Yaz ayının geldiği şu günlerde, kimi tatile denize gitti kimi memleketine gitti, kimileri de çeşitli nedenlerle herhangi bir yere gidemedi. Biz gedemeyenlerin ve ilimiz dışından gelen misafirlerin rehberi olarak yaz ayının sıcak günlerinde hoş eğlenceli vakit nasıl geçiririz, bugün nereleri gezebiliriz diyen dostlara yardımcı olmak üzere bu yazımızı kaleme aldık.
Türkiye Cumhuriyetinin ve Milli Mücadelemizin başkenti Ankara’mızın sembol yerlerinden olan Ankara Kalesindeyiz. Size kale ve civarında neler var, neleri görebiliriz diyorsanız, ön bilgi olarak verdiğim yazımı sonuna kadar okuyun. Okuyarak giderseniz faydasını göreceksiniz. Sizler kaleyi gidip gezdiğinizde o atmosferi orada yaşayarak, o ruhu iliklerinizde hissedeceksiniz.Ankara Altındağ ilçesi sınırları içerisinde bulunan Ankara Kalesi, ulus semtinde yer alıyor. Buraya aracınızla gidebileceğiniz gibi dolmuş veya otobüsle de gitmeniz mümkün. Kale’ye yakın bir yerde belediye’ye ait ücretsiz otoparkı bulunuyor, ’boş yer bulabilirseniz’. Fakat çevrede ücretli otoparklar da var.
Kale Yolunda Ankara’ya hâkim bir noktada bulunan kaleye merdivenlerinden birer birer çıkarken, yorulduğunuzda soluklanmak üzere etrafta bulunan banklarda oturabilir ya da dönüp Ankara’yı izleyerek dinlenebilirsiniz. Mola sonrası basamakları tırmanarak kale içlerine doğru bir kuğu gibi süzülürsünüz.
Tarih kokan sokaklarında ilerlerken Selçuklu döneminde yapılmış günümüzde de restore edilmiş, bin 700’lü yıllarda yapılmış Altındağ Müftülüğüne bağlı Sultan Alaaddin Camii’yi görürüsünüz. Merak edip içerisine giresiniz. İçerisini gezdiğinizde iki rekat da namaz kılalım diyerek, namazınızı kılar duanızı tamamladıktan sonra kaleyi keşfe devam edersiniz. Karşıda kale surlarına çıkmış ve etrafı seyre koyulmuş insanları görürsünüz ve surlara yönelirsiniz.
Kalenin surlarına çıkarak, diğer ziyaretçiler gibi yüksekçe bir noktadan kuş bakışı, Güzel Ankara’yı izlemeye koyulursunuz. İzlerken de aklınıza o milli mücadelenin hayali gelir ve gururla ve onurla hülyalara dalarak çevreyi izlemeye devam edersiniz. İşte o an mutlu bir tebessüm kaplar yüzünüzü. Kendinizi rüyada gibi hissederken çocukların gürültüsüyle kendinize gelir ve kaleyi keşfe devam edersiniz. Tabii bundan sonra birlikte geldiklerinizle birlikte hoş bir sohbete dalarak, yürümeye devam edersiniz.
Kale İçi Yolculuk Kale’nin iç kapısından geçerken o tarihi yapının sizin üzerinizdeki etkisinin bir başka olduğunu iliklerinizde hissedersiniz. Kapı girişinde otantik giysisiyle şeker macunu satan esnafın namelerini dinleyerek ilerlersiniz. Yanınızda çocuk varsa ona bu macundan alırsınız hatta kendinize de alarak, adeta çocukluğunuza gider, o anın mutluluğunu yaşarsınız.
