Özelleştirme Bir IMF Politikası Değil mi?

Son günlerde bir IMF tartışması sürüp gidiyor. Önce muhalefet: “Hükümet gizli saklı IMF yetkilileri ile görüşüyor!” Tezini ortaya attı. Sonra muhalefetin gizli saklı IMF temsilcileriyle görüşüp toplantı yaptıkları haber konusu oldu. Siyasiler Kamuoyuna kirli bir haber bıraktılar!

Bence kimin görüşüp kimin görüşmediğinden çok IMF temsilcileriyle neyin konuşulup görüşüldüğü çok önemli? Ele alınması gereken konu bu?

Türk ekonomisi konusunda şu iki tez üzerinden kirli bir tartışma yürütülüyor: Muhalefetin tamamı Türk ekonomisi bitti -bitiyor, kazanın dibi göründü havasıyla toplumu yönlendirmeye ve mideleri bulandırmaya çalışırken; hükümet ekonominin rayında gittiğini ve şu an itibariyle Türkiye’nin gelişmekte olduğunu ısrarla vurgulamaya çalışıyor. Hangisi doğru anlaşılır gibi değil!

Bunun adı kirli politikamıdır, vatanseverlik midir, siyasi yarış mıdır bilmem ama birinin ak dediğini ısrarla diğeri kara diyor ve milletin kafasını karıştırmaya devam ediyorlar. Bu bir siyasi manevra olabilir ancak: Asla vatanseverlik olamaz!.. Niye mi? Bu milleti kandırmaya yalan haber üretmeye ve ekonomi ile vurmaya ne hakkınız var? Siz cadı kazanımısınız arkadaş? Bu dedikodular hayat pahalılığını körüklüyor, fiyatları artırıyor: Zamla millete zulmediyorsunuz!

Neyse konum bu değil. Konum şu: Özelleştirme bir IMF politikası değil miydi? Evet! Hükümet IMF ile kapıları kapattık IMF nin aklına ihtiyacımız yok diyor. İşte bunu alkışlarız. Türkiye kendine has yerli ve milli bir politika üretmeli deriz. Bu tamam da, özelleştirme politikası halen niye devam ettiriliyor, buna aklım ermiyor işte!

Özelleştirmede niye iddia ettik: Üretim yapan kurumlar hantallaştı, zarar ediyor, devlet zarara uğratılıyor! Buna amenna deriz. Zarara uğratılan kurum kapatılır! Bizi zarara uğratmayan, kar getiren kurumlar da vardı, onları niye özelleştirdik? Halen Özelleştirmeye devam ediyoruz?

Türkiye Elektrik Kurumu, PTT , Devlet Üretme Çiftlikleri, Şeker Fabrikaları vs. Buna benzer bir çok kurumumuz vardi ki, zarar değil kar ediyorlardı. Dahası zarar eden kurumlar üzerinde çalışıp zarar etmelerinin nedenlerini ortadan kaldırıp buraları kar eden kurumlar haline getiremez miydik? Kesinlikle olurdu! Devlet ne yaptı; bir çok kurumu zarar ediyor diye düşük fiyatlarla özel kurum sahiplerine sattı. En garibi de bir kısmını yabancılara sattık! Bunları doğru politika diye savunmak insanların aklı ile alay etmek olur.

Özelleştirme bir IMF politikası mıydı? Evet! Biz IMF ile ilişkileri kestik mi, evet. O halde bu özelleştirme halen niye devam ediyor, ben de bunu soruyorum. Bu ülkenin kaynakları birilerine niye peşkeş çekilsin arkadaş? Zengin yerli kaynaklarımız var, yer altı madenlerimiz var, bunları biz işletip kar eden kurumlar galine getirsek çok daha iyi olmaz mı?

Devlet fabrika kurmaz! Politikası da YANLIŞ! Devlet millet işbirliği ile fabrika kurmalı, milletin evlatları da bu fabrikalarda çalışmalı! Fabrikaların kurucu büyük ortağı da devlet olmalı. Zarar etmesine de asla göz yummamalı! Devlet baba öncü ve destekleyici olmaya devam etmeli. Madem ki özelleştirme bir IMF politikası idi biz de bu IMF ye ülkemizde dur dedik; o halde IMF politikası olan özelleştirme yanlışını da devam ettirmemeliyiz.

Yerli ve milli ekonomi politikası devlet millet iş birliğini gerektirir. Yerli ve milli kaynakların değerlendirilmesi ve ülke ekonomisine kazandırılması şarttır. Bunların başında madenlerimiz geliyor, bunların başında PTT, Türkiye Elektrik Kurumu geliyor; bunların başında yerli ve milli tüm kaynaklar geliyor. Devlet bunlara sahip çıkıp, ifade ettiğimiz gibi devlet- millet iş birliği ile işletilmesi gerekiyor.

Sözün özü: Özelleştirme IMF dayatmasıyla başlatılmış yanlış bir politikadır. Ülkenin kaynaklarını bir yerlere peşkeş çekme ( milli kaynakları yağma ettirme) hadisesinden başka bir şey değildir! Yerli ve milli politikalar üretmek zorundayız. Devlet milletine destek ve güven vermeli, millet de devletine sahip çıkıp omuz vermeli öyle değil mi?

Türkiye yer altı ve yer üstü kaynakları ile zengin bir hazine konumundadır. Bu topraklar, bu kaynaklar doğru kullanılır ve milli bir politika takip edilirse, ülkemiz dünyanın en güçlü ve en kalkınmış ülkeleri arasında yerini alır, biz buna inanır bunu deriz. Ülkenin tüm yerli ve milli kaynaklarına sahip çıkılmalıdır.

Yabancı yatırımcıya ve yabancı iş adamlarına ihtiyacımız yok mu? Elbette olacaktır. Bizim yurt dışında yaptığımız yatırımlar gibi ( özellikle sanayii ve teknoloji alanında) yabancı yatırımcının ülkemize gelmesi ve yatırım yapılmasını da teşvik edip kolaylaştırmak zorundayız. Ancak yerli ve milli kaynakların değerlendirilmesinde devlet- millet işbirliğini gözetip ekonomik değerlerimizi çar çürük ettirmememiz vatanseverliğimizin gereğidir diyoruz!. Zengin kaynaklara sahip olan bu cennet ülke Türk Milletini besleyip koruyacağı gibi Türkiye sevdalısı tüm Türk Cumhuriyetlerini de destekleyip kalkındıracak bir güce sahiptir! Türk ve İslam dünyasının umudu olan bu köklü devleti ayağa kaldırmak yerli ve milli politikalarla mümkün olacaktır. Türkiye Topluluğu yerinde bir kavramdır: ehliyet ve liyakat sahip vatan evlatları göreve hazırdır: partizanlık bir kenara bırakılıp vatanını seven Türk aydınları göreve davet edilmelidir! Davet etme yetmez: Onlara da devlet kademesinde görev verilmelidir.