Hal böyle olunca Yozgat ve Ülkücü hareket hakkında konuşan veya bir şeyler karalayan insanların konuştukları ve karaladıkları şeyler elbette eksik olacaktır.
Bir diğer konu da şudur: Eğer bir insan hareketin merkezinde değilse, sadece pencereden gördüklerine göre bir şeyler söylüyorsa bu da eksik olacaktır. Derneğimizin teksir makinesi olduğunu bilmeyen, bununla 15 günde bir bildiri yayınladığımızı bildirilerin çoğunluğunu benim yazdığımı, bazı bildirileri basmadan mumlu kâğıda resimler çizdiğimi bilmeyen bir insan bu konuda ne konuşabilir ki.
Elbette her dernekte hatta her Ülkücü kuruluşta yöneticiler vardır, yönetilenler vardır. Canla başla çalışanlar vardır, rastgele gelen gidenler vardır. Gece gündüz emek sarf edenler vardır, hiçbir emek sarf etmeden olaylara seyirci olanlar vardır. Her işte elini taşın altına koyanlar vardır. Bir de elini sıcak sudan soğuk suya sokmayanlar vardır. Esasında insanları bu şekilde tasnif etmenin bir anlamı yoktur.
Her şey gelmiş geçmiştir, fakat canla başla çalışıp bir şeyler ortaya koyan insanların hakkını da teslim etmek gerekir. Herkes bildiği kadar konuşur, yaptığı kadar övünür. Fakat acaba bilmeyen ne konuşur. Ne ile övünür?
İnsanların dağarcıklarında ve hatıralarında hareketimiz ile ilgili yeteri kadar anı yoksa elbette mevcut anılarını Türkiye çapında faaliyetmiş gibi gösterme eğilimine girecektir. Yıllardır duvar örme işi ile uğraşan insanların yanına gelip duvara bir taş koyduktan sonra, “bende duvar inşaatında çalıştım” demenin anlamsızlığını takdir edersiniz her halde.
Benim “Genç Ülkücüler Teşkilatı” yönetim kurulunda 3 numaralı üye olduğumu, “Büyük Ülkü Derneği” Başkanlığı yaptığımı ve daha sonra yönetimde 2. Başkan olarak görev aldığımı ve hatta dernek başkanı yaptığımız halde derneğe gelip gitmeyen arkadaşlar zamanında ise teşkilatı bizzat birkaç arkadaşımla benim idare ettiğimi bilmeyen insanlarla ne konuşulabilir ki. Hatta “Memduh Şenol” Ağabey’in memuriyet için Sorgun ilçesine gitmesi ve “Adnan Serbes’in” askerlik nedeniyle Yozgat’tan ayrılması nedeniyle tüm yükün birkaç arkadaşımla birlikte benim üzerime kaldığını bazı kimseler bilmeyebilirler.
“Genç Ülkücüler”, “Türk Ülkücüler”, “Ülkücüler Teşkilatı” ve “Büyük Ülkü derneği” zamanında dernek işleri için dernekle resmî kurumlar arasını yol ettiğimi, her konu için gittiğimi, evrak tamamlama, genel kurul çalışmaları, genel kurul sonuçlarının bildirilmesi gibi konuları ben ve birkaç arkadaşımdan başka yapan ikinci bir adam varsa beri gelsin.
Milli Eğitim Müdürlüğünden Büyük sinema giriş üstünde bulunan Halk Eğitim salonunun alınması için yönetim kurulu adına dilekçeyi Milli Eğitim Müdürlüğüne kendim götürüp bizzat onay alarak daha kalabalık topluluklara seminer konferans yapma imkânına kavuştuğumuzu pek çok kişi bilmeyebilir.
Bu bilmeyenlerin orta yerde rast gele konuştuklarının ne gibi bir kıymeti olabilir ki. Konuşanlar isterlerse kendi söylediklerini doğrulamak için sözlerine bir yeminle başlayabilir ve istedikleri yemin-ahdedebilirler.
Bu yemin ve ahd onların söyledikleri şeylerin gerçekliğini ve doğruluğunu ispat etmez. Bilakis doğruları yazan ve doğruları yazdığını iddia eden kişi gönül ferahlığı içindedir ve bu söylediklerini yemin ve ahd ile doğrulamaya çalışmaz.
Umarım benim yazdıklarım Yozgat için bir başlangıç olur demiştim. Bu konuda bildikleri ve söyleyecek sözleri olan kimseler de bu bildiklerini ve yaşadıklarını kâğıda dökerler ve biz de bilmediğimiz veya yanlış hatırladığımız konuları hem öğrenmiş ve hem de doğrulamış oluruz demiştim.
“Bizi Biz Yapan
HAYALLERİMİZ VARDI”
kitabım bugün itibariyle gözden geçirilmiş 5. Baskısını yaptı.
Kitabımı ve diğer kitaplarımı alan, okuyan, takdir duygularını ifade eden herkese ayrı ayrı teşekkürler ederim.