Almanya’nın Göppingen şehri Türk Kültür Merkezi’nin başkanlığını yaptığım yıllarda (2010 - 2015) bağlı bulunduğumuz T.C. Stuttgart başkonsolosluğu din ataşemiz olarak görev yapan İlahiyatçı yazar Dr. Bilal Doğan hocamın bu yıllarda, hep desteğini gördüm. Kültür Merkezimiz bünyesinde Hacı Bayram Veli Camimizde sohbetler etti, vaazı nasihatlar yaptı. Kadrolu din görevlimiz Camimizde görevine başlamasıyla Bilal hocamla daha sıkı görüştük, ağabey kardeş ilişkisi içinde olduk. Bölgemizde çok aktif olarak hizmet etti, dairesinde oturmadı, bölgede gitmediği camii kalmadı. Biz kendisinden çok memnun idik. Görev süresi dolunca Kıymetli ataşem Dr. Bilal Doğan ülkemize döndü. Yine bizleri unutmadı. Yazı ve yorumlarıyla hep destek verdi ve bu manevi desteği devam ediyor. Kültür gezisi olarak gittiği komşumuz İran devletinde bulunduğu günlerde gezdiği , araştırdığı tarihi kültürel mirasları resimledi ve yazdı. Yüreğine, ellerine sağlık hocamın. Bu tarihi İran Gezisini severek okuyacağınızı ümit ediyorum, okuyucu kardeşlerim.
Kıymetli Dostlar!
Ailece dört kişi 18-24 Mayıs 2023 tarihlerinde İran’a bir gezi yaptık. Elbette ki öncesinde en iyi geziyi yapabilmek için hem İran’ın tarihçesi hem de İran gezi rehberlerini, gezilecek şehirleri ve tarihi turistik mekânları kapsayan geniş bir not çıkardık. Tur ile gitmediğimiz için kendi gezi planımızı yapmıştık. Beyza kızımızın otel ve uçak gibi gezinin ana omurgasını oluşturan rezervasyon bağlantıları işe yaramıştı. Belkıs kızımızın daha önce İran turunda edindiği tecrübe ile tanıştığı kişi ve taksicilerden de yararlandık. Gezi planımıza göre Başkent Tahran havaalanından ilk önce Kum şehrine gittik. Kum şehri, Şiilik inancında 12 imamdan biri olan Ehli Beyitten İmam Rıza’nın kız kardeşi Hz. Fatıma Masume Türbesinin bulunması sebebiyle kutsal bir mekândır. Aslında İran’da, 12 imamdan sadece birisi, Meşhetteki İmam Rıza bulunmakta. 4’ü Suudi Arabistan’da, 6’sı Irakta ve birisi de Şii inancına göre henüz mehdi olarak gelecekti. Kumda ki Cemkeran Camisi de kıyamet öncesi geleceğine inanılan Hz. Mehdi adına yapılan büyük bir komplekstir. Burası Mehdi’nin Salı günü ortaya çıkacağına inancı nedeniyle salı günleri tıklım tıklım dolmakta. Kum, Şiilik öğretisi açısından da bir ilim şehridir.
Her cami ve türbe girişinde ne kadar kapalı olurlarsa olsunlar kadınların yerel örtü olan çador giymesi zorunlu. Hiç şortlu erkek ve kadın yok ama zoraki örtülü ve saçının yarısı açık kadın tipi yerleşmiş. Her türbe ve cami girişinde secde için bulunan taşları insanlar almakta ve bunların üzerine secde ederek namaz kılmakta. Kumdan eski Selçuklu başkenti Rey şehrine geçtik. Reyde ilk önce Tuğrul Bey Türbesini gezdik. Tuğrul Bey türbesi garipti. Aslında İran’da asırlarca hüküm sürmüş, İslam medeniyetine ciddi katkıları olmuş Selçukluların bütün eserleri garipti maalesef. Türbe güneş ayarı ve rasathane sistemi ile inşa edilmişti. Her keskin, büyük ve küçük köşe bir ve yarım saat dilimini gösteriyordu. 10-12 m yükseklikte ve ilgisizliği rağmen bütün ihtişamıyla ayakta duruyordu. Kabrin olduğu yer belirsiz hale bilerek getirilmiş ve altında ceset olduğunu gösteren hiçbir iz yoktu. Rehberler buranın üzerinde anlatım yapıyorlardı. Bir Müslüman Türk olarak buna üzülmemesi mümkün değildi.
