Türk Diasporasının daima yanında olacağız

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından Hanau'da gerçekleşen ırkçı saldırının dördüncü yıl dönümü vesilesiyle bir anma programı düzenlendi. 
Programda konuşan YTB Başkanı Eren; ırkçılık, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve göçmen karşıtlığının Avrupa’da artamaya devam ettiğini belirterek “Birbirini anlayan, farklılıklara saygı gösteren, çeşitliliğin zenginlik olduğunu idrak eden, ayrıştırmayı ve ötekileştirmeyi reddeden bir Avrupa’yı görmeyi hepimiz istiyoruz” dedi. 

YTB, Almanya'nın Hanau kentinde 19 Şubat 2020'de ırkçı bir terörist tarafından şehir merkezindeki iki kafeye düzenlenen saldırı sonucunda 4'ü Türk 9 kişinin yaşamını yitirmesinin acısını unutturmamak ve Avrupa’daki vatandaşları hedef alan ırkçı saldırılara yönelik farkındalık oluşturmak için “Hanau Terör Saldırısı Dördüncü Yıl Dönümü Anma Programı” gerçekleştirdi. Program, Hanau saldırısına ilişkin fotoğraflardan oluşan sergi etkinliğinin açılışıyla başladı. Ardından saldırıda hayatını kaybedenler için Kuran-ı Kerim tilaveti yapıldı.

Saldırıya ilişkin kısa film gösteriminin de sunulduğu etkinlikte bir basın açıklaması tertip edildi. YTB Başkanı Abdullah Eren, Almanya Büyükelçiliği Elçi Müsteşarı Henning Simon, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Derya Yanık ve AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zafer Sırakaya  ortak basın açıklaması yaparak birlik ve beraberlik mesajı verdi. 


 Programda konuşan YTB Başkanı Abdullah Eren, Batı ülkelerinde Türklere, Müslümanlara ve azınlık gruplara yönelen saldırıların 1980’li yıllardan bu yana artan bir ivmeyle devam ettiğine dikkat çekti.  

 HEPİMİZİ ÜZEN SALDIRILAR SON BULSUN 

Hepimizi üzen ve tedirgin eden bu saldırıların bir an evvel son bulması temennisinde bulunan Eren, “Birbirini anlayan, farklılıklara saygı gösteren, çeşitliliğin zenginlik olduğunu idrak eden, ayrıştırmayı ve ötekileştirmeyi reddeden bir Avrupa’yı görmeyi hepimiz istiyoruz” 

Irkçılık, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve göçmen karşıtlığının bilhassa Avrupa’da alan kazanmaya devam ettiğinin altını çizen Eren, Federal Alman Hükümeti’nin 2023 Ocak ayında açıkladığı raporu paylaştı. Eren rapora göre Almanya’da her yıl yaklaşık 22 bin aşırı sağcı saldırının gerçekleştiğini ve her 24 dakikada bir de aşırı sağcı suç işlendiğini kaydetti.

Kimi zaman mukaddes kitabımıza, kimi zaman kutsal değerlerimize, kimi zaman ibadethanelerimize yönelen eylem ve saldırıların “ifade özgürlüğü” adı altında savunulmaya çalışıldığını dile getiren Eren, “Faillerin çoğu zaman ‘yalnız aktör’ olarak gerçekleştirdikleri bu saldırıların ırkçı saiklerle yapıldığının yeterince dikkate alınmadığına, suçların aşırı sağ ve terör boyutlarının göz ardı edilmek istendiğine şahitlik ediyoruz. Hepimizi üzen ve tedirgin eden bu durumun bir an evvel son bulmasını temenni ediyoruz” dedi.

 TÜRK DİASPORASININ DAİMA YANINDA OLACAĞIZ

Geçtiğimiz yılın sonunda Hessen Eyalet
Meclisi tarafından yayımlanan Hanau Araştırma Komisyonu Raporu’nın hayal kırıklığı yarattığını ifade eden Eren, “Rapora göre saldırganın bağlantıları, ilişkide olduğu kişi ve gruplarla eylemin diğer boyutları karanlıkta kalmış oldu. Saldırının tüm veçheleriyle aydınlığa kavuşturulması en büyük önceliğimizi teşkil ediyor. Dolayısıyla Almanya’daki siyasetçilere, kanaat önderlerine, karar alıcılara, medya kuruluşlarına, güvenlik birimlerine ve yargı makamına büyük bir iş düşüyor. Almanya’ya 60 yılı aşkındır her alanda önemli değerler katan, Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin başat aktörü olan Türk Diasporasının da daima yanında olacağız” şeklinde konuştu. 

 ALMANYA İÇİN KAPKARA BİR GECE

Saldırıda vefat eden Sedat Gürbüz’ün annesi Emiş Gürbüz ise konuşmasında saldırının gerçekleştiği 19 Şubat 2020 tarihinin Almanya için kapkara bir gece olduğunu söyledi. Hanau katliamının acısını bütün dünyanın paylaştığını aktaran Gürbüz, “19 Şubat 2020 bizim için kapkara bir geceydi. Alman devleti için de hiçbir zaman temizlenmeyecek kapkara bir gecedir. Ben her gün, gün sayıyorum.  Benim evim takvim kağıtlarıyla dolu. Bugün 1463 gün oldu. Ben çocuklarımı görmüyorum. 48 ay, 4 sene. Benim özlemim çok büyük. Neden bu ırkçılık 40 yıldır hala devam ediyor? Neden durmuyor? Neden biz anne, babalar; evlatlarımızı, kardeşlerimizi bu şekilde kaybediyoruz? Artık yeter” diye konuştu. 

