Şimdi size arabaşı ile olan maceramı anlatacağım. Arabaşını yaptım (söylemesi ayıp olacak). 
Büyük pahır küpeli kazan çorba yaptım. 
     Dedikli “bakkal İlles Emminin Anşa Hala Mahlede gaz güderken. Bi dene ver dedim gaçısa babam öder. Tamam” dedi. Boduyu çığırda çığırda duttu. 
Neyse, Boduyu aldım eve geldim. Şansıma evde erkek yok. Edemedim gapı gapı gezdim sünnetli gonşu arıyım. Neyse şansıma sağar Ali Emmi evdeymiş. Ali mi dedim boduyu kes. Sağ olsun beni kırmadı kesti elime verdi. Hemen sıcağınla yoldum. 
      Uzun uzun anlatayım boduyu bişirdim çorbayı ettim. İki büyük pahır sini de hamur döktüm. 
      Bizim guzinenin üstünde devamlı bir alüminyum kazan su kaynar. Kazanın kapağına da orlon ipten el dutma örtüsü ördük. Bazen elimizden düştüğü oluyordu sobanın üstüne, yanıyordu ya da sıcağa dayanamadığından kenarları yanıyordu devamlı kazan kapağı örtüsü örüyorduk. Çeyizime de bu kazan kapağı örtülerinden ördüm. 
      Hamuru sinilere döktük çorbamız da hazır. Oturduk ailecek afiyetle yedik. Söylemesi ayıp olacak. Neyse işin kötü tarafı çorbamız bitti, yarım tepsiden fazla hamur kaldı. Artık baktım hamur ziyan olacak yeniden bu sefer bahçedeki tavuğu kestim hiç durmadan boduyu nereden alayım. 
      Bir koca pahır kazan çorba yaptım. 
Neyse akşam oturduk ara başını yuttuk yarım tepsi hamur vardı bu sefer de bir tencere çorba arttı mı? Çorbayı gören ev halkı dediler ya biraz daha olsaydı biz yutabilirdik. 
Artık dedim ben yarın bir sini hamur daha dökeyim. Ertesi gün kalktım bir sini yapayım derken elimin ölçüsü yok yine oldu mu iki tepsi hamur. 
Neyse akşam oldu çorbayla yeni döktüm bir sini hamuru yuttuk. Bu sefer de bir sini hamur kaldı çorba bitti. 
Yani anlayacağınız günlerim sevgili arabaşı ile kucak kucağa geçiyor..
Hepimize afiyet olsun.