Bir günde köşe yazımda umut verici, başarılı, sevindirici bir yazı yazmak istiyorum. Güzel olayların yaşandığı, mutlu, huzurlu, güzel haberler olsun istiyoruz ama olmuyor. Her geçen gün daha da kötüsü oluyor. Sokak hayvanlarının barınağa alınacağı ve sahiplenilmezlerse uyutulacağı söyleniyor. Daha neler? Avrupa’nın hayvanlarla ilgili çıkardığı yasaları uygulamayıp bunu uygulamamız vahşice. Hangi kitapta yazıyor, hangi hakla, hangi gerekçeyle? Kuran’dan kitaptan bahsedenler, Allah’ın sessiz dilsiz kullarım dediği hayvanların canına kastediyor. Allah’ın verdiği canı Allah alır. Evet, bazen üzücü olaylar yaşıyoruz ama bu onları öldürmemiz anlamına gelmiyor. Devlet bu konuda gereğini yapmadığı için olan masum canlara oluyor. Devlet, yerel yönetimlerle işbirliği içinde olsa, kısırlaştırsa, aşılasa, sürüyle gezmelerini önlese... Bu mu çözümünüz, bu mu sonucunuz? Uyutmaya tecavüzcülerden, istismarcılardan başlasanız...

Geçenlerde Hayırsızada Sürgünü’nü okudum. Hayırsızada Sürgünü, 1910 yılında İstanbul'da yaşayan 80.000'den fazla sokak köpeğinin toplu bir şekilde İstanbul açıklarında bulunan Sivriada'ya gönderilmesi olayıdır. Adaya bırakılan köpeklerin tamamı açlıktan veya birbirlerini yiyerek ölmüş ve adada 2 yıl sonra büyük bir deprem meydana gelmiş. Çıkan Balkan Savaşları neticesinde büyük toprak kaybı meydana gelmiş. Bu olayın ardından adına Hayırsızada demişler ve biz hala akıllanmıyoruz, ders almıyoruz. Bu kadar merhametsiz, vicdansız bir toplum olamayız. Veterinerler, böyle bir yasa çıksa da biz uyutmayız dediler, helal olsun. Keşke bütün sokak canlarını toplayıp bir yerde saklasam. Onları uyutamazsınız. Birçok insan gibi ben de, onlar da vicdanlarını uyutmayacaklar.