Bünyesinde birçok zenginliği barındıran Yozgat’ın o zenginliklerinden yalnızca bir tanesi. Agop Kotoğyan’ın küçük yaşta geçirdiği büyük bir kaza sonrası hayatı değişti.
Yozgat’ta doğdu!
Yozgatlı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Agop’un ailesi, 1938 yılında İstanbul’a göç eder. İstanbul’un Samatya semtinde yoksul bir hayata adım arar Kotoğyan ailesi. Agop ise henüz çocuk yaşta çalışmaya başlar. 12 yaşında gümüş atölyesinde geçirdiği iş kazası ise Agop’un hayatında bir dönüm noktası olur. Preste sağ kolunu kaptıran Kotoğyan, hastaneye kaldırıldığında doktorlar yaşam şansının çok düşük olduğunu söyler ancak günler süren yaşam mücadelesini kazanır küçük Agop ancak o andan sonra kendisine takılacak olan ‘kolsuz Agop’ lakabını kazanır bu kaza ile. Sağ kolunu kaybeder.
Hayat sarıldı
Kazadan sonra hayata daha sıkı sarılır Agop Kotoğyan, “Her ne pahasına olursa olsun okuyacağım” diyerek eğitimine devam eder. Gündüz okula gitti, akşamları işportacılık ve çeşitli işlerde çalıştı. Agop Kotoğyan, azmi sayesinde 1957 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandı.
Tek koluyla tıp okumanın zorluklarını yaşar. Kotoğyan, geceleri nöbet tutarak sol elini geliştirdi, portakallara su enjekte ederek enjeksiyon pratiği yaptı. Büyük bir azimle, 1963 yılında fakülte birincisi olarak mezun oldu. 1967’de cilt ve zührevi hastalıklar uzmanı olan Agop Kotoğyan, 1969 yılında elde ettiği akademik başarılarıyla Almanya’ya gönderildi.
Dünyaca ünlü bir profesör
1972’de Türkiye’ye dönen Kotoğyan, bir yıl sonra doçent, 1979’da ise profesör unvanını aldı. Almanca’nın ardından kendi çabasıyla Fransızca ve İngilizce de öğrenen Kotoğyan, dünyanın birçok ülkesinde dersler ve konferanslar vererek bilgi ve deneyimini aktardı.
Hayatı, engellerin azim ve kararlılıkla nasıl aşılabileceğinin en güçlü örneklerinden biri olan Prof. Dr. Agop Kotoğyan, geride hem tıp dünyasına hem de genç kuşaklara ilham veren bir miras bıraktı.