Türk-İslam Düşüncesinde Durgunluk konusu ve Rasim Özdenören

Türk İslam düşüncesinin Gazali’nin çalışmaları ve ortaya koyduğu eserler yüzünden durgunluğa uğradığı gibi bir iddia olduğu söylenegelmiştir. Bu yazımızda durgunluk ve Gazali konusunda fikir adamı Rasim Özdenören’ in açıklamasına değineceğiz.
Özdenören’ e göre;
“Gazali zamanında İslâm’a Grek felsefesinin aracılığı ile bakılıyordu. Başka bir söyleyişle, İslâm’ı anlamak için İslâm dışı araçların yardımına müracaat ediliyordu. Gazali, bu anlayışla mücadele etti. Çağdaşlarına, İslâm’ın ancak kendisiyle kaim olduğunu ve gene ancak kendi değerler manzumesiyle anlaşılabileceğini hatırlattı.”
Öyle anlaşılıyor ki Gazali durağanlığa sebep olmak yerine o güne kadar İslam düşüncesini yabancı düşünce sistemleri ile izah etmek yerine kendine özgü bir metod uygulamıştır. Bu durum ister istemez Gazali karşıtlarınca olumsuzluk olarak değerlendirilmiştir.
“İslâm tefekkürünü, Batı tefekkürü ile yarışa sokma ve onun batı tefekküründen geri kalmadığını ispat etme teşebbüsü, Müslümanlara, özellikle geçen yüzyıldan bu yana musallat olmuş haysiyet kırıcı bir komplekstir. Müslümanlar, geçen yüzyıldan bu yana, Batı’nın fen ve sosyal bilimler alanında ortaya koydukları her türlü sapıklığın İslâm’da da mevcut olduğunu ispat etmek gibi tuhaf ve anlaşılmaz bir gayret içine girmişlerdir.”
Özdenören’ in de ifade ettiği gibi Türk-İslam düşünürleri ve fikir adamları özellikle son yüzyıllarda batıda gördükleri fevkaladeliklerin mutlaka İslam’da da olması gerektiği fikrinden hareketle batının bakış açısından Türk İslam düşüncesini yorumlama ve izah etme yoluna girmişlerdir. Bu yanlış tutum günümüzde de cahil birçok insanımızda devam etmektedir. Batıda karşılaşılan her yeni şeyin mutlaka Kur’an’da da olduğunu iddia etmek, düşünce hayatına bu mantıkla bakmak gibi bir eğilim hala sürmektedir. İşin yanlış olan yanı burasıdır.
“Özellikle içinde bulunduğumuz son birkaç yüzyıllık kesitte, Müslüman düşünürler İslâm’a güvenmek için Batı aleminde “üretilen” ilmin tezkiyesine müracaat etmişlerdir. Mehmet Akif Ersoy’un: “Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı” mısraı, söz konusu yanlışlığın veciz bir ifadesidir.”
“Bugün Müslümanlar, Batı’da üretilen ilimleri İslâm açısından gözden geçirmelidirler. Bu faaliyete, Batı’da üretilen ilimlerden İslâm’a tezkiye aramak için değil, fakat İslâm’ın bu ilimleri ne ölçüde tezkiye edebileceğini ortaya çıkartabilmek için girişmelidirler.”
Bugün Müslüman düşünürlerin bir yenileşmeye eğer ihtiyaçları varsa bunu ancak Asr-ı Saadet’i kavrayıp örnek alarak gerçekleştirmeleri mümkün görünüyor. Bu gelişmeyi engelleyen tak faktör tarih değildir. Pek çok girift konular vardır.
“İçinde bulunduğumuz son yüzyıl içinde İslâmı hep Batı’dan ödünç aldığımız görüş ve düşünceler çerçevesinde algılamaya çalıştığımızdan, onu nerdeyse herhangi bir beşerî “İdeoloji” ile eş tutmaya yatkınlık kazandık. Oysa bu kafa yapısıyla İslâma varmak yerine ondan büsbütün uzaklaşılır. Kısacası tarihten veya başka yerden ödünç alınmış fikirleri yerlerine iade ederek İslâm’ı kendi prensiplerini içinde kavramaya yaklaşmalıyız.”
Özdenören ‘e göre bizim en önemli yanılgımız buradadır.
Esasında sadece Müslüman düşünürlerin değil Türk milleti üzerinde fikir yürüten insanların da pek çoğu Türk milletini ve tarihini, ilmi gelişmesini batıdan örnekler vererek veya batıyı örnek alarak açıklamaya çalışıyor olmalarıdır.
“Batı’nın bize yakıştırdığı geri kalmışlık yaftasını iştiyakla benimsemiş görünüyoruz. Batı, kendi getirdiği hükümlerle bize bu yaftayı vurmakta haklıdır. O, kendi doğrusunu söylüyor. Kendi ekonomik görüşünün kıstaslarını uygulayarak konuşuyor. Bizse onun bu hükümlerini mutlak doğrular olarak aldığımızdan bu yaftalamaya müstahak sayılmalıyız.”
Türk-İslam dünyasında da batının dayattığı bu düşünce genel kabul görmüş durumdadır. Hatta daha da ileri giderek batı bize “Gerisiniz, gelişmemişsiniz, vs” derken geri kalmışlığımızın sebeplerinin başında bizim Müslüman olmamızda da aramaktadırlar ve bizim pek çok batıcı aydınımız da bu durumu kabullenmiş olarak İslam’ın bize ayak bağı olduğu kanaatiyle kendilerini inkar etmektedirler.
“Bugün İslâm toplumlarının sosyalist ve kapitalist dünyaların baskısı altında bulunduğu söyleniyorsa, bunun sebebi, bu toprakların iktisaden geri kalmışlığından kaynaklanmıyor. Bu İslâm toplumlarının kapitalist veya sosyalist hayat tarzlarını benimsemiş olmalarından ileri geliyor. İslâm toplumları Müslümanca tüketim alışkanlıklarını ihmal edip kapitalist tüketim kalıplarını kullanmayı sürdürdükçe, sözünü ettiğimiz kısır döngünün parçalanabileceğine ihtimal vermiyorum.”
Özdenören hoca yerden göğe kadar haklı Müslümanlar ya da İslam dünyası batının getirdiği normlar üzerinde hayat sürerken yeni bir fikri-ilmi hamle yapmaları elbette beklenemez. O yüzden Türk İslam dünyasında bulunan ve milli endişeler taşıyan insanların yaşayış ve düşünüşleri de milli olmalı.