Yozgat’ın Sorgun ilçesinde hayatının 40 yılını saat tamirciliği ile geçiren, yazıları, şiirleri ve sohbetleri ile gönüller dokunan Şair-Yazar Mehmet Ali İlbaş, 76 yaşında vefat etti. Bir süredir tedavisi devam eden İlbaş’ın dualar ve gözyaşları içinde son yolculuğuna uğurlandı.

İyi bir insan iyi bir kalem erbabıydı

Merhum Mehmet Ali İlbaş, Sorgun’da olduğu kadar Yozgat’ın ilçelerinde de tanınan ve sevilen bir isimdi. Sorgun’da ikamet etmekte idi. Sorgun Şairler Yazarlar Kültür ve Araştırma Derneği’nin kurucu üyeliğini yaptı.

Dualar Mehmet Ali İlbaş İçin!

Merhum Mehmet Ali İlbaş, Sorgun’da öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından göz yaşları ve dualar eşliğinde son yolculuğuna uğurlandı.

İlbaş’ın vefatı ailesini olduğu kadar sevenlerini de derinden üzdü.

76D41342 Da93 45A0 805C 4F93B433Bd7A

Mehmet Ali İlbaş’ın Hayatı!

Şair M. Ali İlbaş 1949 yılında Yozgat’ın Sorgun ilçesinin Çakırhacılı köyünde doğdu. İlkokulu babasının imamlık yaptığı köylerde okudu. Kuran’ı Kerim’i Molla Mustafa ’dan öğrendi. Köy odalarında destan söyleyen Alcılı Aşık Muhittin Kaynar’dan (Aşık Dindari) çok etkilendi. Köy odalarında ve düğünlerde türkü söylemeye başladı. Halk müziği söyleyen mahalli sanatçıların plak ve kasetleriyle ilgilendi. 1966 yılında evlendi. Biri erkek, sekizi kız olmak üzere 9 çocuk babasıdır. Çocuklarının hepsine de yüksek tahsil yaptırdı. Emeklidir. Askerde öğrendiği saat tamirciliği mesleğini kırk yıl sürdürdü.

Sorgun’da ikamet etmekte idi. Sorgun Şairler Yazarlar Kültür ve Araştırma Derneği’nin kurucu üyeliğini yaptı. Katıldığı festivallerde, Aşıklar Bayramında Sorgun’u temsil etti.

Şiire küçük yaşlarda ilgisi vardı. Hece ölçüsüyle yazdığı bütün şiirlerinde Zamani mahlasını kullandı.

Eserleri

Biz Kimiz, Sılam Basın Yayın, Sorgun 2009, şiir

Durali Doğan’dan duygu yüklü yazı

Sorgunlu Gazeteci-Yazar Durali Doğan, yakın arkadaşı Mehmet Ali İlbaş’ın ardından duygu yüklü bir yazı kaleme aldı.

Untitled 1-75

Doğan’ın kaleminden Mehmet İlbaşı anlatan makalesi şu şekile:

M. ALİ İLBAŞ

BİR ZAMAN USTASININ ARDINDAN

Durali Doğan/ Sorgun Medya Gazetesi

Anladım ki yalan dünya boşumuş,

Az yaşayıp sefa sürmek hoşumuş,

Akibeti can kafeste guşumuş,

Çok yaşadım amma aza karıştım.

Zamanını sevda ile kuran,

Ömrünü zaman ayarı, saat tamirciliği ile geçiren,

Alın terini ailesinin refahı, çocuklarının saadeti için döken şair M. Ali İlbaş amansız bir hastalığa yenik düşerek, aramızdan ayrıldı.

Üzgünüz, acımız sonsuz!

Duygularımı, düşüncelerimi ifade etmek o kadar zor ki!

İyi bir dost, iyi bir arkadaş, iyi bir vatansever, iyi bir şair ve iyi bir insandı.

Şiir sevenler onu Zamani mahlası ile tanıdı.

Türk şiirinde, Türk edebiyatında, Yozgat şairleri arasında ben de varım diyen bir şairdi.

Bugüne kadar yüzün üzerinde çok sayıda güzelleme ile vatan sevdası, edebi, hayayı, örf ve adetlerimizi şiirlerinde dile getirdi.

Zamani'yim yâre gül gönderirdim

Hasretinden yavaş yavaş erirdim

Bir canım var isteseydin verirdim

Öl dedin de ölmedim mi muhanet

Yurt genelinde yapılan şiir şölenlerinde, birlikte katıldığımız Sivas ve Kars Aşıklar Bayramı’nda yürekten alkışlandı.

