Memlekette dolaşırken bazı izlenimlerim
İki katlı ev yaptırmış, kocaman teraslı geniş ve ferah. Tabiri caizse , halk deyimi ile " saray gibi".
Gel gör ki o da yetmemiş, araba garajına bir oda daha eklemiş .Birini mutfak, garajı da oturma odasına çevirmiş.
Gene o da yetmemiş yazlık adı altında bir oda daha eklemiş yaptırdığı evin bitişiğinde . Tabi garajı oturma odasına çevirince ayrıca evin duvarına bitişik bir garaj daha yapmış.
İnsanlar evlerine neden sığmıyor?
Dayalı döşeli iki katlı mis gibi evi varken, niçin garajdan bozma gecekondu odalarını çağrıştıran eklediği odalarda ömrünü geçiriyor. Kıymetli eşyalarla dolu olan evin diğer odaları adeta bir eşya hapishanesi gibi.. Fazla kullanmayız ama eşyalara hizmet etmekten de geri kalmayız... Oysa sadece iki odalı evi olmuş olsaydı ne olurdu? O zamanda iki göz odanın içinde canım çıkıyor veya garajın içinde oturuyom gibi yakınmakarı bitmezdi. Acaba önce insanın gözümü doymalı ?
Mal mülk ve eşya sevgisi insanın kendi rahat ve refahının önüne geçmiş durumda.
Bu durum, yaşam alanlarının gerçek amacını sorgulattırıyor ..
İnsanların evdeki huzuru ve sağlığı mı, yoksa fiziksel olarak gösterişten öteye gitmeyen eşyaları mı önemli ? Görünüşe bakılırsa eşyalar ön planda ..Eşya insana hizmet etmiyor , insanlar eşyalarına hizmet eder duruma gelmiş...
Eşyalar, insanların hayatında önemli bir yer tutsa da, bu nesneler zamanla sadece yük haline gelebilmektedir. Ölüm gerçeği, neyin gerçekten kıymetli olduğunu sorgulamamıza yol açar. Kişiler, sahip oldukları her malzemeye eşyaya büyük bir değer yüklerken, ardında bırakacakları hayatlarının ne olacağını düşünmüyor gibi.
Elbette, insanın sahip olduğu eşyaların değeri hayatı boyunca önemlidir, ancak bu değer, başkaları için aynı olmayabilir. Eşyalar, sonunda harabe haline gelebilir.
Doyumsuzluk arzusuyla birlikte, birçok kişi israfın ve aşırı tüketimin sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalıyor, ve bir huzursuzluk, vicdan azabı yaşar hale geliyor. Sonuç olarak, evlerine sığmamaları yalnızca fiziksel alan sıkıntısı değil, aynı zamanda ruhsal bir çatışma ve eski hayatları özleme durumudur bence.
Kişiler zihinlerinde bir rahatlık arayışı içinde . Gerçekten de önemli olan, yaşadığımız alanlarda nasıl bir yaşam sürdüğümüzdür, dolayısıyla evimizi israf yerine huzurla doldurmalıyız. Unutulmamalıdır ki, ölmeden önce yaşarken, bazı şeylerin gerçekten değerini bilmek gerek. Bu ev bark mal mülk değil , sağlık huzur, ömür nefes vesaire olmalı..
Şimdi soruyorum sonradan eklediğin iki göz oda sana yeterken ve orada mutlu oluyorken, o iki katlı teraslı geniş evi neden yaptın?
Niçin zahmete girdin ?
Neden kendini evinin eşyalarının hizmetçisi konumuna düşürdün ?
Neden ?