Daha sonra Reyde Şah Abdul Azim Türbe ve camiini gezdik ve Cuma namazını da burada kıldık. Şiilerce kutsal sayılan ve 12 imamın bilmem kaçıncı göbekten torunlarının bile çok önemsenen türbeleri yanındaki camiler dışında doğru dürüst ibadet edeceğiniz tarihi cami yoktu maalesef. Bu türbelerin hepsinin girişinde kadın-erkek girişi ayrı olup yoğun güvenlik araması ile girilebiliyordu.
Daha sonra ve ertesi gün Tahranı gezdik. Tahran, dünyanın en iyi birçok müzesi, önemli sarayları ve güzel parklarına sahipti. Tahrandan Şiraz’a gitmek için bizi havaalanına götüren Azeri türkü; Tahranın 16 milyon nüfusunun 10 milyonunun Azeri türkü olduğu, İran’da 35 milyon Azeri türkü bulunduğu, mollaların en tepesinden aşağısına kadar hepsinin eşek ve pislik olduğu ve şii olduğu halde onlardan kurtulmak istediklerini vs vs bize anlattı.
Şiraz, Şairler Şehri olarak anılıyor ve ülkenin kültür başkenti sayılıyor. Önceden konuştuğumuz taksici ile havaalanında buluşup önce Şair Hafız türbesine gittik. Hafız’ın divanını açıp bir bölümünü okuyan halk, bunun onların hayatlarında yol gösterici olacağına inanıyor. Şiirlerinde genelde ahlaki temalar işleyen şair Sadi Şirazi, İran’ın Mevlana’sı ve en önemli fikir adamlarından. 21 Nisan’ı Sadi Günü olarak kutluyorlar. Dünyada çok ünlü olan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de yer alan İrem Cennet Bahçesine de gittik. Bahçe gerçekten muhteşemdi ve en başında da harika bir de saray yavrusu konak vardı. Eski kalesi ve camilerini çarşılarını gezdiğimiz Şiraz’da en ilgi çeken yerlerden birisi de pembe Cami idi. MÖ 518 yılında kurulan ve 100 yılda inşa edilen Şiraz’a yaklaşık 80 km uzaklıktaki Persepolis, UNESCO Dünya Mirası listesindedir. Gezdiğimiz tarihi kentte devasa diyebileceğimiz hayvan heykelleri ve duvar kabartmaları Mısırda gördüğümüz gibi muhteşemdi. Sonra İsfahan geçtik.
İsfahan’da da otelimiz, eski hanlar gibi bahçe ortasında havuz ve avluya açılan odaları ile 2 katlı idi ve yemekleri, kahvaltısı da güzeldi. Özellikle de şehrin merkezi olan Nakş-ı Cihan Meydanına neredeyse 300 metre mesafede olması muhteşemdi. Burada ilk ziyaretimiz, hemen otele bitişik olan Şah Cihan Cami-İmam Cami oldu. Safevi döneminde I. Şah Abbas tarafından yaptırılan Caminin içi mükemmel mavi çinilerle kaplı. Kullanılan çini sayısının 500.000 olduğu söyleniyor. En önemli özelliği ise 49 çeşit yankı oluşturabilen bir akustik mimariye sahip olması. Burası da UNESCO listesinde yer alıyor. Buradan ve Orta Asya dan bu çini işçiliği Selçuklu ile Anadolu’ya taşınmış ve Osmanlı da özellikle ilk asırlar bütün tarihi eserlerde ustaca uygulanmış ki, bu besbelliydi. İsfahan harika bir şehir. 17. yüzyılda yapılan Nakş-ı Cihan Meydanı, UNESCO Dünya Mirasında yer alıyor. 