Yazdığı şiirleri, kendisine has tok ve vurgulu üslubu ile gür sesle okurdu.

Sorgun’u, Yozgat’ı birçok festival ve aşıklar bayramında temsil etti.

İlk şiir kitabını “ Kim Bu Millet” adıyla yayınladı.

Seller gibi aksa kanımız bizim

Bu vatana kurban canımız bizim

Beş kıtada vardır şanımız bizim

Kahpe düşman Çanakkale geçilmez

Zamani, Sorgun’un Çakırhacılı köyü doğumlu. Yıllar öncesi ilçeye gelmiş ve dokuz çocuğunu Sorgun’da büyütmüş. Hepsine de lise ve yüksekokul tahsili yaptırmış.

Eski belediye dükkanlarında saat tamirciliğini mütevazi bir şekilde yaklaşık kırk yıl sürdürdü.

Hayatını, evinin geçimini yıllarca saatin akrebi ile  yelkovanı üzerine kuran M.Ali ağabey bana hep liseli yıllarda okuduğum Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanındaki karakterlerden saat ustası Nuri Efendi'yi, İngiliz yapımı, ayaklı ve yaşlı bir duvar saati Mübarek'i ve saat- zaman-insan ilişkilerini hatırlatır.

Garip bir kulunum Mehmet Ali’yim,

Hakk yolunda divaneyim, deliyim,

Şu dünyada yaşayan bir ölüyüm,

Söyleşir arkamdan sağlar bir zaman

Köyünde aldığı medrese tahsili ve köy odalarında geçmiş çocukluğu şair Zamani’ye edep, haya, mahcubiyet ölçüleri içerisinde küçüğüne sevgi, büyüğüne saygı çerçevesinde yetişme olgunluğu kazandırdı. Bu ocaktan gelmenin kazandırdığı olgun meziyetleri kendisine şiar edinmiş olarak sağlam karakterli ve güvenli kişiliği ve ayakları yere basan şiiri ile kültürümüze hizmet etti. Çocuklarını da bu terbiyede yetiştiren Zamani, örf ve adetlere bağlı olarak yaşamanın bir insan için çok önemli olduğunu hep söyler, bunu da dizelerine yansıtırdı.

Zamani ile tanışıklığımız yıllar öncesine dayanır. Ancak onun mütevazi tavrı ve yaşantısı şiirde ustalığını çevresinden gizlemesine, bir dosya arasında saklamasına neden olmuştur. Sonraki yıllarda Zamani artık yazdığı şiirleri gizleyemez, saklayamaz duruma gelmiş, eşine dostuna şiirlerini okumaya, kendisinden bahsetmeye başlayınca fark edilmiştir.

Aşıp geldim şu dağları taşları

Kaldır da göreyim hilal kaşları

Sürmeli gözlerden akan yaşları

Sil dedin de silmedim mi muhanet

İlki 1988, genişletilmiş ikinci baskısı 2006 yılında yayınlanan Yozgat Şair ve Yazarlar Ansiklopedisi, daha sonra Yozgat İsimler Sözlüğü (2022) adlı kitaplarımda Zamani’ye de geniş yer verdim.

 Kitaplar, bu alanda büyük boşluğu doldurmuş, gelmiş geçmiş büyük şairlerden tutun ki, günümüzde Zamani gibi güçlü şiir ustalarının da tanınmasına vesile olmuştur.

Göklere ulaşır feryadım ahım

Sılada bekliyor zülfü siyahım

Ilgıt ılgıt eser bâdi sabahım

Yeller beni nazlı yâre götürün

2003 yılında kurduğumuz Sorgun Şairler Yazarlar Kültür ve Araştırma Derneği’inde şair Zamani aynı zamanda derneğimizin yönetim kurulu üyesi idi. Derneğimizin kültürel faaliyetlerinde cansiperane gayret gösterdi.

Zamani'yim hitam buldu sözlerim

Yaşım geçti utanıyor yüzlerim

Ölsem bile mezarımda gözlerim

Yozgat Valisi Özkan Gazetecileri Unutmadı Yozgat Valisi Özkan Gazetecileri Unutmadı

Kadir Mevla'm onu yazmadı bana

İlk şiir kitabı “Kim Bu Millet” ile tarihin altın sayfalarında at koşturan, adım attığı her yere adalet ve medeniyet götüren kahraman ceddimizi, Türk’ün örf ve adetlerini, hasletlerini, mukaddeslerini nakış nakış dizeleriyle ören kıvrak kalemi ile yazılmış, tadımlık değil, doyumluk şiirleri ile yiğitçe haykırır Zamani;

Kimi tanımıyor kendi kökünü

Kimisi İslam'a atar okunu

Kimisi cevherden tutmuş yükünü

Kiminin matafı pula benziyor

Şükür, inanç, iman, vefa, vatan sevgisi, aşk, geçmişe özlem gibi duygularla halk şiiri geleneğimize sıkı sıkıya bağlı, kafiye ve redifte usta bir kalemdi.

