Hayat pahalılığı günümüzün en önemli sorunu olup İşsizliğin de önüne geçmiştir. Çalışan kesim de hayat pahalılığından huzursuz olmaya başlamıştır. Türk parası adeta erimiş, pul olmuştur. Bir çuval para da alsanız hayat pahalılığı karşısında eriyip yok olmaktadır.
Toplum net olarak üç kesime ayrıldı; biri üst seviyede geliri olanlar. Onlar da pahalılık karşısında yakınıyor olsalar da pek etkilendikleri söylenemez.
İkinci kesim maaşlı orta derecedeki kesimdir ki bunlar genelde çift maaşlı olup gelir ve gider seviyesini
dengeli götürmeye çalışıyorlar. Artı Para biriktiremiyor olsalar da günü kurtarmaya çalışıyorlar. Maaşları ile geçiniyor olmak onlar için önemli bir noktadır. Ancak şu ortamda bunlar da dahil çalışanların artı para biriktirmesi imkansız hale gelmiştir.
Malumunuz üçüncü sınıf düşük maaşlı olanlarla emekli kesim olup bunlar için geçim oldukça sorunlu geçiyor. Bunlar bir de kiracı durumunda iseler bu şartlarda geçinmek imkansız demektir. Zaten emeklilerin feryadı da bundandır.
Bir de işi olmayan kesim var ki onlar toplumda sefilleri yaşıyorlar ve yardıma muhtaç konumdalar. Hele hele evi kira olanlar ile hazırda birikmiş paraları olmayanların bu dönemde geçinmeleri mucize gibi bir şey...Bunları niçin söylüyoruz hayat pahalılığının geldiği noktayı belirtmek için ifade ediyoruz.
Ne yazık ki insanımızın içinde bulunduğu durum bu... Ülkemizin ekonomik anlamda toparlanmaya ihtiyacı var; buna da canı gönülden inanıyoruz. Bir pandemi dönemini ve acı bir deprem hadisesini yaşadık; onlar da işin tuzu biberi oldu. Elbette devletimizin yanındayız ülkemizin gelişip kalkınması için canla başla çalışmaya da mecburuz.
Hayat pahalılığı nedeniyle insanlar kıran kırana mücadele ediyor. Bu mücadelede nefsi ve şahsi çıkarlar ön plana çıkıyor. Serbest piyasanın getirdiği avantajla ticarette kar ve artış oranı hissedilenin çok üzerinde seyrediyor. Çünkü esnafında ayakta kalma mücadelesine tanıklık ediyoruz.
Peki bu hayat pahalılığı nasıl giderilecek? Soruya cevap verebilmek için ekonomi uzmanı olmak gerekir. Ancak hepimize düşen bir konu var; bir ve beraber olarak bu süreci arlatmak . Fedakarlık, adalet, kardeşlik ve tasarruf dönemindeyiz. Bu süreç aşılmaz mı ? Elbette aşılacaktır inşallah ama kardeşliğe dürüstlüğe ve adaletli paylaşıma ihtiyacımız vardır.
Üreticiyi teşvik edip korurken üretimi artırmalı, adil bir tasarrufu gidilmeli ve ülke kaynaklarını doğru kullanmalıyız. Vergi de az kazanandan az çok kazanandan çok alarak adaletli bir vergi sistemini hakim kılmalıyız...
İşi olmayıp çalışmayan kesimle emekli kesimi rahatlatıcı tedbirler almak zorundayız. Kim ne derse desin devletin yanında olan bu gariban kesim olup devletin bel kemiği konumundadır. Onların ekonomik sıkıntı altında ezilmesine seyirci kalmak doğru olmaz. Son seçim bu gerçeği göstermiş ve bu kesim devletine küserek sandığa gitmemiştir. Bu göz ardı edilemez. İşin özeti şu ki: pahalılığın altında ezilen bir kesim var; onlara destek olup sahip çıkmak devletin görevidir.
İnsanlarımızı devlete küstürmemek gerekir. Elimizden gelen bu denilemez çünkü ülkede adaletsiz bir paylaşım söz konusudur. Ülke biran önce bu çıkmazdan kurtulmalı ve hayat pahalılığı giderilmelidir. Bunun şartlarını ve tedbirlerini alması gereken de devlet yetkilileri ve siyasilerimizdir.
Erken seçim çözüm değil çözümsüzlüktür. Çözüm kardeşçe kucaklaşıp problemi el birliği ile çözmektir.