12 Eylül 1980 MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası bundan 44 yıl önce başlamış aylar yıllar süren süreç sonrası binlerce mağdur olan ülkücüler ve aileleri seneler sonra suçsuzlukları anlaşılıp ispatlanınca salıverildiler. Kayıp yılların hesabı sorulmadan.


12 Eylül 1980 askeri müdahalenin üzerinden 44 yıl geçti. Bu tarihten 44 yıl önce meydana gelen olaylar ve ihtilalin uygulamaları günümüzde sıkça tartışılır hale geldi. O günlere ait sinema filmleri veya televizyon dizileri yapıldı romanlar yazıldı. Cezaevi hatıraları veya günlükler kitaplar halinde vitrinleri doldurdu.


HAİNLERE KAPAK OLSUN.


Muhsin YAZICIOĞLU : " Devlet bizim babamız. Şimdi biz babamızı bizi dövdü diye komşuya şikayet mi edelim ? Komşuyla bir olup babamızı mı dövelim ?


Muhabir Muhsin YAZICIOĞLU'na sorar ;
" Başkanım sucsuzca uzun Yıllar sekiz seneye yakın,cezaevinde yattınız, iskenceler gördünüz,üstelik ceza almadan tahliye oldunuz. Yapılan haksızlık için Avrupa İnsan Hakları mahkemesine başvuracak mısınız ?
Muhsin YAZICIOĞLU : " Devlet bizim babamız. Şimdi biz babamızı bizi dövdü diye komşuya şikayet mi edelim ? Komşuyla bir olup babamızı mı dövelim ?
Sana tuzak kuranlara  rabbim daha büyük tuzaklar kursun.


Kitaptan bir alıntıyı paylaşıyorum.


Aşağıdaki alıntıyı 60 yaşın altındakilerin anlamasını pek beklemiyorum. 12 Eylül 1980 Darbesin den 1 gün, 1 ay, 3 ay önce her gün neredeyse 50- 100 kişi öldürülürken, katledilirken; darbeden bir gün sonra bıçakla kesilmiş gibi her şey dururken ve bir kişinin burnu bile kanamıyorken; karalar ak, aklar kara olurken, 19 Ağustos 1981’de 587 kişinin yargılanmaya başladığı, 220 kişi hakkında da idam istenilen “MHP VE ÜLKÜCÜ KURULUŞLAR DAVASINDA” Sanıklar zihinlerinden ister istemez muhatapları olan ve kendilerini yargılayan Devlete:
       “Devlet Sen Neredeydin?” “Emperyalizmin karanlık elleri her tarafı karıştırırken sen neredeydin?” “Halk kurtuluş orduları kurulurken sen neredeydin?” “Bölücüler cirit atarken sen neredeydin?” “Mezhep çatışmaları çıkartılırken sen neredeydin?” “ Türk Bayrağı gönderden indirilip kızıl bayrak çekilirken sen neredeydin?” “Salonlarında enternasyonal marşları söylenirken sen neredeydin?” “Askerine polisine kurşun sıkılırken sen neredeydin?” “Okuluma giremiyorken sen neredeydin?” “Sınırların kevgire dönerken sen neredeydin?” “ İlçelerine, illerine güvenlik kuvvetleri giremezken sen neredeydin?” “Kurtarılmış bölgelerde devrimci yönetimler oluşturulurken sen neredeydin?” “Senin maaş verdiğin polisler, faşist devletin değil halkın(!) polisi olacağız derken sen neredeydin?”…
​Ya şimdi? Beni İstiklal Marşı’ndan nefret ettirmeye çalışan sen kimin devletisin? Atatürk’ten, Gençliğe Hitabeden, Kurtuluş savaşından nefret ettiren sen Türk Devleti misin? Ceza evlerini Türk devletinden nef​ret ettirme kampları yapan sen misin? Yoksa… Yine birilerinin elleri kuklaları mı oynatıyor? Sorular, sorular, sorular… Muhatabını ve cevaplarını bir türlü bulamayan sorular…
(DAVA’NIN DAVASI)
“Kurgulanmış Bir Davanın Arka Planı”
Sayfa:632