Kale içerisine ilk girdiğiniz andan itibaren yol boyunca hediyelik eşya satıcılarını görürsünüz. İçerilere doğru ilerledikçe antika ürün satan dükkânlardan- hediyelik eşya satanlara, şeker macunu satanlardan- pamuk şeker satanlara ve sanatsal tablo satan müzelerden- kafe, restoranlara kadar birçok dükkânı yan yana sıralı görürsünüz. Restore edilmiş binalarda hizmet veren esnafın ürünlerini inceleyerek beğendiklerinizi sevdiklerinize alırsınız. Yorgunluk hissetmeden yaptığınız kale keşfinin, daha sonra tatlı bir yorgunluğunu açlıkla birlikte hissetmeye başlarsınız.
Tatlı Bir Yorgunluk Molası Beraber geldiklerinize acıkan var mı, şurası güzel bir yere benziyor bir şeyler yiyelim, hem de biraz dinlenme molası veririz diyerek, beğendiğiniz bir restoran ya da kafenin bahçesinde oturursunuz. Yemek, çay ya da kahve molası sonrası keşfe devam edersiniz. Tarihi binaların arasından filme dalmış izleyici gibi akar gidersiniz. Birde bakmışsınız ki kale içi keşfin sonuna geldiğinizi ancak kale çıkış kapısıyla farkına varırsınız. Kale kapısından çıktığınızda buranın girdiğiniz yer olmadığını, diğer kapı olduğunu görürsünüz. Bu çıktığınız ya da kaleye giriş yaptığınız kapının önemi yok. Önemli olan hissettiklerinizdir.
öğrenci, 35TL vererek içeri girersiniz.Burada gördüklerinize inanamazsınız. Hayretler içerisinde yüzlerce, her biri birbirinden farklı dünyan her yerinden alınmış oyuncaklar, makineler ile bazı ilk buluş yapılarak kullanılmış deniz altıdan- ilk bisiklet örneklerine, bilimsel buluş cihazlardan- sanat eseri ürünlere kadar çok çeşitli malzemenin arasında adeta kaybolursunuz. Burada gezintiniz bitip de dışarı çıktığınızda sizi bir mutluluk kapladığını hissedeceksiniz. Arkeoloji ve sanat eserlerine ilginiz varsa yan tarafta bulunan Erim Tan arkeoloji müzesine geçebilirsiniz.
gezi yaptık diyerek mutluluğunuzu birbirinizle paylaşırsınız. Meydanlığa geldiğinizde yine bir çay, kahve veya soğuk bir şeyler içmek üzere kafelerden birisine geçer oturursunuz. Bir tatlı yorgunluk kahvesi sonrasında, Anadolu Medeniyetler Müzesi kaldı. Arkadaşlar orayı da gezerek bugünlük gezimizi tamamlayalım diyerek, müzeye doğru koyulursunuz.Oyuncak müzesi, Kale kapısı ve Erim Tan müzesini geçerek, Anadolu Medeniyetler Müzesine gitmek için aşağıya yönelirsiniz. Beş dakikalık aşağıya doğru yürüyerek müzeye ulaşırsınız. Saat 08.30- 18.30 saatlerinde haftanın her günü açık olan müzeye, 150 TL ödeyip giriş yaparsınız.Büyük bir merakla giriş bileti alarak içeri girerek, etrafı seyre koyulursunuz. Burada geçmiş zamanlarda yaşamış insanların kullandığı mutfak eşyasından –aksesuara kadar antika olmuş çok sayıda esere bakarak, hatta bazı eserlere şaşırarak ama mutlu bir şekilde müzeden ayrılırsınız.
Müze çıkışında araca yönelmeye başlarken yeniden iyi ki buraya geldik. Güzel bir gündü değil mi arkadaşlar tekerlemesiyle mutlu ve huzurlu bir şekilde evinize dönersiniz.
Güzel bir gün geçirmek, mutlu ve huzurlu olmak, bunu da mevcut imkânlarınız çerçevesinde yaptığınızda, anlarsınız ki ufak şeylerle de mutlu olabiliyormuşsunuz.
Mutluluğun sırrı, ne parada, ne pulda, sizdeymiş.!
Haftaya yeni bir gezi yolculuğumuzda birlikte olmak üzere hoşça, ve sağlıkla kalın.
Turabi Küçük