Yozgat’ta eski ramazanlar-9.: Zemzem suyu ..

11 ayın sultanı, şehr-i Ramazan hoş gelmiştin. Birlik, beraberlik, sofralarıımıza bereket getirdin. Manevi huzur veren olguların fazlasıyla olgunlaşıp, toplumda birlik beraberlik tohumunun ekilmesine, insanların kaynaşmasına ve yardımlaşmaması vesile oldun.
Ramazanın son haftasına girildiği zaman tatlı bir telaş başlardı. Bayram telaşı. Evler tabii ki, yine pırıl pırıl temizlenir, baklava, börek yapmak için mahalleli teyzeler bizim tandırda yerini alır. Baklava börek yapımı bazen iki gün sürerdi. Büyük bakır sinirlerle yapıldığı için evdeki fırına sığmaz, çarşıdaki fırınlara götürülüp kızartılır. Küçük tepsiler her evde bulunan yuvarlak, iki katlı devamlı bozulan telleri kopan elektrikli fırınlarda veya kış yaz tandırda kurulu olan babaannemin fırınlı sobasında kızartılırdı.

Yaşlılara, kimsesizlere, fakirlere aşırı ihtimam gösterilirdi. Ramazan ayinin sonuna kadar, aileler birbirlerine daha da kenetlenir, iftar sofralarına davetler edilir aile büyükleri, ailenin daha genç olan çiftlerinin iftar sofralarında ağırlanır, dul, yetim, kimsesiz olan insanlar mahalleli tarafından itina ile korunup kollanır. ya evlerde misafir edilir, ya da iftar için pişen yemeklerden götürülüp onların da herkes gibi iftarda yeterli besinlerini almaları, kimseye imrenerek bakmaları sağlanırdı. Maddi durumu çok iyi olmasa bile biraz daha alım gücü fazla olan aileler fakirlerin her türlü ihtiyacını karşılar onların yüzlerini güldürürlerdi. Ramazan ayı boyunca davul çalarak insanları sahura uyandıran Ramazan davulcusu bayrama birkaç gün kalarak, mahallelerde dolaşır her evin kapısında farklı bir dörtlük mani okur ve ramazan boyu emeğinin karşılığı olan, ev sahibinin gönlünden kopan parayı alarak diğer komşunun kapısını çalardı.

Tabii ki bayramda giyilmek için bayramcılık alınması gerekirdi annem ve babama yeni bir şey genellikle alınmazdı. Biz de çoğunlukla Manifaturaduklarından alınan kumaşlardan dikilen, çiçekli basmadan etekleri fırfırlı elbiselerimizi giydik babamın özel günler için giydiği 2.02 gömleği, iki pantolonu bayramlık iskarpinleri vardı. Annem, o zamanlar Yozgat hanımlarının gözdesi terzi Ömer Güldür’e diktirdiği elbiselerinden bir tanesini giyer, beş çocuk annesi olmasına rağmen ailenin bütün yükünü sırtında taşıdığı için hiç formunu kaybetmez, incecik bel ile taze gelin gibi elbisenin içinde süzülürdü.

, Bayram için alışveriş yapar bayram şekeri kolonya, leblebi, kuru üzüm gibi çocukları sevindirip, misafire ikram edilecek yiyecekler alırdı. Babaannem renkli kumaşlardan küçük keseler diker, bayram sabahı kapıya gelen çocuklara verilmek üzere, içine şeker, kuruyemiş, bozuk para koyar ve çocukları sevindirirdi .

Babaannem babamı birkaç gün önce aktara gönderir ve bayram kınası aldırırdı. Arife akşamı, iftar iftardan sonra yatma vakti kınalar karılır, el ve ayaklarımıza sarılmak için eski Melek Efe, çarşaf, ne varsa onlardan hazırlanmış kumaşlar yanımıza hazırlanır, kınalar el ve ayaklarımıza yakılırdı. Kınanın çok iyi girmesi için uzun süre beklemesi gerekirdi. Kınalar yakıldıktan sonra bu eski kumaşlar, sıkı sıkı sarılır hiç dökülmeyecek şekilde yataklara girilirdi. Sabah çok erken saatlere kadar kalan kınalar, erkenden uyanıp yıkanmalıydı. Sabah ezanından 1 saat önce uyanır kınalarımızı yıkar, bayramlık kıyafetlerimizi giydik. Acele etmeliydik çünkü o saatlerde Çeşmelerden akan suyun zemzem olduğuna inanılırdı. Evin içinde tatlı bir telaş başlar, erkekler bayram namazı için abdestlerini alır bayramlıklarını giyer, camiye giderlerdi. Çocuklar ellerine aldıkları su kaplarıyla, Çeşme’de ezan öncesi zemzem suyu doldurup eve gelirlerdi. Erkekler gelene kadar evde kahvaltı sofrası hazırlanır. Annelerimizin komşularla birlikte bayram için hazırladığı börekler, çörekler sofrada yerini alır. Evler mis gibi temizlenir, kınalı eller, üzerimizde bayramlıklar bayram namazından gelen erkeklerimizi beklerdik.

Erkekler camiden döndükten sonra büyüklerden başlanarak el öpülür, bayramlaşılır tatlı sohbetler edilir. Genellikle aile fertleri ailenin büyüğüünün evinde ilk kahvaltısını ederdi. Paramız yoktu ama mutluyduk küçük şeylerden mutlu olmayı biliyor hayattan ve yaşamaktan zevk alıyorduk güle güle ya şehri ramazan bir dahaki sefere buluşmak dileğiyle …