Hedef: Eğitim-Öğretimde de Türkiye Yüzyılı Olsun Mu?
2023 Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunun 100. yılı. İktidarın hedefi bilimde sanatta, teknolojide, sağlıkta kısacası her alanda yüzyıla TÜRK damgasını vurabilmek. Bu hedefe ulaşabilmek için en azından söylemlerde seferberlik başlatılmış, bakalım “Türkiye Yüzyılı”seferberliği uygulamada ne derece etkili olacak?
Her ne kadar Cumhurbaşkanı, iktidar yani muktedir olan aynı olsa da her kazanılan seçim her değişen bakan Türkiye için yeni umutlar, yeni hayaller demek. Eğitimci olmasa da Milli Eğitim Bakanlığı’nda belirleyici konumda görev almış ve eğitimin göz bebeği üniversitenin rektörü iken Bakan olarak atanmış Prof. Dr. Yusuf Tekin eğitim camiası için yeni bir umut. Sayın Bakanımız, “Eğitim-Öğretim”de Türkiye Yüzyılı vizyonunu ortaya koyacak mı? Yoksa AK Parti iktidarı Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle “Eğitim-Öğretim alanındaki “BAŞARISIZ”lığı “ sürdürecek mi? Fiziki olarak mükemmel binalar yapmak, teknolojiyi kullanmak eğitim-öğretim için gerekli ama yeterli değil.
Eğitim Acilen Çözülmesi Gereken Sorunları:
Zorunlu Eğitim ve Mesleki Eğitim
Okul Öncesi kreş ve anaokuluna gitme oranları ülkemizde gün geçtikçe artmaktadır. Anaokuluna gitmek zorunlu değil, ama velilerin bilinçlenmesi, okul öncesi eğitimin yaygınlaşması ve öğretmen niteliğinin yükseltilmesi ile okul öncesi eğitimin önemi idrak edilmektedir. Okul öncesi eğitim daha da yaygınlaşmalı hatta zorunlu hale getirilmelidir.
Zorunlu eğitim sistemi şu anda ülkemizde 4+4+4 toplamda 12 yıl kesintili eğitim şeklinde uygulanmaktadır. Birinci sınıfa başlama yaşı ise 60 aya (5 yaş) indirilmiştir. Dünyada eğitim sistemlerinin örneklerine baktığımızda okul öncesi eğitimin 3 yaşında başladığını ama ilkokula başlama yaşının genelde 6-7 yaş olduğunu görüyoruz. Psikolojik olarak da biyolojik olarak da çocuklarımız 5 yaşında ilkokula başlamak için yeteri kadar gelişmemiştir. İlkokula başlama yaşı en az 72 ay (6 yaş) olmalıdır. Eğitim sistemi 1+5+3+3 şekline getirilmelidir. Bu sistemin okul öncesi ile beraber ilk 6 yılı zorunlu daha sonrası isteğe bağlı olmalıdır. Öğrenciler, akademik başarılarına göre, mesleki becererilerine göre, sanatsal yeteneklerine göre 6. sınıftan itibaren yönlendirilmelidir. El becerisi yüksek olan ama Türkçe, Matematik vb.akademik zeka isteyen dersleri yapamayan öğrenciye sen 12 yıl bu dersleri görmek ve başarmak zorundasın demek hem ülkemizin nitelikli iş gücünün, hem ülkemizin üretim gücünün hem de gençlerimizin ziyanıdır. Herkes akademik anlamda okumak zorunda değildir. Bu ülkenin mesleki ve sanatsal alanda da OKUMAYA ihtiyacı vardır.
Öğrencilerimizin mesleki alanda gelişecekleri okullar, mesleki ortaokullar olarak düşünülmelidir. Çıraklık okulu mantığı çok güzel bir uygulama olsa da isim hem öğrenci için hem öğrenci velisi için “itici” gelmektetir. Sanki hiç bir şeyi başaramayan “çıraklık okulları”na gider algısı topluma yerleşmiştir. Mesleki ortaokullarla bu algı düzeltilebilir. Mesleki ortaokullarda uygulanacak programlar, hem çocukların becerilerine göre hem de sektörün ihtiyacına göre belirlenmelidir. Buradan mezun olan öğrenci lise eğitimine de yetiştiği meslek dalında devam etmeli, ama artık emeğinin karşılığını maddi boyutta almaya başlamalıdır. Bu bölümlerin iş garantisi 8. sınıfı bitirdikten sonra başlamalıdır. Öğrenci liseyi bitirip alanıyla ilgili yüksek öğrenim görmek istiyorsa üniversitenin ilgili bölümüne gitmekte ek puan alabilmeli, üniversitelerin mesleki bölümleri mesleğin gerektirdiği nitelikleri ölçen yazılı ve uygulamalı sınavla öğrenci almalıdır. Mesela “Türkiye Yüzyılı” nda Elektrik Mühendisliğine öğrenci alırken, ortaokul ve lise eğitimini elektrik üzerine almış öğrencimiz dururken akademik olarak başarılı diye hayatında elektrik devresini ilk defa üniversitede gören meslek eğitimi vermeyen liselerden öğrenci alma saçmalığına son verilmelidir. Şunu özellikle vurguluyorum, mesleki ortaokula ve liseye giden öğrenci mesleki eğitimindeki başarısının yanında akademik olarak da başarılıysa tıp, hukuk vb. bölümlere gidebilmelidir. 8 yıl bir meslekte kendini yetiştirmiş akademik başarısıyla ikinci bir mesleği olan doktorun, avukatın, polisin…kendine de bu ülkeye çok büyük artısı olur.
Sonuç Niyetine:
Yazım, bana ayrılan köşeme sığar düşündüm ama eğitim-öğretimde biz eğitimcilerin söylemek istediği o kadar sorun ve çözüm önerileri var ki, anlatmak istediklerimiz köşemize yetmiyor. Kimbilir belki bir yazı dizisi çıkar eğitimin sorunları ile ilgili bizzat bu sorunları sahada yaşayan bu garipten. İnşallah bu yeni dönem “Eğitimde Türkiye Yüzyılı” olur. Umarız bu yeni dönem Eğitim-Öğretim sistemimizdeki, “Eğitimsizliğin” ve “sistemsizliğin” sonu olur. Eğer eğitim-öğretimde “Türkiye Yüzyılı” başlarsa diğer alanlarda başarı kendiliğinden gelir. Umudumuzu hiç kaybetmemek ve umutların gerçeğe dönüşmesi dileği ile. Kalın sağlıcakla.