O güneşe öylesine muhtacız ki!

Gayesi, hedefi, yolu, yolculuğu bir…

Ufku, bakış istikameti, güzergahı, işareti aynı minvalde hareket eden.

Aynı topraktan, havadan, sudan beslenmiş.

Aynı yüze, aynı taşa, aynı semaya bakmış.

Yetmemiş aynı tabuta omuz vermiş, aynı duaya amin demiş.

O da olmadı aynı türküye efkar bağlamış, aynı mutluluğa tebessüm atmış.

Daha olmadı aynı kaldırımda karşılaşıp kafa sallamış, selam vermiş selam almış.

Öylesine ortak noktadan birleştirdiği bir Yozgat’tan parça parça olmuş bir insanlığa…

Hakikaten parça parça mı oldu insanlığımız ve dahi Yozgatlılığımız!

Bir olmak için parçalanan, parçalanmak zorunda olan insanların diyarı Yozgat!

Her şeye ama her şeye rağmen, vallahi de billahi de ayrı gayrımızın olduğuna inanıyorum. Bu durum karşısında belki de hiç olmadığı kadar inatçıyım şu hayatta…

Bakın, her şeye rağmen diyorum!

Ne kadar ayrı gayrı gibi duruyor olsak da birbirimize bir bardak suyu ikram edebilecek kadar da mı hatırımız yok!

Yozgat'ın şuan içinde bulunduğu durum kendi içinde, aynı renk ve söyleme sahip grupların dahi parça parça olduğu bir görüntü hakim.

Öylesine uzak ve ayak oyunları ile dolu bir ahval hakim ki, sanırsınız pimi çekilmiş bombalar şehri.

Aynı grupların dahi farklı telden çaldığı, aynı yolların çatallaştığı, aynı bakış açılarının şaşı kaldığı, aynı nefesin kesilmeye başladığı bir duruma doğru karanlık bir çağın girdabına sürükleniyoruz.

Ya da öyle bir görüntü hakim yaşadığımız şehirde.

Durun, lütfen umutsuzluk kaplamasın dünyanızı ve yüreğinizin daralmasına müsade etmeyin.

Tüm bunları güneşi balçıkla sıvamak maksadıyla telaffuz etmedim. Bilakis güneşin insan eliyle kararacağını düşünen güruhların beyhude duruşlarını dile getirmektir maksadım.

Onca karanlık tabloya rağmen güneş nasıl ışık saçsın, nurlandırsın dünyamızı değil mi?

Bakıyorum da yaşadığım şehrin geçmişine ve o geçmişin kimi rahmete ermiş kimi hala bu dünyanın canlı tanıklarına.

Kimileri gerçek alemde vuslata ermiş kimileri ihtiyarlık denilen belki de insanlığın en masum hallerinden birine ulaşmış.

Yapılanlar, verilen mücadeleler, kısır çekişmeler, karanlık tablolar, ya da hayırda yarışmalar.

Adına ne derseniz deyin.

Dün güneşi balçıkla sıvamaya, karanlıkta kalma pahasına Yozgat’ı karanlığa mahkum etmeye çalışanlar bu gün o güneşin ışığına öylesine muhtaçlar ki!

Ne yapılanlar kar kaldı ne de güneş karanlık bakıyor Yozgat’ımıza.

Parçalanan, koparmaya çalıştığımız, hırsların gölgesinde çekip giden fani ömürden başkası olmamış, olmayacak da.

Sosyal medyada bir gencin paylaştığı şu ifadeler öylesine etkiledi ki duygu dünyamı: "Sorarlarsa, "ne iş yaptın bu dünyada?" diye, rahatça verebilirim yanıtını: "Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyarın arasına doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından."

Sanırım bu sözler içinde bulunduğumuz dünyanın gerçek noktasını anlatmaya yetiyor kıymetli Yozgatlılar.