“İnsan vücudunda bir et parçası vardır o düzelirse bütün vücut düzelir o bozuk olduğunda bütün vücut bozulur. İyi bilin ki işte o et parçası kalptir” buyurulmaktadır bir Hadis-i şerifte. Yani sadece Müslümanlara değil tüm insanlığa merhamet etmeyi, affetmeyi, alçakgönüllü olmayı ve kibirlenmemeyi işaret eder yüce Peygamberimiz.
Bu nasıl olur? Kalp kırmamakla. Güzel dinimizin merkezinde ve özünde insanı önemsemek insana değer vermek vardır.
Allah insanı en şerefli canlı olarak yaratmıştır. Ve yeryüzündeki her şey onun emrine amade kılınmıştır.
Dolayısıyla insanın en birinci görevi kendisi gibi olan diğer insanları hoş etmek onun kalbini kırmamaktır.
Kendi kalbi kırılsa bile ben de onun kalbini kırayım gibi basit bir öç alma duygusuna kapılmamaktır.
Kalp kırmadan yaşanabilir mi?
Peki Allah kulundan hiç yapamayacağı bir şeyi ister mi?
İstemez.
Mevlâna hazretleri hiç kalp kırdı mı? Yunus Emre hazretleri kalp kırmış mıdır?
Ya da hazreti Mevlâna’nın Hacı Bektaşı Veli hazretlerinin kalp kırdığını incindiğini düşünebilir miyiz? İsterseniz bu cevabı vermeden önce Yunus Emre’nin şu mısraları okuyalım:
“Bir kez gönül yıktın ise/ Bu kıldığın namaz değil/ Yetmiş iki millet dahi/ Elin yüzün yumaz (yıkamaz) değil.”
Bunu başarmak mümkün müdür? Mümkündür ama toprak gibi olmalısın. Nasıl mı? Çiğnendikçe, üzerine basıldıkça sertleşeceksin. Seni ezenler de bir gün gelip sana muhtaç olacaklar. Sen hayat veren olacaksın. Ama asla diklenmeyeceksin…
Tabii kendimizi bu şekilde yönetebilmeyi öğrenebilirsek… En ufak dünyalık bir meseleyi bile cinayete varacak kadar öfke ve kin bataklığına çekmezsek…
Oysa dünyanın bütün kazançlarını bir kez gönül almakla kıyaslasanız… Terazinin bir kefesine dünyanın bütün kazançlarını, diğer kefesine bir insanının gönlünü kazanmayı koysanız, gönül almanın derecesi Allah katında hepsinden değerlidir.”
Hoca Ahmet Yesevi’den Hikmet

Aşkın kıldı şeyda beni, cümle âlem bildi beni,
Kaygım sensin dünü günü, bana sen gereksin sen.
Teâla’llah zihî ma’nî, sen yarattın cism ü canı,
Kulluk kılsan dün ü günü, bana sen gereksin sen.

Gözüm açtım seni gördüm, hep gönlümü sana verdim,
Akraba terkini kıldım, bana sen gereksin sen.
Söylesem ben dilimdesin, gözlesem ben gözümdesin,
Gönlümde hem canımdasın, bana sen gereksin sen.

Alimlere kitap gerek, sûfilere mescit gerek,
Mecnunlara Leylâ gerek, bana sen gereksin sen.
Gafillere dünya gerek, âkillere ukba gerek,
Vâizlere minber gerek, bana sen gereksin sen.

Hâce Ahmet’tir benim adım, dünü günü
yanar oldum,
İki cihanda ümidim, bana seni gerek seni.
Divanı Hikmet’ten