Fikirlerimin oluşmasında oldukça büyük bir yer işgal eden Töre dergisi ne yazık ki bugün artık çıkmıyor. Bir okul görevi yapan Töre dergisini onu neşreden Emine Işınsu’yu unutmak mümkün değil. Büyük hizmetti hakkını teslim etmek gerekir. Töre ve Emine Işınsu adeta bir bütün gibi görünürdü gözüme.
İşte bu günlerde Emine Işınsu bir roman yazmıştı, “Sancı” adını taşıyordu. Hareketimizin ilk şehitlerinden olan Dursun Önkuzu’nun hayatını romanlaştırmıştı. Kitap çok ilgi gördü, Işınsu bu roman ile de büyük bir yazar olduğunu ortaya koymuştu. Harekete katılıp ta bu romanı okumayan sanırım yoktur.
Bu romandan sonra ise Töre-Işınsu-Sancı üçlemesi oluşmuştu. Her üç isim de aynı manaya geliyordu.
Dündar Taşer bir yazısında [1] “Kuruluş günü toplananların heyecanını hatırlıyorum. Doç. Dr. Haluk Karamağralı, Y. Prof. Dr. İskender Öksüz, Si Dr. Beyhan Karamağralı, Sayın Işınsu ve Halide Nusret hanımefendiler. Milliyetçi ilim adamlarının yazdığı bir fikir dergisi çıkarmak lüzumunu belirtiyorlar. Bilhassa Haluk Karamağralı, Türk fikir alemini boğan “sol” sisi Milliyetçi fikrin kasırgası ile dağıtmak şarttır diyor ve ısrar ediyordu. S. Emine Işınsu derginin yönetimini yüklenmekte kararlı ve azimli idi.” Diye söz ediyordu.
Taşer devamla: “Dergiyi toplananların en heyecanlısı, en arzulusu olan ve teklif ettiği isim, genel tasviple karşılanan Sayın Işınsu yönetecekti.” (…) “Yazı kadrosu tesbit edildi. Doç. Dr. Erol Güngör, Doç. Dr. Mehmet Eröz, Doç. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu, Dr. Birol Emil, Dr. Mertol Tulum, Asistan Tevfik Ertüzün, Asi. Eyüp Aktepe, Dr. Mustafa Kafalı, Dr. Mustafa Erkal, Asist. Enis Öksüz devamlı yazacaklardı. [2] ”
Dündar Taşer derginin ilk çıkışında biraz karamsardır. Bugüne kadar çıkan ve pek uzun ömürlü olmayan dergileri hatırlar fakat yine de sesini çıkarmaz.
Taşer devam ediyor: “Birinci sayı Ankara’da çıktı. İlmi esaslara dayalı meseleler koyan ve çözümler gösteren, hınç, kin, nefret telkin etmeyen bir dergi okunur muydu acaba? Bugün o ilk sayıdan galiba hiç kalmadı hatta idarehanede bile”
“Töre’ nin tirajı her sayıda yükseldi. Bugün 8.000’i aşmış durumda. Din, mezhep, bölge, servet farklarını en fazla istismar ettiği, basın, radyo politikacı gurubunun en çok desteğini gördüğü bütün sol dergilerin tiraj toplamı (10.000) i geçmemişti. Milliyetçi bir dergi olan Töre’ nin reklamsız, ilansız tek başına ulaştığı bu rakam güçlü bir sanatkâr olduğu kadar mahir bir idareci olan Sayın Işınsu’ya aitti. [3]”
“Töre” dergisini ilk çıktığı günden itibaren almaya başladım. Başlangıçta “Töre” dergisi “Ayşe” adında çıkıyormuş daha sonra “Töre” şekline geçmiş. Derginin ikinci sayısında Emine Işınsu; “……Baş yazıda değinilecek daha önemli bir konu olduğu kanısındaydık. ‘TÖRE 1 Haziran’da (1971) çıkıyor’ haberinden sonra, ‘Sayı 29’ ibaresi bazı okuyucuları şaşırtmış. Aslında TÖRE, yirmi sekiz aydan beri Ankara’da çıkarmakta olduğumuz ‘AYŞE’ isimli derginin devamıdır” diyerek duruma açıklık getirmişti.
“Töre” dergisi benim için bir okul gibiydi. Her sayısını almak için aybaşını iple çeker, tüm yazıları baştan sona okurdum. Benim için çok doyurucu yazılar olurdu. Bütün yazıları severek ve ilgiyle okurdum. Dergide çıkan yazılar üzerinde de arkadaşlarla sohbet derdim.
