“Büyük savaşlarında Türkçe’nin/Sen dilleri,
İşte yapıtın göz alan renklerle ulaşır/Ta bugüne dek/Ta oralara ileri...” Fazıl Hüsnü Dağlarca XI.yüzyılda yazdığı Türkçenin Büyük Sözlüğü -Divanü Lügat-it- Türk, adlı eser ile, dil ve kültür tarihimizedamgasını vuran ve “ Erdemin başı dil” diyen Kaşgarlı Mahmut, büyük şair Dağlarca’nın dediği gibi öncü ve örnek ulu bir dil eridir. “Savaştır,durur yüreğinde/Yeryüzü ağırlığınca bir yas/Ne dedin ey ulu dil/Barışlar için/Kanı kan ile yumas.”“Bakışlarınca sımsıcak/Sevgilidir yıldızla tırtıl/Ey ulu dil ne buyurdun kurda kuşa uluslara/Erdemin başı tıl dil...”Kaşgarlı Mahmut’un ülküdaşı ,Karahanlı hükümdarına “Has Hacip”- baş danışman olarak yol gösterenBalasagunlu Yusuf, “ Kutadgu Biliğ” eseri ile mutluluk ve başarı yoluna ışık tutmuş ve X. yüzyılda ,Arapça ile Farsçanın, Türkçeye üstün sayılmasından duyulan üzüntüyü şu sözlerle ifade etmiştir,Arapça,Farsça kitaplar çoktur ama Kutadgu Bilig ,bizim dilimizde ilk yapıttır.”XI. yüzyılın ikinci yarısında Batı Türkistan’ın Çimkent şehri Sayram kasabasında dünyaya gelen, Türkistan Tasavvufunun kurucusu kurucusu sufî bir şair ve hikmetleriyle Türk Milleti’nin manevihayatında asırlardır etkin ve saygın bir yeri bulunan “Pir-i Türkistan diye anılan Ahmed-i Yesevî, Türk kültürü ve dilinin temel taşıdır.Bir şiirinde şöyle demekte: “Sevmiyorlar/Sizin Türkçe dilini/Bilgelerden işitsen/Açar gönül ilini/Ayet hadis anlamı/Türlçe olsa
duyarlar/Anlamını bilenler/Başı eğip uyarlar/ Miskin Zayıf Hoca Ahmet/Yedi atana rahmet/Fars dilini bilirde/Sevip söyler Türkçeyi.”
Karamanoğlu Mehmet Bey 13 Mayıs 1277 ‘de yayımladığı bir fermanla : “ (Bugünden sonra hiç kimsesarayda, divanda, mecliste ve seyranda Türk dilinden başka dil kullanmaya” demiştir. Günümüzde Türkçe’ye karşı gösterilen duyarsızlık için yazılan bir şiirde şöyle denmekte: “Karamanoğlu Mehmet bay’i arıyorum/Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?/Bir fermanyaınlamıştı.../Hayal meyal hatırlayıp da sahip çıkanınız var mı?/...Seki’nin, alan’ın platform,merkezin center/Büyüğün mega, küçüğün mikro,sonun final/Özlemin, hasretin nostalji olduğunu göreniniz var mı ?” “Türk diline kimseler bakmaz idi/ Türklere hergiz gönül akmaz idi/ Türk dahi bilmez idi bu dilleri/İnce yolu,ol ulu menzilleri” diyen, 12000 beyitli Türkçe Garipnâme yazarı ,Horasan’dan Anadolu’ya göçen
Türkmen oymaklarından tanınmış mutasavvıf Baba İlyas’ın torunu, Türk dilinin savunucusu Kırşehir’de yatan ve şiirlerinde âşık mahlasını kullanan Alâddin Ali- Âşık Paşa XIV. yüzyılda acı bir şekildeyakınmıştı.Bilim ve tasavvuf şehri Ahiliğin merkezi Kırşehir’in ,ilk ismi Gülşehir olduğu için Gülşehrî adını alan Ahmed, ahiliğin kurucu ustası Ahi Evran’dan sonra bu teşkilatın başına geçmiş ve arı duru Türk dilinin,
Farsça ve Arapça’dan üstün olduğunu ve tatlı bir uyumu bulunduğunu Mantıkud-Tayr (Kuş Dili) eserinde
savunmuş bir dil eridir.
