Türk Kadınlarının En Büyük Süsü Türk Oluşlarıdır!

“Türk kadınının, gerek İslam'dan önce gerekse İslam'dan sonra, erkeğinin yanı sıra cemiyetteki yeri daima onurlu olmuştur. Haysiyetli olmuştur. İslam'dan önce yiğit, mert ve savaşçı Türk erkeğinin yanında namus ve iffet timsali, Türk kadını da toplumun yüz akı idi. Gayet saygı değer bir yeri vardı.”(Tarihi kayıtlardan )

Lady Montauge diyor ki: “Türk kadınlarının en büyük süsü Türk oluşlarıdır" Yine ünlü seyyah, Marko Polo ise "Türk kadını dünyanın en temiz kadınıdır" der. “Türklerde Milli ahlak üstündü. İslâm öncesi Türk toplumu milliyetçi bir toplumdu. Orhun kitabeleri bunun en canlı delilidir. Bütün bunların sonucudur ki dünyada sadece Türk milletine nasip olan Kozanlı Kara Fatma, Erzurumlu Kara Fatma, Kastamonu'da Nene Hatun ve daha nice kadın kahramanlarımız yetişmiştir.”

Hal ve durum böyle iken çağa kardeş ve arkadaş kavramı yerine: “Kanka”kelimesini uyduran yeni nesil “Z” kuşağı ne yapmak istiyor ve nereye gidiyor? Diye sormak istiyor insan!.. Milli ve manevi değerleri ayaklar altına alarak yükseleceğini mi zannediyor! Hem genç neslimizin hem de anne ve baba olarak bizlerin bu konuda kafa yorup Türk ve Müslüman kimliğimize dönme gibi bir mecburiyetimiz yok mudur ? İnsanca bir hayat mı, hayvani hisleri tatmin etmek için geliştirilen hayvanı hayat mı? Bizim tercihimiz ne olacak ya da ne olmalı?

Namus, şeref, haysiyet, ahlak, milli ve manevi değerler ayaklar altında ? “Z “ kuşağı yeni bir din mi keşfetti? : Bana ne derler ve Moda diye!... El ne der? Bana güzel ve yakışıklı desinler, yakışıyor mu ve modaya uygun mu? Gerisini boş ver! Yahudi modacılar yarın edep yerinizi de açmak moda açın derlerse “Z” kuşağı sokakta, caddede çırılçıplak gezmeye başlarsa şaşırmayın ? Çünkü yeni bir din keşfettiler: “El ne der ve bununun modası böyle ?” diye...

Kimse bana kızmasın edep, haya, ahlak, namus şeref ve haysiyet ölçü değil artık! İnsanlara yön veren el alem ne der; ben nasılım, yakışıklı mıyım, yakıştı mı ve modaya uygun mu? Bütün mesele bu... Yerim, içerim, gezerim, tozarım eğlenirim ve zevkime düşkünüm kimse bana karışamaz: Hayat benim hayatım, yaşam benim, keyfim ne isterse onu yaparım. Karışan oldu mu sana ne hayat benim hayatım der geçerim. Olay bu, sonuç bu!... Benim adım : Zamane çocuğu; örtünme, tesettür hatta setrül- avret umrumda değil! Çünkü ben hürüm istediğimi giyer istediğimi yaparım: Oh ne güzel hayat!

Şimdi diyeceksiniz ki niye bu kadar sitem ediyorsun, hatta bu çocuklara haksızlık ediyorsunuz? Onların gezmeye tozmaya yaşamaya hakkı var: Peki bu yaşamak mıdır sizce? Hayat bu mu? Bizi yaratan böyle olmamızı mı istiyor, hiç mi vebalimiz sorumluluğumuz yok? Hatta bizim hiç mi günahımız yok bunda? İnsanca ve ahlaklıca bir yaşam yok mu, mümkün değil mi?

Bu çocuklar bizim çocuklarımız, sokakta caddede gördüğünüz yatak kıyafetiyle dolaşan, setrül- avret düsturunu hiçe sayan, edep yerini serkeşçe sergileyen ve en ufak bir utanma duygusu taşımayan bizim çocuklarımız. Senin benim onun bunun çocuğu!..İthal değiller, Avrupa’dan da gelmediler, annesi babası Müslüman olan kapalı tesettürlü aile çocukları bunlar....

Bizi Yaratan ve imtihana tabi tutan Yüce Allah emrediyor: “Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar; iffet ve namuslarını korusunlar. Mecbûren görünen kısımları müstesnâ, güzelliklerini ve süslerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine kadar örtsünler. Güzelliklerini ve süslerini; kocalarından, babalarından, kayınpederlerinden, kendi oğullarından, üvey oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, müslüman kadınlardan, kendi câriyelerinden, erkeklikten kesilip kadınlara ihtiyaç duymayan hizmetçilerden veya henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Bir de gizledikleri güzelliklere, süslere dikkat çekecek ve erkeklerde arzu uyandıracak şekilde ayaklarını yere vurarak yürümesinler. Ey mü’minler! Hepiniz tevbe ederek Allah’a yönelin ki kurtuluşa eresiniz.”( Nur Süresi 31 Ayet)

Ve bir başka ayet: “(Ben) cinleri ve insanları, ancak bana ibâdet etsinler diye yarattım!” (Zariyat Sûresi 56 Ayet)

Konunun Cevabını da yine Yüce Yaratan veriyor: “Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.”(Tahrim Sûresi- 6. Ayet)

Soru şu: Bilim mi çağdaşlık mı, ahlak mı, moda mı, gelişme- çağa ayak uydurma mı, insanca ve dürüstçe yaşamak mı? Tercih sizin!... Ancak ne olur bizi o ahlaksızlığa mahkum etmeyin!.. Kör, sağır ve dilsiz- dinsiz yaşamaya zorlamayın!...İnsanca, Şereflice, Müslümanca ve onurlu bir hayat bizleri- sizleri bekliyor...Çünkü insan unutuyor olsa da dünya denen bir imtihandan geçiyor: Önemli olan insanın bu imtihanı şerefli ve onurluca başarabilmesidir. Hiçkimse özel- ayrıcalıklı ve sorumsuz değildir!..