Hayat bir oyalanma yeri gerçek şu ki insan doğup büyüdüğü gibi ölüm denen bir gerçekle de karşı karşıya kalıyor ve kendisini yaratan Yüce Allah’a geri dönüyor. Bu gerçeği kimse değiştiremiyor ! İnansak da inanmasak da ölüm var, akabinde sorgu ve sual- hesap var. Yaptıklarımızın ve hayatımızın hesabı sorulacak. İnanmıyor olmak bu gerçeği değiştirmez. Toprak olup gideceğiz diyenler bir damla sudan yaratılıp yeniden dirileceğine neden inanmazlar?..

Ölüm varsa hesap var Ki̇tap var ve ilahi adalet var. Peki biz neyimize güvenip de “Kul Hakkı” yemeye, insanları kırmaya, çalıp çırpmaya devam ediyoruz. Bir de utanmadan diyoruz ki Avrupa insanını kastederek: Onların dini sağlam değil bizim dinimiz sağlam ama onların muamelesi sağlam? Bizim muamelemiz sakat!..Buyurun bu rezil çelişkiye bakın ne demek bu ? Biz bile bile kendimizi dostlarımızı komşularımızı kandırıyor dolandırıyoruz?

Nerden çıktı bu demeyin Allah aşkına hangi işimizi dürüst yapıyoruz, hangi sözümüzü tutuyoruz ve hangi muamelemiz sağlam. Birbirimize güvenebiliyor muyuz? İşimizi sağ yapıyor muyuz? Sözümüze sadık kalıyor muyuz ? Söyleyin Allah aşkına hangimiz kandırılmadık, hangimiz dolandırılmadık?..

Bu Cennet ülke hırsızla dolandırıcı ile yankesici ile dolup taşmadı mı? Sadece kendimizi değil ülkemize gelen yabancı turistleri
de dolandırıp adımızı dolandırıcıya sahtekara çıkarmadık mı?
Biz ne yapıyoruz nereye gidiyoruz diye soruyor musunuz kendi kendinize ?..

Açın bakın okuyun tarihi belgeleri- yabancı gezgincilerin Osmanlı torunlarıyla ilgili yazdığı tarihi seyahatnameleri: Güvenilir insanlar memleketi olarak yad ettikleri belge vesikalarını...

Şimdi ne oldu da onun torunların adı hırsız haydut dolandırıcıya çıktı? Kim bu işin sorumlusu? Sen ben ve bizleriz. Sokakta gördüğünüz onlar senin benim çocuklarımız torunlarımız değil mi? Artık güvenemediğimiz sırtımızı dayıyamadığız insanlar bizim insanlarımız değil mi?. Her işte şüphe duyduğumuz ve hiç bir işini sağlam yapmayan ve dolandırıcılığı meslek edinmiş insanlar bizim insanlarımız değil mi?

Dürüst, işinin ehli, sözü senet, yaptığı iş mükemmel ve muamelesi sağlam şerefli onurlu insanları tenzih ederim onların elinden hürmetle öperim; onlara bir şey söylemek ne haddimize !.., Ama içimizdeki çürük elmalar hepimize hepimize, ülkemize vatanımıza zarar veriyor adımızı çıkarıyor ne yazık ki?...

Garip bir dönemde garip bir ülkede yaşıyoruz ama Müslüman ve Cennet bir ülkede yaşadığımızın farkında değiliz maalesef? Neden, niçin böyle işte bunun detaylı araştırmasını soruşturmasını incelemesini yapıp özümüze dönmemiz gerekir. Türk ve Müslüman bir ülkede yaşamın şeref ve onuruyla alnı açık insanlar olduğumuzu isbat edip Yüce Allah’a da kul olduğumuzun bilincinde yaşamamış gerekir.

Bu bir araştırma inceleme etüt konusudur !.. Şanlı ve şerefli Türk Milletinin çocukları torunları nasıl tecrit edildi, nasıl bozuldu ve bize bu ihaneti kim, kimler yaptı?.. İşte asıl soru ve cevap aranması gereken konu bu? Yoksa Allah korusun sonumuz felaket sonumuz berbat!.. Ceza evleri doldu taştı artık hapishaneler bile almıyor; hakimler salıvermek zorunda kalıyor, sokaklar suçlu ve hükümlülerle doluyor.

Bu insanımızın felaketi olup tedbir alınması gereken çok önemli bir konu haline gelmiştir. Aslında bizim için de öyle, tüm insanlık alemi içinde öyle ! İnsanlığımızı kaybediyoruz, insan haklarını katlediyoruz ve adaleti yok ediyoruz farkında mısınız ?..

İnsanlık kendi felaketini kendi hazırlıyor!.. Çözüm kul olmaya dönmek, çözüm insan olduğumuzu fark etmek, çözüm insanca ve kardeşçe yaşamanın derdine düşmek ve bunu becerebilmek!..

“Hak sahibi, hakkını almadıkça veya bu hakkından vazgeçmedikçe, Allah kul hakkı yiyenin bu günahını affetmeyecektir. Çünkü ilâhî adalet, bunu gerektirir.”