“Vatandaşa Kızmaktan Vazgeçin”

Bu ülkede yaşayan herkes olarak Türk milletinin mensubuyuz. Kimse kimseden ne üstündür, ne de aşağıdadır. Köylüsüyle, şehirlisiyle, okumuşu ile az tahsillisi ile eşit vatandaşlarız

Bizden önce yaşayanlar; Atalarımız, analarımız, babalarımız, dedelerimiz de bu milletin çocuklarıydı, bu memleketin vatandaşlarıydı.

Tüm büyüklerimiz, köylerde kasabalarda, şehirlerde yaşadılar, yetiştiler. Çoğu zaman kendileri yokluk yoksulluk çektiler. Ama çocuklarım okusun memlekete vatana faydalı olsun, kendi hayatlarını kurtarsınlar bir iş sahibi olsunlar diye yemediler yedirdiler, giymediler giydirdiler, bizleri yani çocuklarını büyüttüler okuttular.

Fakat görülüyor ki; milletimizin bu saf ve samimi düşünceleri çocukları tarafından pek dikkate alınmadı. Şehirlerden büyükşehirlere, Köylerden şehirlere tahsile giden pek çok insan kendi şehrini, köyünü, köylüsünü beğenmez oldular. Oralarda bir takım yabancı ideolojilerin kurbanı oldular. Milletlerinden koptular. Hatta daha da ileri giderek içinden çıktıkları halkını geri, yobaz, cahil gördüler. Onun değerlerini hiçe saydılar, diliyle, diniyle ve inançlarıyla alay ettiler.

Ama yeter artık.

Bu insanlar bizim insanlarımız. Biz onların çocuklarıyız.

Yanıldı yenildi, düşünemedi diye İnsanımızı hor görmekten vaz geçmelisiniz.

Siz kendinizi ne sanıyorsunuz?

Siz başka bir ülkeden buraya insanımızı beğenmemek için mi gönderildiniz.

Siz uzaydan mı geldiniz.

İnsanımızı önce cahil bıraktınız, sonra da cahil diye alay ediyorsunuz. Karantinada dışarıya çıktı diye kızıyor aşağılıyorsunuz. Sanki medeni dediğiniz ülkelerde durum çok farklı, Almanya’da adam balkonuna 350 paket tuvalet kâğıdı doldurmuş.

Bu halk eğer cahil ise bunun sebebi kim? Elbette siz.

İnsanımızı önce bilgisiz bıraktınız, sonra bilgisiz diye aşağılıyorsunuz. İnsanımız bilgisiz ise sebebi kim? Tabii siz.

İnsanımız eğer tahsil görmemiş ise sebebi yine siz.

Bu fedakâr necip milletin çocukları için; Köyüne doğru dürüst okul açtınız da dokumadı mı? Öğretmen atadınız, atadığınız öğretmenlerin bir bölümü Marksist ideolojilerin etkisi ile çoğu kez köyü ve köylüyü kendi sapık ideolojileri doğrultusunda yönlendirmeye çalıştılar. Neticede köylü ile vatandaşla ters düştü. Bir kısmı köyün yaşantısını, köylünün inançlarını alaya aldı. Köyün ve köylünün inançlarına saygı duymadı.

İnsanımızı aşağılamaktan onu geri, cahil görmekten vazgeçin.

Büyüklerimiz hep söylemezler mi? “Eğer bir millet bozulmaya başlamışsa, ilmen sabittir ki bu bozulma köylerden başlamıyor, bu bozulma ilk önce okumuşlar arasında başlıyor”.

Batı-yabancı özentisi, batıyı taklit etme halkımızdan başlamadı. Siz okumuşlarda başladı? Önce siz bozuldunuz.

Kiminiz Avrupa’nın Paris’ine, Londra’sına, Roma’sına özendiniz. Kiminiz komünizmi, Maoculuğu benimsediniz. Kiminiz çeşitli dini akımlara kapıldınız.

Profesör oldunuz, bürokrat-idareci oldunuz, size emanet edilen öğrencileri kışkırttınız onları çeşitli yabancı ideolojilerle donatıp milletin çocuğunu bir birine kırdırdınız.

Okusun, aydınlansın, batının tekniğini alsın diye Avrupa’ya tahsile gönderdiklerinizin pek çoğu batıya kul köle olmadı mı?.

Diğer bir kısım okumuşlarımız da Sovyet Rusya’nın resmi ideolojisi olan Komünizmi benimsemedi mi?.