512 m uzunluk ve 163 m eni ile yapıldığı dönemde dünyanın en büyük meydanı. Günümüzde ise, Çin’in Tiananmen Meydanı’ndan sonraki ikinci en büyük meydan. Tarihte daha çok Şah ve halkın buluşma merkezi olarak kullanılmış. Burada spor müsabakaları ve dini törenler yapılmış, suçlular cezalandırılmış. Bu meydanın aslında iki km uzaklıktaki Müslüman Türk Selçukluların yaptığı meydana nispetle yapıldığı ve zamanla onu önemsiz hale getirdiği de anlaşılıyor. Nakşı Cihan Meydanı gerçekten harika iki katlı han yapısı şekli ile çevrili. Burası 3-4 camiye çıkmakta, 2 büyük çarşıya bitişik ki, çarşıların uzunluğu en az 2 km ve 4 adette caddeye bağlantısı bulunmakta. Alt çarşılarında her tür dükkân bulunup çok çeşitli muhteşem sanat icra edilmiş her tür turistik eser satılmakta ve özellikle de Türk mavisi dediğimiz turkuaz inanılmaz derecede muhteşem işlenmiş her sanat eserinde. Devamında 11. yüzyıla yapılmış büyük bir çarşı Bazar-e Bozurg bulunmakta. Zayende Nehri üzerinde ilk olarak Timur döneminin sonlarında yaya, atlı ve deve kervanları için yaptırılmış Khaju Köprüsü ile yine aynı Nehir üzerinde yapılmış tarihi se-pol Köprüsü de (33 Sütunlu) harika köprülerdir. II. Şah Abbas dönemi 1647’de tamamlanmış Kırk sütun sarayı otelimize yürüme mesafesindeydi orayı ve diğer bir sarayın da bahçesini gezdik. Saraydaki çok sayıda tablolar ve resimler harikaydı. En çok da Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Savaşının resmi etkileyiciydi. Nakşı Cihan Meydanı içinden 2.5 km bir çarşı içi yürüyüşle ki, büyük bir kapalı çarşı idi ve hiç güneş görmeden ecdat yadigârı fakat garip kalmış İsfahan Cuma Camine ulaştık. Selçuklu, Moğol ve Safevi mimari tarzının iç içe geçtiği Cuma Camii de, UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor. Ermeni Mahallesi, Osmanlılar ’la savaşlar sırasında Şah’ın emriyle yıkılan Colfa şehrinden İsfahan şehrine göç ettirilen Azerbaycan yakınındaki Ermeniler tarafından kurulmuş. Burada göz kamaştıran Vank Katedrali dâhil olmak üzere 13 kilise var. Müze olarak açık 1600 yıllarından kalma. Kilisenin yanında Soykırım Müzesi ve üzerinde sözde Ermeni katliamının yapıldığı yerler de işaretlenmiş bir de Türkiye haritası var. Ermeni mahallesi daha düzgün ve temizdi. Türk kahvesi de olan güzel süslü bir yerde kahve içtik.
Gezide güzel olan hususlar:
1- İnternet uygulamalı taksi çağırma işi gerçekten harika bir uygulama ve kolaylıktı.
2- Otellerde geceliği kahvaltı dâhil kişi başı 15-20 Euro civarında kalıyorduk ki, bu da çok güzeldi.
3- Kendi turumuzda ise normal turların üçte biri fiyatına gezmiş, yemiş içmiş ve alışveriş yapmıştık ki, bu yönüyle de çok hesaplıydı.
4- Tabi ki bu tür gezilere alışkın olmak, yabancı dil özellikle İngilizce bilen birisi ile gezmek önemli bir rahatlıktı.
5- Burada benzin ucuzdu ve bu yüzden de bir taksiyi günlük 20-30 Euro’ya kiralayabiliyorduk.
İran gezisinde İslam’a aykırı gördüğümüz bazı olumsuzlukları da şöyle özetleyebiliriz:
1- İran’da Türbelerin tamamında ağlayanlar, türbeye tutunmak için birbirini itenler, giriş kapısına kadar her yeri öpenler, yüzünü sürenler görülmekte.
