Güzel ahlakın göstergelerinden birisi de tevazudur. Tevazu alçak gönüllü olmaktır. Kibir ve büyüklük taslamanın zıddıdır. Tevazu, beğenilen bir özelliktir. Ancak, sınırı çok iyi ayarlanmalıdır. Kişinin şahsiyetini ortadan kaldıran hafifmeşreplik tevazu değil düşüklük anlamına gelir.
İslâm tevazuya büyük önem vermiş, Peygamberimiz de tevazunun en güzel örneklerini sergilemiştir. Bir gün kendisine bir adam getirilir. Adam efendimizin huzurunda korkudan titremeye başlar. Bunu gören Allah Rasulü: "Sakin ol, ben bir melik değil, Kureyş 'ten, kuru et yiyen bir kadının oğluyum” buyurmuştur. (Gazalî, İhyâu Ulûmi'd-din, Kahire, 1954, II, 483, 484).Tevazu sahipleri kendilerinden aşağıda olanlara küçük muamelesi yapmaz, onları hor ve hakir görmezler.
Vakar ise, ağırbaşlı olmak demektir. Vakûr kişiler mevki ve haysiyetlerinin hakkını gereği gibi korumasını bilen insanlardır. Müslüman hem mütevazi, hem vakûr olmalıdır. İslâm tevazu ve vakar sahibi olmayı teşvik etmekle beraber bunlarda aşırı gitmeyi de yasaklamıştır. Çünkü, tevazuda aşırı gitmek insanı zillet ve meskenete düşürdüğü gibi vakarda aşırılık ise insanı kibirli yapar. Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyuruyor: Siz nefislerinizi övmeyiniz, kimin müttakî olduğunu Allah daha iyi bilir" (Necm, 53/32) Peygamber Efendimiz de şöyle buyurmuştur; "Muhakkak Allah Teâlâ, bana, sizin mütevazi olmanızı vahyetti" (Riyazu's-Salihin, II, 37). "Her kim Allah için alçakgönüllülük yaparsa, Allah muhakkak onun derecesini yükseltir” (Müslim Bir ve's Sıla, 69; Tirmizî, Birr, 82).
Hz. Lokman da oğluna şöyle tavsiye etmişti: "Kibirlenip insanlardan yüzünü çevirme. Yeryüzünde çalımla yürüme; çünkü Allah kurulup öğünenlerin hiç birini sevmez” (Lokmân, 31/18). .
Görülüyor ki tevazu ve vakar sahibi olmak İslamı’ın emridir. İnsana yakışan da tevazu sahibi olmaktır. Diğer taraftan tevazu sözle ifade edilen bir durum değil davranışlarda ortaya konması gereken bir erdemdir. Zira Rasulüllah efendimiz (s.a.v.): "Eğer paça yemeğine çağırılsaydım icabet ederdim ve bana paça gönderilseydi kabul ederdim" (Riyazü's-salihin, II, 41) buyurmuştur. O tevazuyu bizlere sözleriyle değil davranışlarıyla örnek olarak talim etmiştir.