Türk Kadınının En Büyük Süsü Türk Oluşudur !

Nâmus kelimesi dilimizde yaygın olarak ırz, iffet, haya, edeb, doğruluk, dürüstlük, itibâr, güvenilirlik, ahlâkî ölçülere bağlılık, emniyet, şan, şeref, temizlik gibi fazilet ve yüksek değer taşıyan hasletleri ifade eder.

Namus: insanın kişiliğini ayakta tutan ve koruması gereken temel değerdir. Namusuna sahip çıkmak demek; insanın kendine ve yaratılış gayesine sahip çıkması demektir.
Aynı zamanda: Allahın Resulü'ne gelen inanç ve ilkelere sahip çıkmak, onları korumak ve muhafaza etmek demektir. Kişinin Namusuna sahip çıkması kendi şahsiyetine onuruna sahip çıkmasıdır.

Türk kadınının, gerek İslam'dan önce gerekse İslam'dan sonra, erkeğinin yanında cemiyetteki yeri daima onurlu ve haysiyetli olmuştur. İslam'dan önce yiğit, mert ve savaşçı Türk erkeğinin yanında namus ve şeref timsali, Türk kadını vardı ve o toplumun yüz akıdı idi. Son derece saygı değer bir yeri vardı. Hakan ve bey zevcesi olan kadınların protokolde yerleri, kurultayda toplantılarda itibar görür söz hakları olurdu.

“Türk kadınlarının en büyük süsü Türk oluşlarıdır.” Yine ünlü seyyah, Marko Polo ise "Türk kadını dünyanın en temiz kadınıdır" der. Wambery ise "Eski Türkçe’de fahişe ve piç kelimeleri yoktu. Bu kelimeler Farsça'dan Türkçe'ye geçmiştir" diyor.

Allahü Teala , insan neslinin devamı için, erkek ve kadını birbirine karşı cazip kılmıştır. Aynı zamanda, bu kuvvetli duygu karşısında, insanları, dünyada çetin bir imtihana tâbi tutuyor. Dünyadaki kısa ömrümüz içinde, en zor imtihan iffet ve namus imtihanıdır. Bu imtihanı kazanan bir insan, dünya ve ahiretin kahramanıdır. Onun için diyoruz ki: “Namus insanın koruması gereken en önemli hazinesidir!..”

İffet; yani namus ne kadar önemli ise, namussuzluk da o kadar kötü ve berbattır. Namusun önemi hakkında bir kaç hadis-i şerif şöyledir: “İyi bilin ki, namusunu koruyana Cennet vardır.” “Zinadan korunan müslüman Cennete girer.” “Haya imandandır.””Hayası olmayanın imanı da olmaz. İmansız da Cennete giremez.”
“Haya azlığı küfürdendir.”

Yüce Kitabımız Kur’anı Kerim’de Cenab’ı Allah buyuruyor:
“(Resûlüm!) Mü’min erkeklere söyle: Gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; nâmus ve iffetlerini muhafaza etsinler. Görünen kısımları müstesnâ, zînetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler… Gizlemekte oldukları zînetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (dikkat çekecek şekilde yürümesin, dışarı çıkarken câzip kokular sürünmesinler). Ey Mü’minler:?Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.” (Nûr, 30-31)

Bu kadar açık- net hüküm varken “Müslümanım diye gururla gezen”: bize ne oluyor da üç günlük geçici dünya için hayvani hislerin peşinden koşuyoruz? Yuvalarımızı dağıtıyoruz, saadetimizi bozuyoruz. Çoluk çocuğumuzu perişan ediyoruz. Hatta iki dünyamızı da yıkıp yok ediyor hayat sınavını da kaybediyoruz!... Şerefli ve onurlu bir hayatı tercih etmenin peşinden koşmak; hepimiz için en güzel ve en onurlu bir davranış değil midir? Yahudi Siyonist modasının peşine takılmış gidiyoruz. Bu ne rezalet dedim mi? “Moda” bu deyip geçiştiriyoruz. Ahlaksızlığın modası olmaz. Moda’nın peşinde maymuna dönüyoruz!.. Unutmayalım ki insanca bir hayat yaşamak Türk ve Müslüman olmanın gereğidir.