ADALETİN YERİNİ BULMASINI İSTİYORUZ

Dört yıldır Almanya toplumundan da kendilerine destekler geldiğini vurgulayan Gürbüz, aileler olarak sadece olayın aydınlanmasını istediklerini belirterek şunları kaydetti; “Adaletin yerini bulmasını istiyoruz. Bu çocuklar hiç yere yok edildi. Benim çocuğumun hayalleri vardı. Evlenmek istiyordu. Aile kurmak istiyordu. Baba olmak istiyordu. Bütün bebeklik kıyafetlerini kaldırmıştım. Torunlarıma giydirecektim. Maalesef bunu tahmin edemezdim. 54 yıldır Almanya’da yaşıyorum. Benim çocuklarım Almanya’da doğup, büyüdü. Oraya aitler.”

Olayın olduğu şehirde anıt yapılmadığının altını çizen Gürbüz, “Biz aileler, oraya bir anıt istiyoruz. Bu çocuklar unutulmasın diye anıt istiyoruz. Nesiller bu hikâyeyi öğrensin, bilsin diye anıt istiyoruz. Fakat belediye hala duyarlı davranmıyor” şeklinde konuştu. 

BİRÇOK EYALETTE IRKÇI PARTİLER BİRİNCİ PARTİ OLACAK 

AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zafer Sırakaya ise Hanau saldırısı ile bir kez daha Avrupa’nın yüzleşmekte olduğunu ırkçılık virüsü ile karşı karşıya kaldıklarını belirtti. Avrupa’nın birçok ülkesinde ırkçı siyasi partileri kendilerine temel alan yapıların yükselişte olduğu bir dönem yaşandığını sözlerine ekleyen Sırakaya, son beş yılda ırkçı saldırıların yüzde 500 arttığı bir Avrupa’dan bahsedildiğini anlattı. Almanya’da birçok eyalette ırkçı partilerin birinci parti olacağını söyleyen Sırakaya, “Almanya, Fransa ve Hollanda başta olmak üzere ırkçı partilerin kuruluşlarını konuştuğumuz ortamdan, bugün artık ırkçı partilerin ilgili ülkelerde iktidarı devralabileceklerinin yüksek sesle konuşulduğu bir süreci yaşıyoruz” dedi. 


DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDAKİ VATANDAŞLARIMIZIN YANINDAYIZ 

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Derya Yanık da, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde dünyanın her tarafındaki vatandaşlara “yalnız değilsiniz” mesajı verdiklerini söyledi. Irkçılığın bizden ziyade Almanya açısından daha büyük bir sorun olduğunu kaydeden Yanık, “Ekonomik, sosyal ve kültürel katkısı çok yönlü olan Türk toplumuna yönelik ırkçı saldırıların devam edebiliyor olması bizim açımızdan bir sorun ama daha büyük sorun Almanya açısından. Eğer Almanya ırkçılık ve islamafobi ile mücadele etmezse, sebeplerini ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için gerekli tedbirleri almazsa sorunu daha da derinleştirir” dedi. 
Alman toplumunun büyük bir kısmının bu ırkçı ve faşist saldırıları onaylamadığını vurgulayan Yanık, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak Avrupa’da artan İslamafobi ve ırkçılık olaylarının sebep ve sonuçlarını incelemek ve Türk toplumu ile buluşmak üzere çalıştıklarını dile getirdi. 

 HANAU’DAKİ SALDIRI MÜNFERİT BİR OLAY DEĞİL 

Almanya Büyükelçiliği Elçi Müteşarı Henning Simon, Ankara’daki Alman Büyükelçiliği Müsteşarı olarak Hanau’daki korkunç saldırının dördüncü yıldönümü nedeniyle bugün büyük bir üzüntü hissettiğini belirterek konuşmasına başladı. Hanau’da yaşananların kendilerini dehşete düşürdüğünü anlatan Simon, “Bu hunharca saldırı on kişiyi aramızdan kopardı ve toplumumuzun kalbinde derin bir yara açtı. Hanau’daki saldırı münferit bir olay olmayıp, nefret suçlarındaki endişe verici gelişmelerin bir parçasıydı. Failin içine nefret ve ötekileştirme duyguları işlemişti. Hanau’da hayatını kaybedenler her türlü radikalizm ve ırkçılığa karşı birlikte hareket edilmesi gerektiğini hatırlatmaktadır” dedi.

 ÇOK FAZLA DEZENFORMASYON YAŞANDI 

Saldırının yaşandığı anda bölgeye giden ilk gazetecilerden olan Sabah Gazetesi Almanya Temsilcisi İsmail Erel'de olayın medya boyutunu anlattı.  Bölgede ilk anda yapılan anonsların aksine olayın çok daha büyük bir saldırı olduğunu gördüklerini söyleyen Erel, olayla ilgili ilk saatlerde çok fazla dezenformasyon yaşandığını kaydetti. İlk olarak çete ve PKK olayları olduğu yönünde haberler yapıldığını aktaran Erel, polisten bilgi alamadıklarını ve polisin dezenformasyonu baştan itibaren tetiklediğini dile getirdi. Resmi makamların açıklamalarının aileleri hayal kırıklığına uğrattığını söyleyen Erel, “Hiç silah sahibi olmaması gereken, psikolojik rahatsızlığı olan saldırganın silah sahibi olmasının açıklanabilir bir tarafı yok. Bu apayrı bir skandaldır” dedi.