Rahat söyleyişi sayesinde, ırmak misali şiirleri çağlayarak akar okuyanın gönlüne. Takılmaz, tutulmaz, şiir yazarken sanki hiç düşünmez. İşte böyle rahat bir şairdi.

Seyyah olup yüce dağlar aşalı

Yana yana ciğerlerim pişeli

Aşkın deryasına düştüm düşeli

Yüze yüze ben usandım arkadaş

Zamani; sevildi, sayıldı, hürmet gördü.

Fakat ömrü yetmedi daha fazla yazmaya, şiir söylemeye.

Yozgat çok değerli bir evladını kaybetti.

Vatanına, milletine, bayrağına aşk derecesinde bağlı bir evladını.

Onu çok özleyeceğiz.

Mehmet Ali ağabeyin aziz hatırası gönlümüzde ve kalbimizde her zaman var olacak.

 Yazdığı şiirler, destanlar, hep yaşayacak.

Yozgat ve Türk kültür tarihinde hak ettiği yeri alacak, unutulmayacaktır.

 M. Ali İlbaş gibi ruh kökümüzü inleten, bizi biz yapan hasletleri anlatan değerlere sağlığında sahip çıkalım. Sağ iken omuz verelim. Yoksa ölüsünü taşımak zaten sünnet.

O, bir kelebek oldu uçtu sevenlerinin arasından.

Ölümden kaçılmıyor. Kaçmak için attığımız her adım bizi ölüme daha yaklaştırıyor.

Hayat denen yolculuğun son durağında olan Zamani’nin bir kıta şiiriyle sözü bağlıyorum:

Zamani’yim sözü burda bağlarım,

Ateş düşer ciğerimi dağlarım,

Fırkat gelir bazı bazı ağlarım,

Derdim elli iken yüze karıştım.

Kendisine Allah’tan rahmet, yakınları, ailesi ve sevenlerinin başı sağ olsun.

Not:  Cuma günü (10 Ocak 2025) öğleyin Sorgun Salih Paşa Camii'nde kılınacak cenaze namazından sonra toprağa verilecek.

YALAN DÜNYA

Şu yalan dünyaya geldim geleli,

Sürüldüm, savruldum toza karıştım,

Eşimi, dostumu bildim bileli,

Mencilis içinde söze karıştım.

Ben de şu feleğe nettim neyledim,

Elimden geldikçe iylik eyledim,

Bazen aşka gelip türkü söyledim,

Arada sırada saza karıştım.

Çok uğraşıp sağa sola koşturdum,

Tatlı sözle gönülleri coşturdum,

Yirmi yaşınaca ben de boş durdum,

Baharı görmeden yaza karıştım.

Bir zaman ağladım, bir zaman güldüm,

Gencecik yaşımda yorulup kaldım,

Bula bula bir incecik iş buldum,

Sağlam iken sakat göze karıştım.

Avcı olup her tarafı dolaştım,

Dereleri geçip dağları aştım,

Avlanmaya yeni yeni alıştım,

Serçe vuramazdım kaza karıştım.

Alışmadım aylak aylak gezmeye,

Hakkım yoktur başkasına kızmaya,

Sonradan başladım şiir yazmaya,

Yunus’un gittiği ize karıştım.

Bile bile harama el sürmedim,

Dostlarımın hatırını kırmadım,

Tomurcuk gül gibi dalda durmadım,

Gazel yaprak oldum güze karıştım.

Gönül ister şad olup da gülmeyi,

Huzurlu yaşayıp murat almayı,

Çok severdim sıcak yerde kalmayı,

Kuzey kutubunda buza karıştım.

Şu yalan dünyada her şeyi tattım,

Pazarında ayaz alıp buz sattım,

Hayırlı işlere elim uzattım,

İylik çorbasında tuza karıştım.

Anladım ki yalan dünya boşumuş,

Az yaşayıp sefa sürmek hoşumuş,

Akibeti can kafeste guşumuş,

Çok yaşadım amma aza karıştım.

Zamani’yim sözü burda bağlarım,

Ateş düşer ciğerimi dağlarım,

Fırkat gelir bazı bazı ağlarım,

Derdim elli iken yüze karıştım.

Editör: Rabia Sultan Büyüker