2- Cam işlemelerine, çini işçiliğine çok önem verilmiş ve neredeyse bütün türbeler altın kaplama yapılmış ki, bütün bunlarda İslam’ın ruhuna aykırı olacak kadar debdebe var maalesef.
3- Türbe-cami girişi, içleri bahçelerine, Humeyni ve devlet reisi ile şehit kişilerin resimleri asılmıştı. Bunun dini açıdan konacak bir yeri söz konusu değildir.
4- Her cami ve türbede Yahudi sinagogu ile Hristiyan kilisesinde olduğu gibi görevli mollaların söylediği ağlatıcı ilahiler ve kasideleri içeren bir sürü notalı el kitapçıkları bulunmakta.
5- Özellikle de türbelere öyle bir düzenleme yapılmış ki, Kumdaki Fatıma Masume türbesi, Şiilerin Mescidi Nebi özlemini, Cemkeran Cami ve kompleksi de Kâbe özlemini gidermek için onların yerine konmuş. Hatta minareleri bile Mekke ve Medine’deki ile aynı. Sadece imam sayısınca 12 minare yapılmış. Hz. Alinin yattığı Necef, Hz. Hüseyin’in yattığı Kerbela ve Kumdaki Masume ve Camkeran, Şiilerin hac ve umre yeri olmuş durumda. Yani Suudi Arabistan’a hac ve umre için gitmenize gerek yok buralar da onu karşılar imajı verilmiş Müslüman Şii halkına. Mollalar da vaazlarında buralarda yapılan ibadetin Mekke ve Medine’de yapılanlara göre çok daha sevap olduğunu söylemektedirler.
6- Dünyada bilinenin aksine aslında İran’da cami az ve çoğunda 3 vakit bile olsa ibadet edilmiyor. Bu çok acı bir durum. Hatta tarihi muhteşem camilerin nerdeyse tamamında ibadet edilmemekte, Ayasofya’nın ibadete açılmadan önceki hali durumundalar. Gün geliyor ezan bile duymuyorsunuz.
7- Her cami ve türbeye de ücretle girilmekte ve yabancılar yerlinin en az iki katı ücret ödemekte.
8- Rey şehrinde Şah Abdul Azim Türbesi camiinde cumada namazında en dikkati çeken husus ise müezzinin namaz içinde imamın tekbirleri ve selamından önce farsça konuşarak ‘şimdi rükû, şimdi secde, şimdi tesbihat, şimdi ayağa kalkma ve şimdi selam şeklinde komutlar vermiş olmasıydı. Yani müezzin namazda konuşarak komut veriyordu. Bu hangi İslam’dı? Buna şahit olmakta acıydı.
9- Reyden gerçekten biraz tarihi bilen birisi olarak çok üzgün ayrılmıştım. Resmen Müslüman Türk Selçuklu geçmişi, medeniyeti ve tarihi-kültürel varlıkları maalesef bilinçlice yok edilmişti adeta.
10- İran’da birçok türbede gördüğüm en önemli tuhaflıklardan birisi de Yahudi ve Hıristiyanlar gibi türbe içlerinde ve avlularında birçok mozelenin bulunmasıydı. Bir türbe görevlisi, kim çok para verirse onu defnedip kabrini mozele yaptıklarını söyledi. Bazıları yerle bir idi, üzerlerine basarak giriliyordu.
11- İran’ın en büyük cami avlusunun bulunduğu yapı aslında 8. yüzyılda Müslüman Selçuklu Türkleri tarafından yapılmış. Burada Melik şahın dünyada ilk defa çift minareli yaptırdığı muhteşem camisi ki, ibadete kapalı her zaman, Nizamül Mülk’ün ve Tacül mülkün medreseleri de bulunmaktadır. Çok yazık olmuş ecdat yadigârı yerlere. Muhteşem mimari eserler söz konusu.
12- İnternet kullanımı noktasında sıkıntı çektik.
İnşaAllah bundan sonraki hedefimiz Mısır ve Türk cumhuriyetleri idi.