Bizler, iyiliği yeryüzüne hakim kılan, iyiliklerle gönülleri fetheden bir medeniyetin mensuplarıyız. Bu medeniyet, “insanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışıyla yeryüzünü imar etmiştir. Bu medeniyet, ulaştığı her yeri, mescit ve camiler, vakıflar, hanlar, hamamlar, imarethaneler, yetimhaneler, şifahaneler, mektep ve medreseler, çeşme ve sebiller, köprü ve kervansaraylarla donatmıştır. 
     Bu medeniyetin mensupları, iyiliğe öncü, iyilere yol arkadaşı olmayı kendilerine hep şiar edinmişlerdir. Bizim medeniyetimiz, insan onur ve haysiyetini incitmemek adına ihtiyaç sahipleri için sadaka taşlarını düşünecek kadar ince bir anlayışa sahiptir. Bizim medeniyetimiz, soğuk kış günlerinde barınmaları için kuşlara ev yapacak kadar merhameti kuşanmış bir medeniyettir.   
     İyiliğin hayat bulduğu bu topraklarda bugün, iyilerin imar ettiği şehirlerden kan ve barut kokusu yayılıyor. Kötülükler, dünyanın dört bir yanını her geçen gün kuşatıyor. Bu manzara karşısında, İslam âlemi, bugün insanlığa karşı “iyilik teklifi”ni bir kez daha yenilemek zorundadır. 
     “Ben Müslümanım” diyen herkes, iyiliğin yeniden bütün dünyada hâkim kılınması için seferber olmalıdır. Her Müslüman, en yakın çevresinden başlamak üzere tüm işinde hayra anahtar, şerre kilit olmayı kendine ilke edinmek zorundadır.
     Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyuruyor: “İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten de sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.”    
Bir  hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Yaptığı iyiliği kendisini sevindiren, kötülükleri de kendisini üzen kimse gerçek bir mü’mindir.”
     Türk İslam medeniyetinde iyilik, var oluşun gayesidir. Âlemlerin Rabbi, bizi yeryüzüne iyi insanlar olalım, iyiliği egemen kılalım diye göndermiştir.
    “İyilik” gündelik hayatımızda daha çok “hayır” kavramıyla ifade edilir. “Hayır” deyince her türlü iyi, güzel, faydalı, erdemli tutum ve davranışı anlarız. “Hayır işlemek”, iyilik yapmak anlamına gelir. Amacı insanlara iyilik ve yardım etmek olan gönüllü kuruluşlara “hayır kurumları” deriz. İnsanlara iyi dileklerimizi aktarırken “hayırlı olsun” temennisinde bulunuruz. 
     Yola çıkan kimseyi “hayırlı  yolculuklar” sözüyle uğurlarız. Rüyaları “hayra yormak” isteriz. İyiliğini gördüğümüz insanlara hayatlarında “hayır dua ederiz”, vefatlarından sonra insanları “hayırla yâd” ederiz.
     Her türlü iyiliğin O’nun elinde olduğunu bildiğimizden, “Hayırlısı Allah’tan!” deriz. “Hayırlı evlat”, ailevî ve manevî değerlerine sahip çıkan iyi çocuklar için kullandığımız bir tabirdir. “Hayırhâh” insan, herkesin iyiliğini isteyen, iyiliksever kişidir. Peygamberimiz (s.a.s) “hayru’l-beşer”dir; o, insanların en iyisidir.
Yüce dinimize göre sadece iyi olmak yetmez.
     Bütün Müslümanlardan istenen, iyi değerler üretmek ve o değerlere öncülük, rehberlik etmek; Kötülükleri iyilikle ortadan kaldırmaktır. Bugün yapmamız gereken, yaratılış sebebi ve varoluş gayesini dikkate alarak insanın değeri ve onurunu yeniden yüceltmektir. 
İslam’ın iyilik anlayışını, sevgi, barış, merhamet ve adalet yüklü mesajlarını yeniden bütün yüreklere yerleştirmek. Bu görev inananlar olarak hepimizin sorumluluğudur. İyiliği yeryüzüne hakim kılmak, kötülüğü de insanların üzerinden def etmek...