“Töre” dergisinin ilk sayısını hatırlıyorum. Kırmızı renkliydi. (Tam kırmızı değil de biraz “al” rengindeydi) Başta Doç. Dr. Erol Güngör olmak üzere, Doç. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu, Doç. Alev Arık, Enis Öksüz, Asist. Dr. Necmettin Sefercioğlu, Asist. Cezmi Bayram gibi imzalar vardı. İlk sayı olmasına rağmen Erol Güngör’ün yazısı 7 sayfadan oluşuyordu. Dergide bu isimler vardı ama ben bu isimleri pek fazla tanımıyordum, “Devlet Gazetesi” nde de yazıları çıkanlar sadece biraz aşina geliyordu. Bu yazarları ve daha sonraki sayılarda yazan düşünür ve yazarlarımızı okudukça daha çok sevecek ve tiryakileri olacaktım. Daha sonraki sayılarda, Dr. Mustafa E. Erkal, Dr. Birol Emil, Dr. İsmail Aka, Dr. Hakkı Dursun Yıldız, Doç. Dr. Beyhan Karamağralı, Necmettin Hacıeminoğlu, Arif Nihat Asya, Yetik Ozan, As. Tevfik Ertüzün, Prof. Dr. Orhan Türkdoğan, Mustafa Kafalı, Sadık Kemal Tural, Murat Bardakçı, Dr. Tuncer Gülensoy, Mehmet Çınarlı, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Emine Işınsu, Nevzat Kösoğlu, Oğuzata Altaylı, Prof. Dr. Nejat Köyünç ve pek çok değerli imzalar yer aldı. Ekim 1972 Tarih ve 19. Sayıda başlayan Erol Güngör tarafından kaleme alınan “Dündar Taşer’in Büyük Türkiye’si” isimli 4 sayı süren yazı çok dikkatimizi çekmiş tekrar tekrar okumuştum. Esasında Erol Güngör, Mehmet Eröz ve Necmettin Hacıeminoğlu’nun tüm yazıları çok dikkatimi çekerdi. Zevkle okurdum. Bütün bunlarla tanışmam, onları sevmem ve fikren takip etmem hep Emine Işınsu ve onun çıkardığı Töre dergisi sayesinde olmuştur.
Ama fikrimizi, fikrimizin ne olduğunu ne olmadığının çerçevesini pek bilmezdik. Bu konularda pek fazla yayın da yoktu. Hareketin haftalık yayın organı olan “Devlet Gazetesi” ilerde bir milletvekili çıkaracak potansiyele sahip olan Yozgat gibi bir yerde en fazla yirmi tane, Töre dergisi ise beş adet geliyordu-satılıyordu.
Töre dergisinde çıkan ve her yazılanı okur, her yazarı daha yakından tanımaya çalışırdım.
Derginin bu şekilde takip edilip okunması Emine Işınsu hanımefendinin başarısıydı. O dergiyi bu hale getirmiş, okunur olmasını sağlamıştı. İşin mutfağında kendisi vardı, orada ne gibi zorluklar çektiklerini pek bilemiyoruz ama Töre dergisi hareketimizin yüz akı gibiydi.
Her yazı dikkatimi çekerdi. Ben milliyetçiliğin ne olup ne olmadığını Töre dergisinde yazılan konulardan öğrendim denilebilir.
Mesela:
“Milliyetçilik, ona zıt veya düşman olan görüş, düşünüş ve anlayışlara göre tarif edilemez. Komünizm düşmanlığı yahut ümanizm aleyhtarlığı milliyetçilik değildir. Nitekim, demokratik rejim taraftarları, liberal iktisatçılar ve faşistler de komünizme karşıdırlar ama bunların hepsi mutlaka milliyetçi olamazlar.”…….” Milliyetçilik, düşmanlık üzerine kurulmaz ve menfi tezahürleri ile tarif edilemez.
Moskof düşmanlığı, Amerikan, Yunan veya yabancı düşmanlığı milliyetçilik için yeter delil değildir. [4] ”
Cebimde bazen kitap-dergi taşır (Özellikle Milliyetçi Türkiye, Tarım Kentleri kitabı ve Töre dergisi) ondan pasajlar okur fikrimizi kuvvetlendirmek için çaba sarf ederdim. Fırsat buldukça dernekte de bu gibi çalışmaları yapmaya gayret ederdim. Töre dergisinde Erol Güngör ve Ayhan Tuğcugil’in yazılarını okur, açıklamalar yapmaya çalışır ve arkadaşlar arasında görüş alışverişi yapardım. Bütün bu yaptıklarımızın bir planı, programı yoktu. Her durumdan ve her ortamdan istifade etmeye çalışıyordum. Bilgi edinme, bilgili olma, bilgili görünme ihtiyacımızla doğru orantılı olarak çaba sarf eder, büyüklerimizle yaptığımız sohbetler sırasında da onları can kulağı ile dinler, büyüklerimizi özellikle bu konularda konuşturmaya çalışırdım.
Şimdi Emine Işınsu adı anıldığında yanı sıra Töre dergisini ve Sancı romanını anmamak kadirşinaslığa yakışmaz.
Fikren bu günlere gelmemizde çok önemli bir yeri olan Töre dergisinin bütün sayıları elimde mevcut. Bize Töre dergisi gibi bir hazineyi bırakan Emine Işınsu’ya Allah’tan rahmetler diliyorum.