Yozgat’ta ölmek…

Sağlıklı bir ömür dileğiyle başlamak istiyorum. Zira ne dünyanın makamı ne de serveti sağlıktan önce gelmiyor.
İnsanlık var olduğundan bu tarafa sağlık kavramının önüne geçebilecek bir değer, unsur çıkmadı.
Sağlığımız bozulurcasına para, makam ve dünya işleri için koştursak da, onu kaybettiğimiz gün tüm dünya işleri de anlamsız kalıyor değil mi?
Hangimiz yaşamadık bu durumu.
Hayatın maraton koşusunda nefes almaya, durup dinlenmeye vakit bulmaz, zamanlı işlere yetişmenin zamansızlığını yaşarken kendimizde ya da bir yakınımızda bir hastalık peyda olduğunda bitiyor değil mi her şey.
Hastalık bir anda dünyadaki tüm gerçeklerin önüne geçiyor.
Yozgat’ta ölmek kavramını konuşalım şimdi.
20 yılı bulan mesleğimde çok fazla cenaze törenine ve namazına katıldım. Özellikle ömrünün büyük bölümünü doğduğu topraklardan uzaklarda yaşamış insanların cenazelerinden bahsetmek istiyorum.
Ya da bir şekilde yüksek makamlarda, mevkilerde ve çok önemli servetlerin yönetiminde bulunmuş olanlar.
Bir şekilde doğdukları toprakla yeniden buluşmak istiyor pek çok Yozgatlı.
Dünyanın neresinde olursa olsun Yozgat’ta bir kabre sahip olmak.
Yozgat’ta bu şekilde çok fazla cenaze namazına katıldım veya şahit oldum.
Şehirlerin ya da farklı dünya ülkelerinin kalabalıklarında bir kabirde olmak yerine memleketinde bulunmak.
Manası bakımından oldukça kıymetli bir istek.
Yakınının kabri vesilesi ile toprakları ile bağını koparmamış ikinci, üçüncü kuşak insanlar tanıyorum.
Garip ama hayatın belki de yaşamdan sonraki manasına ulaşma adına yeryüzündeki en hakiki durumdan bahsediyoruz şuanda.
Yozgat’tan uzak yaşantısının ardından gelen ölüm memleketi ile hasretin bittiği anı başlatıyor.
Vasiyet üzerine memleket topraklarına gelen cenazeler, belki de yabancı diyarlarda almadığı kadar duaya sahip ata toprağında.
Kabrin yanından geçen ya da farklı kabirleri ziyaret edenlerin ortak duasından pay alacak.
Memleketinde tanıdığı isimler tarafından anılacak.
Yakınlarının memleket ziyaretindeki hayır ve dualarından istifade edecek.
İsmi bir müddet daha unutulmadan yaşayacak.
Bunun da en anlamlı yeri, adresi memleket toprağı olur sanırım.
Kalabalık şehirlerde yalnız bir kabre sahip olmaktansa memleketinde duaların ortasında paye sahibi olmak.
Belki de insanoğlu yaşarken hissettiği yalnızlığın etkisi ile memleket toprağını istiyor kabir hayatında.
Yozgat’ta yaşamasa da Yozgat’ta ölmek gibi anlamlı bir hakikati arzuluyor ve dahi istiyor.
O halde sözlerimize tüm geçmişlerimize rahmet dileyerek son verelim.
Allah kabirlerini nur, mekanlarını cennet eylesin.
Dualarla anılmak, gittiğinde de unutulmamak için çocuklarımıza duanın özellikle de hayır duasının manasını öğretmek gerekir diye düşünüyorum.
Siz de bir düşünün derim.