Özünü terk edip bir başkası gibi olmaya çaba gösterenler halkımız mıydı? Yoksa bin bir zahmetle tahsil yaptırdığımız okumuşlarımız mıydı?

Toplumun en az bin yıldan beri Serdar’lığını yaptığı dinini toplum hayatından çıkartıp laiklik adı altında dinsizlik plan ve programları uygulayıp halkın ensesinde boza pişirenler halkın kendisi miydi, yoksa inancı zayıf okumuşlarımız mıydı? Elbette okumuşlarımızdı.

Çağdaşlaşacağız, batılılaşacağız, ileri gideceğiz diye bu işler sadece kılık kıyafetle olur sandınız, insanların şapkasına karıştınız, poturuna karıştınız, şalvarına karıştınız.

Neticede çağdaşlaştık, batılılaştık mı? Hayır. Burada da yanıldınız.

Türk Milletinin yüzyıllardır kullandığı ve alışageldiği alfabesini değiştirdiniz, İnsanlar, tarihinden, kökünden koptu, pek çok kimse yeni harfleri öğrenene kadar pek çok eziyet çekti. Bunun sebebi o cahil dediğiniz halk mı yoksa siz okumuşlar mısınız?

İsviçre’den Medeni kanununu, borçlar kanununu, İtalya’dan ceza kanununu, Almanya’dan ceza muhakemeleri kanununu, deniz ticaret kanununu, ticaret kanununu, Fransa’dan idare kanununu tercüme yoluyla alıp değiştirdiniz. Bu kanunlar bu topluma uyar mı uymaz mı demediniz. Her şeyini değiştirdiniz.

Açık oy gizli tasnif yoluyla seçimler yaptınız-yaptırdınız, hep kendinizi seçtirdiniz, ömür boyu milletvekili oldunuz.

Bu milletin dinine milliyetine saldırdınız. Dinini milliyetini yok saydınız.

Osmanlı’yı, Selçuklu’yu atladınız tarihin derinliklerinde kendinize kökler aradınız. Geçmişini kötülediniz, dilini kötülediniz, güneş dil teorisi adı altında dilde yapmacık kelimelerle konuştunuz. Sizi ne köylü anladı, ne halk anladı. Hele 1970’lerde başlattığınız uydurukça kelimeler salgını ile halktan tamamen ayrıldığınız gibi Türkiye dışında bulunan Türklerle de dil bağımızı kopardınız. Ardından sizin gibi uydurukça konuşmayan halka, köylüye kaba dediniz, kıyafetini kötülediniz, çirkin, pis dediniz.

Sinemalar yaptınız, tiyatrolar açtınız dini, din adamını ve milli değerleri hep alaya aldınız. Bed sakallı insanları din adamı rolünde oynattınız. Her durumda insanımızın diliyle şivesiyle alay ettiniz, komedi programları yaptınız, Güneydoğu, Doğu ve Karadeniz halkımızın şivesini hep alay mevzu yaptınız.

Evini kötülersin, eski veya gecekondu dersiniz.

Mahallesini kötüler gecekonduda oturuyor, kenar mahalleli dersiniz.

Çocuklarını gönderdiği okulları kötülersiniz, devlet okulunda okuyor dersiniz.

“Benim çocuğum hiç olmazsa namazını niyazını öğrensin. Ben öldüğümde arkamdan hiç bir Fatiha okusun” diyerek çocuklarını İmam-Hatip okullarına gönderen aileleri hep hor gördünüz. Öğrencileri ise en baştan gerici-yobaz diye nitelendirdiniz.

Gittiği marketi beğenmezsin, pazardan yaptığı alışverişi beğenmezsiniz,

Halkın yemek yediğini beğenmez kendiniz Fransız usulü yemek yer kaşık çatal tutarsınız.

Geçmişte köye kasabaya gittiniz. Evet, Milletvekili adayı olarak gittiniz, jandarma olarak gittiniz, vergi memuru olarak gittiniz, orman memuru olarak gittiniz, öğretmen olarak gittiniz,

Hatta on yıllarca köylünün ürettiğinin önemli bir kısmını vergi diye aldınız.

Şimdi de “sokağa çıktı” diye cahillikle, gericilikle ve türlü türlü eksiklikle suçladınız.

Bu milletten ne istiyorsunuz. Siz önce kendinize bakınız.