Yozgat Şehitlik Mezarının adı Kınalı Hasan olsa...

Hasan, Yozgat ilinin Sarıkaya kazasına bağlı Kara Yakup köyünden (günümüzde beldedir) gelerek Çanakkale'de savaşa katılmıştır. Daha bıyıkları terlememiş bu delikanlı, kendisi gibi gencecik arkadaşlarıyla beraber yayan yapıldak günlerce yürüyerek Yozgat'tan çıkıp Çanakkale'ye ulaşmış. Burada 64. Piyade Alayı, 1. Tabur, 2. Bölüğe intisap edip çakı gibi Mehmetçik olmuş. Yüzbaşı Sırrı Bey, asker arasında dolaşırken Hasan'ın başındaki kına dikkatini çeker. Cepheye gelen askerlerin sağ ellerinde, sağ elinin üç parmağında ya da sağ ayağının parmaklarında kına görmeye alışkındı Sırrı Bey, ama baştaki kınayı ilk defa görüyordu. Hasan'a bunun manasının ne olduğunu sorduğunda Hasan utandı, üzüldü ve komutanına dedi ki:

-Komutanım, buraya geleceğim vakit anam yaktı bu kınayı. Ben de niye diye sormadım.

-Sırrı Bey:

-Öyleyse bir mektup yaz da sor bakalım, biz de öğrenmiş olalım.

-Hasan:

-Ben yazı yazmasını bilmem ki, komutanım.

-Sırrı Bey:

-Öyleyse sen söyle, bölük yazıcısı yazsın köyüne, bakalım ne cevap gelecek.

-Hasan:

-Baş üstüne, komutanım.

-Bir istirahat anında, bölük yazıcısı Hasan'ın yanına gelir. Hasan söyler, o yazar. Hasan, konuyu kınaya getirir:

-Anacığım, komutanım saçımdaki kınayı sordu, ben bilemedim. Arkadaşlarımın arasında mahcup oldum. Kınanın bir manası varsa bildir de komutanıma söyleyeyim.

Mektup Yozgat yollarına çıkar. Aradan iki aya yakın, belki daha fazla zaman geçmiştir. Yozgat'ın Sarıkaya ilçesi Kara Yakuplar köyünün köy katibi mektubu Hasan'ın anasına ulaştırmış ve anasının söylediklerini de yazıp cepheye yollamıştır. Yüzbaşı Sırrı Bey mektubu alarak okumaya başlar:

"Yavrum, Hasanım, kınalı kuzum,

Mektubun geldi, sanki dünyalar benim oldu. Köy katibi okudu, ben ağladım. Kumandanını pek sevmişsin, ne güzel! O senin babanın yarısıdır. Kumandanın saçındaki kınayı sormuş. Bunda bilmeyecek ne var ki yavrum? Bizim burada Allah için kurban seçilen koçların başını kına ile süslerler. Seni vatan, millet ve Allah yolunda kurban olarak seçtim. O yüzden başını kınaladım."

Sırrı Bey, iki gözü iki çeşme mektubu okur. Sonra posta erini çağırır:

-Şu Yozgatlı kınalı Hasan'ı bulun, mektubunu ona ben okuyacağım, onun okuması yoktu.

-Çok geçmez posta eri geri döner:

-Kumandanım, Hasan bir hafta önce Arıburnu'ndaki şiddetli muharebede Hakk'a yürümüş.

Sırrı Bey orada gözyaşlarına hakim olamaz. Ve adı Kınalı Hasan olarak kalır. Hikayesini bilmeyen yoktur sanırım, ama bilmeyenler için hemen yazayım dedim. Geçenlerde, Doğu görevinde olan, polislik yapan, Yozgatlı çok sevdiğim bir arkadaşım aradı. Kendisi çok bilgili, kültürlüdür; araştırır, okur, sorgular. Telefonda hal hatır sorduktan sonra Yozgat şehitliğinin ismi Kınalı Hasan olsa keşke dedi. Öğrenci yurduna vermişler ismini, ama şehitliğe daha yakışır dedi. Sen yazarsan bizim sesimiz olursan çok sevinirim dedi. Yozgat Kınalı Hasan Şehitliği olsa daha güzel olmaz mı? Bence çok güzel olur; bu vatanın kazanılmasında, Çanakkale'nin geçilememesinde, bayrağımızın renginde Kınalı Hasan'ın büyük payı var. Arıburnu'nda çocukluğu var, yaşanmamış gençliği var, annesinin mektubunu okuyamadan toprağa giren bir şehidimiz var. Kınalı Hasan ve niceleri. Ama memleketinde adının sadece bir öğrenci yurduna verilmesi yeterli mi? Keşke savaş bitince Arıburnu'ndan dönse, çiftçi olsa, doktor olsa, baba olsa, dede olsaydı. Ya da ülkemin adını duyurarak bir başarıya imza atsaydı, adını öyle verseydik caddeye, sokağa. Lakabının kınalı oluşunu ödülünü alırken anlatsaydı. Ama o bu vatan için gözünü kırpmadı, bir vatanımız, bayrağımız olsun diye şehit düştü. Minnetimiz çok büyük. Ben Valimiz Sayın Mehmet Ali Özkan'a ve Belediye Başkanımız Sayın Kazım Arslan'a sesleniyorum; doğuda görev yapan polisimizin bu düşüncesine kulak verirler umarım. Ben onun sesi oldum, gerisi onlarda. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere şehitlerimize rahmet diliyorum. Vatan onlara minnettar.