Dünyadaki insan sayısınca imtihan türü söz konusudur. Çünkü her insanın imtihanı kendisine özeldir, biriciktir.
Bunu Kur'an'da anlatılan iki peygamber kıssası üzerinden örneklendirelim.
Hz. Yusuf'a bakalım... Annesi, küçük kardeşi Bünyamin'i doğururken vefat etti. Yani küçük yaşta öksüz kaldı. Hz. Yusuf'u, diğer kardeşlerinin annesi büyüttü.
Hz. Yusuf'un kardeşleri onu kıskandılar ve kuyuya attılar. Böylece Yusuf ile babasını, yıllar sürecek bir ayrılığa mahkûm ettiler.
Hz. Yusuf' köle olarak satıldı.
Hz. Yusuf'u satın alan kişi onu evlat edindi ancak bu defa bu kişinin karısı (Züleyha), Hz. Yusuf'un başına bela oldu. Kendisine iftira attı. Yıllar süren hapis hayatı söz konusu oldu.
Meseleye sırf bu açıdan bakıldığında Hz. Yusuf'un üç kadın yönünden farklı imtihanlara tabi tutulduğu görülür: Annesizlik, onu erkek kardeşlerine karşı koruyup kollayacak bir ablasının olmaması, nihâyet Mısırlı azizin karısının iftirası.
Bir de Hz. Musa'ya bakalım:
Hz. Musa'nın annesi de vardı ablası da. Annesi onu Allah'ın ilham etmesi sonucu sepete koyarak Nil nehrine bıraktığında ablası onu takip etti, göz kulak oldu. Sonunda Allah, Hz. Musa'yı annesine geri döndürdü. Böylece Firavun ‘un sarayında annesi ve ablası ile bir arada büyüdü.
Hz. Musa'nın abisi Hz. Harun kendisini koruyan ve kollayan birisiydi. Hatta Rabbimiz Hz. Musa'yı peygamber olarak görevlendirdiğinde, abisi Harun'un daha fasih konuştuğunu belirterek onun da peygamber olması için dua etti ve duası kabul edildi. Hz. Yusuf'un abileri onu kıskanıp yoluna taş koyarken Hz. Musa'nın abisi onun davasına sahip çıktı, destek oldu.
Hz. Musa, Mısır'dan Medyen şehrine gittiğinde karşısına iffet sahibi iki genç kız çıktı. Hz. Musa onlar için hayvanlarını suladı, sonra da bu iffet sahibi genç kızlardan biriyle evlenip yuva kurdu.
Şimdi bu iki kıssada, iki peygamberin aile durumlarına bir bakın: Hz. Musa'nın annesi, ablası ve abisi onun için seferber olmuş, onun yoluna varlarını ve yoklarını ortaya koyuyorlar. Hz. Musa'nın karşısına çıkan kız iffet sahibi, onunla evleniyor, yuva kuruyor.
Bir de Hz. Yusuf'a bakın... Anne vefat etmiş, onu koruyup kollayacak bir ablası yok, karşısına çıkan kadın kendisine iftira atıyor.
Madalyonun öbür tarafına bakalım:
Hz. Yusuf Mısır'da yönetim makamına geldikten sonra başta dönemin kralı olmak üzere herkesin gözdesi... Bir dediği iki edilmiyor. Ekonomiyi istediği gibi sevk ve idare ediyor. Hiç kimse onun söylediklerine karşı çıkmıyor. Kral ondan yana, talih ondan yana.
Hz. Musa peygamber olarak görevlendirildikten sonra öyle zorluklarla karşılaşıyor ki... Karşısındaki kral (Firavun) dünyanın en zalimi... Hz. Musa kavmini Firavun ‘un elinden kurtarmak için gayret gösteriyor, bin bir zorluğa katlanarak... Felaketler, Firavun'un ve ordusunun helak olması sonrasında bitecek diye düşünülürken daha büyükleri başlıyor. Bu defa İsrail oğulları bir türlü söz dinlemiyor, her defasında isyan ediyorlar, yoldan çıkıyorlar, Hz. Musa'nın emir ve talimatlarına aykırı davranıyorlar, onun yokluğunda buzağıya tapıyorlar. Onu ve abisi Harun'u tek başına bırakıyorlar.
Hem de Hz. Musa sadece Firavunla değil Hâman ile Karun ile Sâmirî ile de uğraşmak durumunda kalıyor. Her biri ayrı bir imtihan, ayrı bir zorluk.
Ne anlamak lazım?
Herkesin imtihanı farklıdır. Kimi ailesindeki fertlerle imtihan olur, kimi başkalarıyla... Kimi servetiyle, kimi sağlığı ile...
Öyle ise bir imtihanda durumu kötü olan, aynı yönden durumu iyi olanlara bakıp "benim ne kötü bir talihim var, bak falan kişi bana göre ne kadar iyi durumda" dememeli, bunu, Allah'a ve kadere isyan için bir bahane kılmamalı.
Hz. Yusuf, Rabbine "Allah'ım benim niçin annem yok?", "benim karşıma bu kadın nereden çıktı?", "bu ne biçim bir kader" demedi.
Hz. Musa Rabbine "Allah'ım beni niçin bunlara peygamber yaptın?", "karşıma niçin Firavun gibi dünyanın en zalim kişisini çıkardın?" demedi.
Rabbimiz bizleri gücümüzün yetmeyeceği zor imtihanlarla sınamasın. Bizleri nimetlere şükreden, zorluklara sabreden kullarından eylesin.
(Soner Duman/20.Safer.1445/05. Eylül. 2023)