalıklı geliyor bu durum.
Belki de ben durumu anlamayacak kadar eskiyim bilemiyorum ama nedense kendime anlatamıyorum ortaya çıkan manzarayı.
Gösterişli yaşam bir müddet sonra hastalığa dönüveriyor sanırım.
Yüksek meblağlarla ihtiyacının ötesinde telefonlara ulaşmayı gurur gören kardeşlerimi de maalesef bu kapsama alıyorum.
Çok fazla telefon düşüren bir kullanıcı olarak çok para ödeyerek alınan telefonun manasını yeterince anlamamış olabilirim belki. O yüzden affınıza sığınıyorum ama hal böyle iken yaşadığımız dünyadaki ekonomik krizi başka yeri ile yaşayıp başka yeri ile anlayan, sözün özü fakir edebiyatı yapıp zengin gibi yaşayanlara sözüm.
Ne diyelim Allah şifanızı versin.