Kültür-Sanat

Türkülerde Yaşayan Efsane: Neşet Ertaş, Vefatının 12. Yılında Unutulmadı

'Bozkırın Tezenesi' olarak bilinen ve UNESCO'nun yaşayan insan hazinesi envanterine giren büyük halk ozanı Neşet Ertaş, vefatının 12. yılında sevilen eserleriyle anılıyor.

'Bozkırın Tezenesi' olarak bilinen ve UNESCO'nun yaşayan insan hazinesi envanterine giren büyük halk ozanı Neşet Ertaş, vefatının 12. yılında sevilen eserleriyle anılıyor. Türkiye'nin dört bir yanında düzenlenen anma etkinliklerinde, Ertaş’ın unutulmaz türküleri tekrar yankılanıyor.

UNESCO'nun Tanıdığı Bir Halk Ozanı

2009 yılında UNESCO tarafından yaşayan insan hazinesi envanterine dahil edilen Neşet Ertaş, Türkmen-Abdallık müzik geleneğinin son büyük temsilcisi olarak biliniyor. 25 Eylül 2012'de İzmir'de tedavi gördüğü hastanede mesane kanserine yenik düşerek hayatını kaybeden Ertaş, sevenlerini derin bir yasa boğdu. "Ah Yalan Dünya", "Neredesin Sen", "Gönül Dağı", "Zülüf Dökülmüş Yüze" gibi halkın gönlünde taht kuran eserleriyle Türk halk müziğine damgasını vuran usta ozan, mütevazı kişiliği ve babasına olan sevgisiyle de tanınıyor.

Babası Muharrem Ertaş'a Derin Bağlılık

Neşet Ertaş, sanat hayatında her fırsatta babası Muharrem Ertaş’ın kendisi için ne kadar önemli olduğunu dile getirirdi. "Sanatımın yüzde doksanını babama borçluyum" diyerek, babasıyla olan ruhsal bağını ve onun sanat üzerindeki etkisini sık sık vurguladı. Babasıyla düğünlerde çaldığı zil ve darbuka, sanat kariyerinin ilk adımlarını oluşturdu.

Devlet Sanatçılığı Ünvanını Reddetti

1938 yılında Kırşehir'in Çiçekdağı ilçesine bağlı Kelismailuşağı köyünde dünyaya gelen Ertaş, ailesiyle birlikte Yozgat ve Kırşehir’de göçebe bir yaşam sürdü. Henüz 12 yaşındayken annesini kaybeden Neşet Ertaş, babasıyla birlikte düğünlerde çalarak genç yaşta müziğe adım attı. 1950’li yıllarda TRT Ankara Radyosu'nda yayımlanan "Yurttan Sesler" programında seslendirdiği "Geleli Gülmedim Ben Bu Cihana" adlı bozlak ile büyük bir çıkış yakalayan Ertaş, kısa sürede ülke genelinde tanınan bir sanatçı haline geldi.

1976 yılında sahnede parmaklarından felç geçirerek müziğe ara vermek zorunda kalan Ertaş, tedavi için gittiği Almanya’da 20 yılı aşkın süre yaşadı ve bu dönemde kasetler çıkararak konserler vermeye devam etti. 2000 yılında Türkiye’ye dönen Ertaş, müzik kariyerini kaldığı yerden sürdürdü.

Neşet Ertaş, 2002 yılında kendisine teklif edilen "Devlet Sanatçısı" ünvanını reddederek halkın sanatçısı olmayı tercih etti. 2006 yılında TBMM Üstün Hizmet Ödülü’ne layık görülen usta sanatçı, 2011 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından Fahri Doktora ünvanı ile onurlandırıldı.

Neşet Ertaş, türküleriyle ölümsüzleşen mirası sayesinde nesiller boyunca hatırlanacak ve türkülerde yaşamaya devam edecek.