Bu hafta ki yazımda sebebini bilmesemde “Z” kuşağı diye tabir edilen gençliğe ve özellikle de üniversite öğrencilerine değinerek toplumumuzda ki sosyolojik kültürel ve inanç açısından ne kadar erozyona uğradığımızı ifade etmeye çalışacağım,
Zira bu konuda hemen hemen her gün bizleri üzecek, gelecek adına kaygı uyandıracak birçok olaya rastlıyoruz içimiz burkulsa da nasıl tepki vereceklerini bilemediğimiz için çoğu zaman müdahale dahi edemiyoruz.
Neden özellikle üniversite gençliğine değinmek istediğimi bir çoğunuz tahmin ediyordur ama ben yine de tekrarlamak istiyorum.
Üniversite gençliği ergenlik döneminden çıkmış,
hayata dair ilk adımını atmış, mesleki kariyer anlamında tercihini yapmış,
aile ortamından uzaklaşmak sureti ile özgürlüğüne kavuşmuş bizlere de vatan millet adına umut olan gençlerimizden oluşuyor…
Gel gör ki bu gençlerin çoğu sorumlulukların çoğunu yerine getirmeyen, hayata dair kaygı taşımayan sadece anı yaşayıp gününü gün eden bir görüntü çiziyor maalesef…
Yozgat özelinde bu yazdıklarımı çek etmek hiç de zor değil inanın.
Bunun için sadece üniversite otobüslerinden birine binmeniz yeterli, zira açık kapalı hiç fark etmeden anneleri babaları hatta nineleri dedeleri yaşında insanlara, çocuklu ya da gebe kadınlara, engelli engelsiz insanlara yer vermemek için yüzlerini cama dönen ve ellerinde ki telefonlara odaklanan kimseyi duymamak için de kulaklık takan yüzlerce örnekle karşılaşmanız hiç de süpriz olmayacaktır emin olun…
Hal böyle olunca ister istemez gelecek kaygısı duymamak elde olmuyor, çünkü bu beğenmediğimiz davranışları sergileyen gençlerimiz kimimizin oğlu kimimizin kızı ve gelecek nesiller bu gençlerden türeyecek…
Konuyu biraz daha derinleştirecek olursak durum daha da vahimleşiyor maalesef,
Yozgat gibi muhafazakar ve küçük ölçekli olması hasebiyle sosyal kontrolün hat safhada olduğu bir ilde bile kız erkek çok rahatlıkla aynı evde kalan, çöp kutularına rakı bira şişeleri atmaktan arlanmayan bir gençliğimizin olduğunu bilmek bile çok üzüntü verici bir durum…
İğneyi öğrencilere batırdıktan sonra şimdi biraz da çuvaldızı kendimize batırıp konuyu toparlamak yerinde olur sanırım;
Biz Yozgatlılar olarak nasılız peki ?
Öğrencilerimize güzel örnek olacak davranışları yeteri kadar sergileyebiliyor muyuz ?
Onlarla doğru iletişim kurabiliyor muyuz ?
Onların gurbette yaşamalarından kaynaklanan zafiyetlerini ne kadar suistimal ediyoruz ?
Yurt kenarında ki kafeleri yeteri kadar denetliyor muyuz mesela ?
Otobüs şöförlerimize öğrenci yavrularımızla iletişim kurarken güler yüzlü olmalarını, hoşgörülü davranmalarını, argo konuşmamalarını, sabahın köründe pavyon havaları çalmamalarını, kartında yeterli bakiye kalmayan bir genci arabadan indirecek kadar gaddar olmamalarını zira bu davranışların tamamının sırf onlara değil Yozgat’a Yozgatlılara maledileceği konusunda yeteri kadar uyarıda bulunuyor muyuz ?
Bütün bu soruların cevabını yine ben vereceğim müsaadenizle,
Cevap ise tahmin edeceğiniz gibi hayır.
İl genetiğimizde ki güzelliklerin, Yozgatı Yozgat yapan ahlaki dokumuzun büyük çoğunluğunu fiiliyata dökemiyoruz zira bunun için sosyolojik altyapıya sahip değiliz maalesef…
Konuyu toparlayacak olursak;
Gençlerimizin bu yazdığımız konularda daha dikkatli olmaları, bugün yaptıkları tüm vurdumduymaz davranışların yarın ayna misali karşılarına çıkacağını unutmamaları,
Bizlerin de üç beş yıllığına şehrimize gelen gençlere hoşgörü çerçevesinde yaklaşıp buradan ayrılan her bir öğrencinin Yozgat’ı da Yozgatlı yı da burada geçen süre içerisinde ki tanıdıkları şekilde anlatacaklarını unutmamalıyız.
Kalın sağlıcakla…