"Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz" diyen ,sevgisini sonsuz yaşama potasında eriten,"mânâ âlemi"nin gönül eri Hz. MEVLÂNA (1207-1273), insanların kin ve nefretten arınarak akılla ve aşkla yüceleceğine ve ilâhi sevgiye erişeceklerine inanmıştır.
Hz. Mevlâna'nın ,"Güzel söylede, halk,yüzyıllar boyunca okusun"dediği ,beyit sayısı 25618 'i bulan "Mesnevi" eserinde yer alan, insanları kardeşlik ve sevgide birleştiren öğütleri daha iyi anlaşılacaktır:
"Sevgide güneş gibi ol,/Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol,/Hataları örtmede gece gibi ol,/Öfkede ölü gibi ol,/Her ne olursan ol,/Ya olduğun gibi görün,/Ya göründüğün gibi ol."
İnsanın manevi değerleri üzerine akıl ve inanç yönünde önemli eserler veren,ve "...Yuvasız kartal,güneşe doğru uçacaktır./ Arı için çiçek, bir hayat kaynağıdır ve çiçek için arı da bir aşk kaynağıdır./Ruhunuzda derinlik yoksa dostlukta amaç yoktur" diyen mürşit Halil cibran’a( Lübnan 1883- New York 1931) ve daha nicelerine ilham kaynağı olan ve insanlığın aradığı huzur ışığını ruhlara taşıyan, hoşgörü ile ilahi sevgiyi güçlendirmenin bütün kanallarını gönül ve akıla bağlayan Hz.Mevlâna şöyle demekte:
"Âşık nedir bilmiyorsan gecelere sor,/Şu sararmış yüzlere, kurumuş dudaklara sor..."
Gönül seslerini musikinin nağmelerine dönüştürerek arşa yükselten NEY, sevgiliden ayrı düşen yalnız adamın feryadıdır. Ney, yalnız adamın arkadaşı, gönül dostu, gönül sesi, aşk nefesi ve can yoldaşıdır. "Dinle, bu ney neler hikâyet eder,/Ayrılıklardan nasıl şikâyet eder.”
Hz. Mevlâna döneminde yaşanan tarihi olaylar, savaşlar ve insanların yaşadığı tüm koşullar ele alınarak incelendiği zaman, " insan, akıl-ruh ve ahlâk üçgeninden ibarettir" diyen yalnız adam ama düşünceleri evrensel Hz. Mevlânâ, hoşgörü temelini güçlendirmenin bütün yollarını ve kanallarını gönül ve akıl gözüne bağlamıştır.
Tasavvuf düşünce felsefesiyle gönüllere seslenmiştir. "Biz birleştirmek için geldik, ayırmak için değil" diyerek insanlığı ilâhi sevgi yolunda birleştirip, yüceltmeyi amaçlamıştır.
"Semâ,insanın hakikate yönelip,akılla ve aşkla yücelip,nefsini terkedip,hakikate yönelişi" dir,diyen Hz.Mevlânâ, "Güneşin etrafında dönen tüm varlıklar ve zerreler gibi ilahi sevgiyle bütünleşmek isteyen insan, gönlünü ve ruhunu yüceltmek için SEMÂ döner" demiştir.
Semâ töreni, 7 bölümdür ve her bölümün ayrı bir anlamı bulunmaktadır. Doğumdan ölüme uzanan insan hayatını anlatır.SEMÂ, gönüller alan yüce sevgiliye kavuşmak içindir. SEMÂ, insanların Hakk'tan aldığı ihsanı,halka açmasıdır, sağdan sola kalbin etrafında dönerek bütün insanları, bütün yaratılmışları, bütün kalbiyle sevgi ve aşkla kucaklayışıdır.
insana özgü sevgiyi ,ilahi sevgi ile bütünleştiren tasavvuf düşünürleri, kültür tarihimizin temel taşları olarak hep yücelerde tutulurlar , dillerde ve gönüllerde yaşarlar.
Bilginlerin düşünce ve yorumları, tarih boyunca insanlığa ışık tutmuş ve yol göstermiştir. Bu fikir zenginliği, geleceğe yön veren dünya kültür mirasıdır.
“Kentleri Anası” olarak isimlendirilen ve dönemin İslâm kültür merkezlerinden birisi olan Belh kentinden kalabalık bir heyetle ayrılan Sultan-ül Ulema (Alimlerin Sultanı) Bahaddin Veled’i, Nişabur kentinde ünlü şeyh Ferîdüddin-i Attâr karşıladı. Aralarında gecen önemli konuşmaları küçük Celâleddin de dinledi. Attâr Esrarname (Sırlar) kitabını Celâleddin’e hediye etti ve yalarından ayrılırken,küçük Celâleddin’i kasdederek,yanındakilere “ bir deniz bir ırmağın ardına düşmüş gidiyor” dedi. Bahaeddin Veled’e dönerek,” umarım yakın bir gelecekte oğlunuz,âlem halkının gönlüne ateş verecek ve onları yakacaktır”diye bir açıklama yaptı. Mevlâna Mesnevi’sinde, Attâr’dan ve onun kıssalarından söz eder.
1244 yılında Konya’ya ulaşan Tebrizli Şems,gönlünün aradığı gönüldaşı Mevlâna’yı buldu.”İki deniz buluştu” diye ifade edilir. Bir süre sonra 1245’de Şems,”İşte bu, sen ile ben’in arasındaki ayrılıktır”(Kehf Suresi,78.ayet) diyerek bir gece ansızın Konya’dan ayrıldı.
Hz.Mevlânâ'nın , insanlara ışık tutan, yol gösteren eserleri her zaman önemini korumakta.
-Mesnevî,Büyük Divan "Divan-ı Kebir",Fihi Ma-fih "Ne varsa içindedir",Mecalis-i Sebâ" "(Mevlânâ'nın 7 vaazı)",Mektubat "(Mektuplar)".
17 Aralık 1273'de Konya'da hakk'ın rahmetine kavuşan Hz.Mevlânâ ,ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi anlamına gelen "Şeb-i Arûs" diyerek,ölümümün ardından "ah,vah ederek ağlamayın diye vasiyet etmiştir:
"Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız !
Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir."
İlahî sevgiyi gönüllere işleyen,"Herkes ayrılıktan bahsetti, bense vuslattan"diyen, ölüm gününü yeniden doğuş günü-düğün günü olarak kabul eden,tasavvuf düşüncesinin en büyük temsilcisi Hz.Mevlânâ, ölümsüz felsefesi, eserleri ve öğütleriyle insanlığın ortak değeri olarak, her yıl düğün gecesi anlamına gelen 17 aralık "Şeb-i Arûs" gününde rahmet ve saygı ile anılarak, anlatılarak gönüllerde yüce yerini korumaya devam edecektir.
"Aklın varsa,bir başka akılla dost ol,işlerini danışarak yap."
"Aşkı seç aşkı ki,sen de seçilmiş bir insan olasın.Bilki sana en sağlam fikri aşk verir."