Yaşadığımız Hayat Pişmanlığımız Olmasın?

İnsan ömrü kısa zaman kuş gibi akıp gidiyor. Bu kısa zamanı sevgi saygı ve huzurla geçirmek bizim elimizde. Hani “Ne ekersen onu biçersin “ diyoruz ya sevgi eken sevgi biçer. Kin öfke eken de düşanlık ve nefret biçer. Ömrün kısa ve emanet olduğunu bildiğimiz halde hoyratça bu ömrü tüketmek emanete de hiyanetlik olur.

Aile toplumun sağlam kalesidir. Bu kalenin korunması gerekir. Kaleyi koruyacak olan da anne ve babadır. Hem anne baba birbirine hem de çocuklar anne babaya emanettir. Ailenin meyveleri olan çocuklar da o sevgi ve muhabbet ortamında hayata hazırlanır, geleceğe sağlam adımlarla yürür. Aileyi sağlam zemine oturtmak da bizim elimizdedir.

Ne yazık ki Türk Milletinin sağlam kalesi olarak var olan bu aile kalemizi koruyamaz hale geldik. Kaleler çatır çatır yıkılıyor, biz de bu enkazın altında kalıyoruz. Anne ve baba birbirine düşman hale gelince çocuklar da ortada kalıyor hayata hazırlanamıyorlar. Onlar için de hayat zehir oluyor. Parçalanmış ailelerin durumlarını görüyor izliyorsunuz! Bu göz ardı edilecek bir konu değildir.

Bu yıkımın bir çok nedeni var. Ama asıl neden galiba kimlik kaybımızdan kaynaklanıyor. Biz kendimizi değil başkalarını taklit ediyoruz. Buna kimlik bunalımı da diyebiliriz. Başkasına benzeme ve başkası gibi yaşama hevesi ?...Bu başkalaşım ne yazık ki Avrupa hayranlığı ve Yahudi modasıyla kendini gösterir hale geldi. Biz Türk ve Müslüman olma kimliğini çıkarıp Batılı yada bir başkası olma hayranlığına hevesleniyoruz ve kendimizi kaybetmeye başlıyoruz. Aslında bu düşman tuzağının ta kendisiydi. Türk milletine kurulmuş olan bir tuzaktı.

Toplumu analize edin, bakın huzur güven kaldı mı? Kalmadı diyeceksiniz ama; kimse bunun nedenini ve çaresini aramak istemiyor. Yani ömür denilen zaman hızla ilerlerken biz bu yanlış çarkın içinde ezilip gidiyoruz. Kendimize gelmek istediğimizde her şey geçmiş ömür de bitmiş olacak ne dersiniz ? Boşanan dağılan aile fertlerinin feryadı gibi.. Bunları TV ekranlarında seyrediyoruz!

Sebepler de çok çözümde belli ama biz ailedeki sevgi ve saygıya değinmek istedik. Aile yuvamıza sevgiyi saygıyı hakim kılarsak biz de çocuklarımız da mutlu olur mutlu yaşar. Mutlu bir ailenin çocukları da mutlu olur. İnsanca yaşamak diyoruz ya: İşte biz insanca yaşamanın tadını almalıyız. Aile yuvamıza da sevgiyi saygıyı güveni ve yardımlaşmayı hakim kılmalıyız.

Türk insanı aynı zamanda dürüst kahraman ve fedakar insanlardır. Bizler de onları evlatlarıyız. Türk ve Müslüman olmak bir şereftir. Kimsenin kimliğine soyuna sopuna düşmanlık beslemeyiz. En önemli vasfımızda merhametli olmaktır. Türk ve Müslüman olmaktan şeref duyduğumuza göre neden Türk ve Müslüman gibi yaşamayalım? Maymun gibi birilerini taklit etmek maymunlaşmak değil midir? Giyimde kuşamda hayatımızın her alanında Türk ve Müslüman olarak yaşamak ve onurlu bir duruş sergilemek bizim için şeref ve haysiyet meselesi değil midir?

Sonuç olarak diyebiliriz ki alleye sevgiyi saygıyı hakim kılalım Türk gibi Müslümanca yaşayalım ve şereflice yaşayıp şereflice ( insan gibi) ölelim. Çünkü varış yine: O’nadır varış yüce huzuradır. Hesabını veremeyeceğimiz bir hayat yaşamak boşa geçen zamandır. Şerefli şahsiyetli onurlu bir hayat yaşayalım!... Yaşadığımız bu hayat pişmanlığımız olmasın ne dersiniz ?...