Trump kurtarıcı olabilir mi?

Bu sene Kasım ayında gerçekleşecek olan ABD başkanlık seçimi hem küresel manada dünyanın genel gidişatını hem de Türkiye’nin ve bulunduğumuz bölgenin mevcut durumunu etkileyecek olan en önemli olay olarak görülüyor. Mevcut başkan Biden ile 2016-2020 yılları arasında başkanlık yapan Cumhuriyetçi Trump’ın karşı karşıya gelmesi beklenen bu seçim Trump açısından bir tür rövanş mahiyetinde olacak. Türkiye’de bazı kesimlerde var olan Trump sevgisini göze aldığımızda olası bir yeni Trump döneminin dünya; ülkemiz ve bölgemiz için neler getirebileceğini öngörmek durumundayız.  Öncelikle Trump son derece aşırı milliyetçi düşüncelere sahip biri. Kendisini Amerika’yı yeniden ayağa kaldırabilecek bir tür seçilmiş Mesih olarak görüyor. Amerika’yı yeniden büyük bir devlet yapmanın yolunun Amerika’nın her şeyden önce kendi çıkarlarını korumasından ve kollamasından geçtiğini düşünüyor. Amerika’nın gerekmedikçe dünyanın jandarması olmasına kesinlikle karşı olduğunu her fırsatta belirtiyor. NATO başta olmak üzere ABD’nin üye olduğu uluslar arası kurumlara ve bu kurumları ayakta tutan uluslar arası hukuka kesinlikle saygı duymuyor. Sorunları ABD’nin ekonomik hegemonyası ile ticari bir biçimde çözebileceğine inanıyor. Kısaca ABD ‘yi bir şirket olarak görüyor ve kendisini de ABD adlı şirketin patronu olarak görüyor. Trump  karakter itibariyle son derece güvenilmez bir kişilik sergiliyor. Ayaküstü binlerce yalan söylüyor ve söylediği bu yalanlara insanların da inanmasını istiyor. İş insanı olarak  ise  yıllarca  devletten  vergi  kaçırmış  olması ve adının  çok çeşitli yolsuzluklara karışmış son derece şaibeli bir kişilik olduğu herkesin malumu.

İşte böyle bir isim yeniden ABD başkanı olur ise dünya ; ülkemiz ve bölgemiz adına  bizleri  güzel günlerin geleceğini beklemek büyük bir saflık olur. Öncelikle Trump dış politikaya siyah ve beyaz olarak bakıyor. Göçmenlerden ve Müslümanlardan nefret ediyor. Trump’ı destekleyen  Yahudi lobisine mensup bir çok kişi Trump ile dirsek teması içerisinde ve Trump’ın başkan olduğu vakit İsrail’e koşulsuz destek vereceğini şimdiden iddia ediyorlar. Bugün İsrail ordusunun Gazze’de sürdürdüğü etnik temizliğe seyirci kalan ABD yönetimi ve kendisini siyonist olarak niteleyen başkan Biden dahi Trump ile kıyaslandığı vakit son derece ılımlı kalacaklardır. Zira Trump’ın en yakın dostu bugün’de Gazze’de yaşanan etnik temizliğin birinci derece de sorumlusu olan İsrail Başbakanı Netanyahu. Olası bir Trump iktidarına kadar ayakta kalmaya çalışan Netanyahu; Trump ile birlikte  çok daha büyük katliamlara imza atmaya hazırlanıyor. Ayrıca Netanyahu İran’a saldırmak hususunda başkan Biden’dan alamadığı izni Trump’ın vereceğinden son derece emin. Trump ile birlikte İran’a dönük bir askeri saldırı ihtimalinin bölgesel bir savaşının fitilini ateşleyeceği çok açık bir biçimde görülüyor. 2025 ve sonrasında Orta-doğu bölgesinde haritaların yeniden şekilleneceği ve başta İran, Irak, Suriye ve Lübnan gibi devletlerin bu süreçten en çok etkilenen devletler olacağı çok açık bir biçimde görülüyor. Elbette bu süreçte Türkiye’nin de olası İran’a dönük bir operasyon karşısında şimdiden emniyet tedbirlerini alması gerekiyor. Olası Trump iktidarında Filistin meselesi noktasında bağımsız bir Filistin devletinin’de fiilen imkansız bir hale geleceği çok aşikar bir gerçek olarak önümüze çıkacaktır.

 Trump’ın olası başkanlığı sonrasında kuzeyimizde devam etmekte olan Rusya- Ukrayna savaşının Ukrayna’nın aleyhine dönebileceği bir durum oluşabilir. Zira Trump Rusya- Ukrayna savaşının çok uzamış ve son derece gereksiz bir savaş olduğuna inanıyor. Putin ile savaşmak istemiyor ve savaşın bütün yükünü başkan olursa Avrupalı ülkelere bırakacağını şimdiden söyleyebiliriz. Trump , Rusya ile ne derece karşı karşıya gelmek istemese de Çin  ile bir o kadar her alanda karşı karşıya gelmek istiyor. ABD hegemonyasına dönük asıl tehdidin Çin’de geldiğini düşünüyor ve başta ticaret savaşı olmak üzere askeri yöntemler de dahil Çin’e karşı her türlü yöntemi pervasız bir biçimde uygulayacağını her fırsatta söylüyor.  Özetle Trump’ın olası başkanlığı söz konusu olduğunda 2025-2030 döneminin başta dünya; ülkemiz ve bölgemiz açısından pek de hayırlı gelişmelere gebe olmayacağını şimdiden söyleyebiliriz. Ülkemizde belli bir kesimde var olan Trump hayranlığının son derece temelsiz ve anlamsız olduğunu da belirtmek durumundayız göçmenleri “hayvan “olarak niteleyen ve tam bir İslam karşıtı olan bir kişinin Türkiye gibi çoğunluğu müslüman olan bir ülkeye nasıl bakacağını kestirilebilmek için alim olmaya gerek olmadığı kanaatindeyim. Türkiye, Trump’ın olası başkanlık dönemine mutlaka dersini çalışarak girmek zorunda  başta ekonomi ve hukuk alanında temel yapısal dönüşümleri başlatmak durumundayız. Türkiye ekonomi ve hukuk alanındaki sorunlarını çözemediği müddetçe 2025 sonrasında çok daha büyük bölgesel ve küresel şoklarla karşılaşmak durumunda kalabiliriz. Kısaca kemerleri bağlayalım zira bizleri çok çeşitli risklerin beklediği yeni bir döneme adım atmak üzereyiz.