Yozgat’ımızın mânevî önderlerinden, gönül dünyamızın büyük mimarı, ilim ve ahlâk abidesi, eşsiz insan Şeyhzâde Hacı Ahmet Şevki Ergin Hocaefendi, dar-ı bekâ’ya irtihalinin 18’inci sene-i devriyesinde hayırla ve hasretle yad ediyoruz.
Şeyhzade Ahmet Efendi, küçük yaşta Cevheri Ali Efendi Medresesi’ndeki mahalle mektebinde tahsil hayatına başlamıştır.
Medrese tahsiline müteakip Yozgat Sultanisi’ne daha sonra da Demirli Medrese’de açılan Daru’l-Hilafe Medresesine kaydolmuştur.
Burada Büyük Ali Efendi ve Derviş Efendi gibi devrinin ünlü hocalarından feyiz almış ve marifet kazanmıştır.
Daru’l-Hilafe Medresesi’ nin İptida Hariç üçüncü sınıfına kadar burada okumuş ve bu okulun kapatılmasından sonra yarım kalan tahsilini tamamlamak üzere geldiği İstanbul’da imtihanla İptidâ dahil birinci sınıfına girmiştir.
Bu okulların da tamamen kaldırılması üzerine aynı yıllarda açılan İstanbul İmam Hatip Okulu son sınıfına kabul edilerek, eğitimine burada devam ederken hastalanarak ağır bir ameliyat geçirmiştir.
Bu rahatsızlığı nedeniyle uzun süreli bir istirahat aldığı için, okuldan tasdiknamesini alarak Yozgat’a dönmüştür.
İstanbul’da öğrenim gördüğü sıralarda da devrin alim ve fazıl kişileriyle görüşüp kendini yetiştirmeye gayret etmiştir.
Şeyhzâde Hacı Ahmet Şevki Ergin Hocaefendi, tasavvufun her dalında zengin bilgi birikimi ve tecrübe sahibidir.
Görüştüğü ve derslerine devam ettiği olgun insanlardan sağladığı yetki ile nakşi, halveti ve kadirî telkinatında kâmil bir mürşiddir.
Nakşilik’te ayazma camii imam-hatibi mustafa hulusi efendi’den; halvetîlik ve kadirîlikte ise görevi (ceddinden devam eden kolun son temsilcisi olan) damatzâde necip efendi’den devralmıştır.
Hoca Efendi günlük hayatında son derece sade görünümlü ifrat ve tefritten uzak her zaman düzgün ve temiz giyimli, güler yüzlü, vakur ve sakin yürüyüşüyle dikkat çeken, üstün ahlâk örnekleri ve nazik davranışlarıyla toplumun her kesimi tarafından takdir edilen ve ibadetlerini Kur’ân ve Sünnet’e uygun vaktinde yerine getiren gerçek bir Hak dostu, samimi bir Peygamber âşığı, Kâmil bir veli kuldu.
Konuşmalarını mutlaka âyet veya hadislerle zenginleştirir, gayet tatlı ve yumuşak bir üslupla sohbet ederdi.
Hiçbir zaman kızmaz, telâş etmez, bağırmaz ve koşmazdı.
“Kızmak yasaktır. Öfkeyi yenmek esastır.” “Ya kızmayacaksın, ya da kızdığınızı belli etmeyeceksiniz.”
Özdeyişleri herkesin hatırındadır.
Ben, Şeyhzâde Ahmet amca diyorum. Benim babam Ahmet Efendi amcamın yakıh ahbabı idi.
Ben Abdi Koç’un oğluyum. Babamı cami cemaati ve Yozgatlı yakından tanırdı.
Babam Şeyhzâde Ahmet Efendi Caminin cemaatlerindendi. Halil Efendi’nin de yakın arkadaşı, onun için ben Ahmet Efendi amca diyorum. Çünkü ailecek görüştüğümüz Efendi Amcam Allah’tan kandım diyene kadar rahmet eylesin.