Ticarete atıldınız, servetler edindiniz, yazar oldunuz Ocaklarda kitaplarınız bol bol satıldı.
Oldunuz da oldunuz. Oldunuz da oldunuz.
Hatta birçoğunuz hak etmeden de oldunuz.
Daha ne isterdiniz? Daha ne olmak isterdiniz.
Şimdi sormak lazım siz bütün bu olduklarınızı Ahmet-Mehmet için mi oldunuz. Ahmet varsa ben yokum. Mehmet ordaysa ben milliyetçi değilim diye mi oldunuz? Siz Ahmet’e Mehmet’e göre mi milliyetçilik yaptınız? Sizin milliyetçiliğiniz iktidarlara göre mi değişiyordu. Şu iktidar varsa ben milliyetçiyim, öteki iktidar varsa ben milliyetçi değilim demek de ne demek oluyor.
Şurası unutulmamalıdır ki iktidarlar değişir, yöneticiler gelir geçer. Milliyetçilik ise kalıcıdır. Ezelden ebede kadar ruhlarda yaşar gider.
Peki siz ne yapıyorsunuz? Falan parti iktidarda diye tüm milli duygulardan sıyrılarak ve hatta Marksist solun da kuyruğuna girerek aklınızca siyaset yapıyorsunuz.
Marksist solun tüm argümanlarını kullanarak hareket ediyorsunuz ve bu yaptığınızı da milliyetçilik sanıyorsunuz.
Size; kimse şu partiyi destekleyin, şu partinin aleyhinde olun ya da olmayın demiyor. Madem kendinize yeni bir kapı bulmuşsunuz, o halde ne diye hala geldiğiniz yeri karalamaya devam ediyor, olmadık fikirler üretiyor, Türk milliyetçiliği fikriyatına olmadık zararlar veriyorsunuz.
Haydi görelim sizi o gittiğiniz yer neresi ise orasını güzelleştirin. Fazilet mücadelenizi orada yapın.
Arslanlar gibi Türk milletinin geleceği üzerine çalışın, fikirler üretin, gençlerin milli şuur ile yetişmesi için çaba sarf edin. Hatta çok çalışın partinizi birinci parti yapın. O yok, bu yok, öteki yok varsa MHP, yoksa Devlet Bahçeli. Madem beğenmediniz gittiniz Anıtkabirde iman tazeleyenlere bakın, Kent uzlaşısı altında “kandil baronları ile aynı adaylara biz nasıl oldu da oy verdik” hesabını yapın.
Bölücülere kazandırdığınız Belediyelerde neler yapıldığına bir bakın ve ardından da bir vicdan muhasebesi yapın bakalım.