Neye niyet neye kısmet!

Bu satıları Antalya’dan kaleme almak varmış.

Antalya’da, iki otobüs dolusu Rus’un bulunduğu otelden haftanın ilk yazısını kaleme alınca, dünya gündeminin baş aktörleri Ruslar’la ilgili yazmamak olmazdı.

Rusya’nın, Ukrayna işgalinde günler günleri kovalarken savaşın yıkıntıları sadece bomba, barut kokusu, ölüm, kan ve göz yaşından çok fazlası oluyor.

Neredeyse dünya 3. Dünya Savaşı, Nükleer Savaş, Kıtalararası Savaş…

Onun ötesinde ekonomik yaptırımlar, savaşın neden olduğu küresel ekonomik çöküntü (Yağ kuyrukları, saniyelik artan akaryakıt ve dahası…)

Bugün yağ, yarın un, ekmek diye devam edecek silsile. Rusya’nın işgal girişimi ile başlayan savaş dünya insanlığının aslında savaşların çok uzağında olduğunu gösterdi.

Ortadoğu’daki yangına uzak olan Avrupa, savaş kapısına dayandığında oluşan artçı sorunlarla dahi mücadele etmekten çok uzak.

Kim ister savaşları, kan, göz yaşı, yokluk dolu bir dünyayı?

Her neyse gelelim biraz daha yakına, hemen yanı başımdaki bir otobüs dolusu Rus’a…

Efendim, Antalya’da otele geldiğim akşamın hemen bir saat sonrası iki otobüs dolusu Rus da intikal etti. Uzaktan baktığınızda dahi Rus oldukları her hallerinden belli olan bu insanların bir özelliği dahi vardı ‘mutsuzluk.’

Asık suratlı Rus’ları kış günü Türkiye’ye getiren ne olabilirdi?

Hemen izah edelim, kısa sürede tanıştığım otel müdürü, aslında İspanya yolcusu olan Ruslar’ın, hava sahasını kapattığından zorunlu olarak Türkiye’ye geldiklerini söyledi.

Şaşırsam mı, sevinsem mi bilemediğim bir durum.

Mutsuzlukları her hallerinden belli olan Ruslar, belli ki, ülkelerinin işgalci tutumundan bir hayli rahatsız ve tedirginler.

İnsanlık artık savaş istemiyor. En azından BATI denilen o cenahtaki ülkeler, ateş yanı başlarında yanmaya başladığında bozulan rahatları hatta bozulan ruh dünyaları karşısında bile ciddi problemler yaşıyor.

Öyle olmasa ülkeleri savaşırken, üstelik işgalci konumdayken, ateş düşen değil de o ateşi düşüren oldukları halde tatile çıkacak kadar bunalım takılırlar mıydı?

Allah muhafaza biz olsak ne yapardık diyorum! (Yanıtını size bırakıyorum…)

Durum bundan ibaret… Ruslar’da yıkım Ukrayna kadar içler acısı bir halde.

YAĞ KUYRUĞUNA GİRENLER

Bazen hangi ruh halinde olduğumuza mana veremiyorum.

Bir yaygara kopuyor, vatandaş marketlere akın ediyor. Bir anda gizli bir el bazı ürünlerde akıl almaz zamlar yapıyor.

Rusya-Ukrayna savaşının ülkemizdeki en bariz yansıması son ayların zam şampiyonu zeytinyağı oldu. Üretmeyen tüketen ülkemizde yağ kıtlığı olacağı söylentisi bile doyum noktası yükseklere çıkan bizi marketlere akın ettirdi.

İçler acısı bir durum. Olmayan yağa mı yoksa doymayan yanımıza mı üzülsek bilemedim!

BUZLU YOLUN KAZAZEDESİ…

Yozgat’ta geçtiğimiz hafta bir gece hava sıcaklığı aniden eksi dereceye düştü, o gece 20 araçlık zincirleme trafik kazası meydana geldi.

Karayolları himayesindeki şehir içinden geçen yoldan bahsediyorum.

Şükürler olsun maddiyat dışında ciddi bir olumsuzluk yaşanmadı. Ama felaketin eşiğinden döndük.

Neden böyle olur, neden bu tür olaylar aslında yaşanmaması gereken zamanda yaşanır.

Tuzlama ile çözülecek olan buzlanmaya karşı Karayolları önlem almaz. Mevzu karayollarını eleştirmek değil mevzu bir kış boyu karla mücadelede nefessiz çalışan kurum en kolay zamanda önlem almaz.

Ona şaşırıyorum!