15.yüzyılda “ Ben kalemimle Türkçe yazdığım şiirlerle Türk Dünyası’nı birleştirdim.Onları tek memleket
haline getirdim “ diyen ve Klâsik Çağatay dil ve edebiyatını kuran ,90 adedi kervansaray olmak üzere
köprü ve medrese gibi 370 hayırlı eser ortaya koyan Ali Şir Nevâî (1441-5501) Çağatay Türkçesi’nin
(15.ve 19.yy.lar arası) dil eri olarak köşe taşı olmuştur.
“Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir.Türk dili,dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla
işlensin. Ülkesini,yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan
kurtarmalıdır.” diyen ve bir ulusun yaşamında tarihin ve dilin öncelikli ve önemli yerini çok iyi bilen ve
değerlendiren Atatürk , Türk tarih Kurumu ve Türk Dil kurumu’nu kurmuş ve değişik alanlardan 713
dilsever delegenin katıldığı kesintisiz dokuz gün süren “ I.Türk Dili Kurultayını “nı 26 Eylül 1932 ‘de
aydınlatıcı öncülüğünde başlatmıştır.
1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı “Türk Harfleri Yasası “ile ( bu yasa 3 Kasım 1928 tarihinde
yürürlüğe girdi ve uygulamada resmi defterler, resmi belgeler gibi alanlarda 1930 Haziran ayına kadar
birbuçuk yıl geçiş süresi tanındı) Arap harflerinin yerine latin harflerinin kabul edilmesiyle birlikte yurt
genelinde Başöğretmen Atatürk’ün öncülüğünde okuma- yazma seferberliği başlatılarak ülkemizin dört
yanı okul haline getirilmiştir.Kısa sürede okur yazar oranı büyük artışlar göstermiştir. Cumhuriyet
döneminde gerçekleştirilen yeniliklerin en önemlisi olan yazı devrimi ile aydınlanma ve eğitim süreci
büyük hız kazandı.
Türk Diline gönül ve emek verenler saymakla bitmez.Başta önder dil eri Atatürk olmak üzere, Nurullah
Ataç,Ömer Asım Aksoy ve Prof.Dr.Şerafettin Turan, Jülide Gülizar , Orhan Velidedeoğlu, Sevgi Özel, Ali
Dündar,Mehmet Aydın, Orhan Velidedeoğlu ve TUBİTAK Bilim Terimleri Sözlüğü ile Dil Derneği Türkçe
Sözlüğü çalışmaları yanında Uluslararası Dil Kurultayı’nda Türkiye’yi temsil eden öğretmen Sevim
Yücesan gibi dil devrimine büyük hizmetleri olan bilim adamı,yazar, spiker, gazeteci,şair,öğretmen ve
ozanlarımızı unutmuyoruz ve Türkçe’nin dil erleri başta olmak üzere bu alanda emeği geçenleri saygı ile
selamlıyoruz. Türkçe’nin tüm dil ve gönül erlerine selam olsun. Tüm gönüller, ulusal benliğimiz
ve kimliğimizin temeli olan Türkçe sevdası ve bilinciyle ile dolsun.
“...Dört mevsim güzeldir yurt dilim dilim/Yedi dil bilsem de TÜRKÇE öz dilim/Türk kültürü külliyetli bir
ilim/Buna çalışmakla erilir oğul...” H.İbrahim Güleç- Âşık Beyanî (Ödül alan “OĞUL” şirinden.)
Dil bir ulusun kimliği , birlik, beraberlik ve varlık temelidir.Bu temeli bilgi ve bilinçle korumak, geliştirmek
ve yüceltmek en başta gelen ulusal bir görevdir.