Türk Şiirinin Ve İdealizmin Son Efsânesi-1

Şiir, fikir ve nesir dünyamızın müstesnâ bir ismi olan Abdurrahim Karakoç, yirminci asır Türk Edebiyâtı’nın önemli ediplerinden; inanç, ideâl, kültür ve aksiyon adamlarından; üslûp sâhibi nâsirlerinden; son devir Türk şiirinin şahdamarlarından ve 'dünün, bugünün, yarının’ şâirlerindendir.
Gazetecilik ve yazarlık da yapan, pek çok soysal ve siyâsî faaliyetin içinde bulunan, en zor şartlarda bile mücâdele bayrağını dalgalandıran ve ideâlizminden aslâ tâviz vermeyen mangal yürekli bir dâvâ adamı olan Abdurrahim Karakoç; sadece şiir değil, nesirde de güçlü bir kalemdir.
O; şiirde olduğu gibi fikrî yazılarında da çok ironik, çok derin ifadeler yakalamıştır. Ama Karakoç’un esas şâhikalaştığı alan, hiç şüphesiz şiirdir ve onun edebiyat dünyasındaki en önemli özelliği de zirvelerden seslenen usta bir şâir olmasıdır.
Edebiyata ideolojik bir pencereden bakmayanların ve onu yakından tanıyanların müşterek kanaâti odur ki; Abdurrahim Karakoç; Türk edebiyat tarihinin yanı sıra, Türk milletinin gönül defterine de ismini altın harflerle yazdırmış olan ‘Türk şiirinin ve ideâlizmin son efsânesi’dir.
Karakoç, hem millîliğin zirvesine yükselmiş, hem de lirik ve pastoral şiirlerinde evrensel seviyeyi yakalamış çok büyük bir şâirdir.
Bir karakter âbidesi de olan Abdurrahim Karakoç; hem başı dik dağın, hem de boynu bükük menekşenin hâlet-i rûhiyesiyle temâyüz etmiş “Kıble” yürekli, “Hilâl” bakışlı, “Gül” gönüllü, Turan düşünceli bir güzel insan; Allah(c.c.)’tan başka hiçbir şeyden korkmayan Hz. Hamza (r.a.) duruşlu, Kürşad tavırlı bir serdengeçti ve “Dünyayı dünyada boşayıp giden” bir muttakî bir mü’mindir.
Abdurrahim Karakoç; 80 yıllık hayâtını Hakk’a ve Türk milletine adamış, bu yolda kalemini kınından sıyrılmış bir kılıç gibi kullanmış, yüreği vatan sevgisinin harman yeri olmuş ve Anadolu’nun bütün renklerini, çiçeklerini, dağlarını, yaylalarını, ovalarını, sevdâlarını, kavgalarını, halkımızın çektiği çileleri ve sosyal meseleleri şiirlerine taşımış ve “Söz atının eğerini altın-gümüşle savatlamış” bir gönül adamıdır.
Abdurrahim Karakoç; şiirleriyle birkaç neslin yetişmesine vesîle olan, gönüllerde “Gül” kokulu bir çerağ uyandıran, şiir vâdîsinde derin izler bırakan ve pek çok şâiri etkileyerek kendine has bir çığır açan çok önemli bir erbâb-ı kalemdir.
Karakoç’un şiirleri, her açıdan nev’i şahsına münhasır bir üslûp ve edebî kıymete sâhiptir. Hecenin zirvesi olan Abdurrahim Karakoç; Türk halk şiirini kendi içinde yenileyerek yeni ufuklara taşımış, ona yeni bir soluk, farklı bir söyleyiş getirmiş, halk edebiyâtını bâkir ifâdeler ve olağanüstü benzetmelerle buluşturmuştur.
Karakoç; dizelerindeki harf ve kelime armonilerinde ritmik bir müzikâlite yakalamış, kâfiye ve rediflerde ise sağlam bir ses ahengi oluşturmuştur. Bu da Abdurrahim Karakoç şiirlerinin kolayca ezberlenebilir olmasını sağlamıştır.
O, halk şiirine; hem gelenek damarından beslenen, hem de modern bir anlayışla yarınlara seslenen kentli bir çehre ve farklı bir muhtevâ kazandırmıştır. Bütün bu üstün özellikler onu hiç kimseye benzemeyen bir şâir yapmış ve bir tek mısraını bile duysanız; “Bu Abdurrahim Karakoç şiiridir.” dedirtecek bir üslûp orijinalliğini ortaya çıkartmıştır.
Abdurrahim Karakoç’un şiirinde; Yunus’un sevgisinden, Dadaloğlu’nun tavrından, Karacoğlan’ın aşkından, Seyrânî’nin tarzından, Emrah’ın söyleyişinden, Fuzûlî’nin sesinden, Arif Nihat’ın nefesinden, Necip Fâzıl’ın zekâsından, Neyzen’in hicvinden, Âkif’in rûhundan ve halk türkülerinin şuurundan renkler ve ışıltılar hissedilse de, Karakoç’un şiirlerinin bunların hepsinin dışında kaldığını, onun kendine has bir söyleyiş ve üslûba sâhip olduğunu fark edersiniz. Bu durumun idrâkinde olan Abdurrahim Karakoç da bir dergiye verdiği röportajda kendisini târif ederken; “Ben ne Karacoğlan’ım, ne Yunus’um, ne de Fuzûlî’yim, ben benim” demiştir.
Abdurrahim Karakoç’un şiirleri teknik olarak son derece sağlam olduğu gibi; sembol, tasvir, kâfiye ve ifâde çeşitliliği, kelime zenginliği, anlatım güzelliği, mânâ derinliği ve söyleyiş orijinalliği açısından da çok özeldir. Nev’i şahsına münhasır bir üslûbun sahibi olan Karakoç; sanat değeri çok yüksek şiirler yazmış ve edebiyat tarihimizin zirvelerinden seslenmiş müstesnâ bir şâirdir.
Abdurrahim Karakoç’un şiirleri; coşkulu anlatımı, vurgulu ve yalın ifâdelerindeki modern tasvirleri, sembollere yüklediği mânâlarda yatan özgün benzetmeleri, zıtlıkların ahengini ortaya koymadaki ifâde gücünün derinliği, herkesin kullandığı kelimelere hiç kimsenin tasavvur edemediği anlamlar yüklemedeki mahâreti ve anlamsızlığın anaforunda okuyucuyu yormazken, ifâdelerine çarpıcı nüanslar kazandırmadaki ustalığıyla öne çıkmaktadır. DEVAMI YARIN