Tövbe

Allah'ın emrettiklerine aykırı düşen, dinen suç sayılan davranışlar, İslâm dini ve temiz insan fıtratının yapılmasını hoş görmediği şeylerdir. Arapça'da günâh'ın karşılığında; İsm, zenb, isyan, cürm kelimeleri kullanılır. İsm, günâhın tam karşılık anlamıdır. Zenb (cürm), insanın Allah'ın rızasını kazanmasını engelleyen; isyan, Allah'a itaat etmemek-demektir. (Cürcânî, et-Ta'rifât, s. 9, 107, I51)

Tövbe, kişinin kendini yenilemesi ve bir iç onarımıdır. Yani, kişinin dinin emir ve tavsiyelerine aykırı olup zaten temiz fıtrata uymaya her türlü saptırıcı düşünce, söz ve davranışlarla bozulan kalbî ve ameli dengesini, yeniden düzene koyma uğrunda, Yüce yaratıcının gazabından lûtfuna, hesabından rahmet ve inâyetine sığınmasıdır. Tövbe günah duygusunun verdiği pişmanlıklara benliğin bir hesaplaşması şeklinde ta’rif etmek de mümkündür. Yani nefis ve şeytanın, hayatı sorumsuzca sevk ve idâresine karşı, benlik ve iradenin, onların karşısına dikilip geçit vermemesidir. Günah, ölçüsüz ve pervasızca bir çukura yuvarlanıp gitmekse; tövbe, usûlüne göre bir hamlede hoplayıp oradan dışarıya çıkmaktır. Günah, insanda şeytanın hâkimiyeti ve nefsin tesiriyle olduğuna göre tövbe, nefis ve şeytana karşı inançtan kaynaklanan duyguların asil bir karşı duruşudur.

Evet, tövbe, günahtan mertçe bir dönüşün adıdır. Aksi durumda, her söz yalan, her davranış da bir aldatmaca olacaktır. Zira, günahla kaçırılan şeyler telafi edilmeden ve zamanın “günah kare”sindeki boşluklar doldurulmadan; hislerde ürperti, ruhta ızdırap, gözlerde yaş belirmeden, işlenilen kötülüklere karşı nedamet duyulduğunu iddia etmek, tutarsızlık ve bir aldatmacadan öteye geçmeyecektir. Günahlar çeşit çeşit olduğu gibi tövbeleri de öyledir. Toplumsal birlik ve huzurun bozulup, zedelenmesi büyük bir günahtır. Bu günaha katkıda bulunan herkes, hem Hakk katında hem de halk katında en büyük günahkar sayılır. Böyle bir günahın tövbesi de ancak, bozulan dengenin yeniden düzeltilmesi şeklinde olacaktır. Yoksa içtimâî bünyede açılan yaralar günbegün büyürken, onu bu hâle getirenlerin, “nâdim ve pişman oldum” demeleri, sadece bir aldanma ve aldatmaca olacaktır. Toplumu meydana getiren her fert ve müessese tövbe etmeli ve tövbeleri de, kendini ve içinde yaşadığı toplumu maddeten ve manen bitiren, tüketen, ihmâl ve hataları kavrama ve onları telâfî etme şeklinde olmalıdır.

Günümüz dünyası sosyal alanları başta olmak üzere çarşısıyla, pazarıyla adeta bir günah deryası haline gelmiş ya da getirilmiştir. Evet bugün şeytan ve onun yardımcıları her yerde kol gezmekte, her köşe başında kendi ağına düşecek kurbanlarını beklemektedir. İşte böyle bir ortam da Mü'min, "Her günah içinde küfre giden bir yol vardır." anlayışıyla hareket etmeli ve gözü, kulağı ve diğer azalarından bir günah sadır olunca da, hemen tövbe ve istiğfar ederek Rabb'ine yönelmelidir. "Böyle bir günahı işlemekten dolayı senden çok utanıyorum Ey Rabbim." diyerek o günaha olan pişmanlığını dile getirmelidir. Bu sebepledir ki, Yüce Rabbimiz tüm müminleri toptan tövbeye davet ederek şöyle çağrı yapar: "…Ey müminler, hep birden Allah'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz." (Nur, 24/31)

İnsanın, günahtan tamamen uzak durması mümkün değildir. Zaten o, temelde melekler gibi günahtan masum da tutulmamıştır. Bu açıdan o, her zaman hata işlemekle yüz yüzedir. Hz.Enes (r.a) anlatıyor: Resûlullah (a.s) buyurdular ki: "Bütün insanlar hatalıdır; hatalı insanların Allah katında en makbul olanları tövbe edenleridir". (Tirmizî, Kıyâmet 50, (2501); İbnu Mâce, Zühd 30, (4251)). İnsan için asıl önemli olan, sürçüp düştükten sonra tekrar ayağa kalkmak ve eskisinden daha dikkatli bir şekilde yoluna devam etmeyi başarmaktır. İşte, onu meleklerden daha yüksek seviyeye ulaştıracak tutum ve tavırda budur.

Müjdeler olsun kere tevbe ettikten sonra bir daha aynı günaha dönmeyenlere!