Takvim yaprağı 25 Eylül 1993 gösteriyordu.
Ben Sorgun imam hatip ortaokulunda okurken şehit olan abim askerdeydi.
En son 10 günlük dağıtım iznine geldiğinde görmüştüm zayıflamıştı. Üzerine bir hüzün çökmüştü Aslında çok güler yüzlü çok neşeli olan abim çok yorgun gözüküyordu.
Ağabey askerlik Çok zor diye sorduğumda?
" Çok zor kardeşim çok zor demişti"...
O güler yüzlü ağabeyim gitmiş yerine yorgun üzerine ölüm nişanı düşmüş Biri gelmişti sanki kollarında, göğsünde, bacaklarında eğitimden kalan morluk ve çizikler vardı orada anladım ki Acemi eğitimi çok kötü geçmişti "Elazığ'a gideceğim orası acemi birliği kadar olmaz inşAllah kardeşim" dediğini hatırlıyorum...
Ağabeyimin şehit haberi duyulduğunda Ben okuldayım Sorgun Kaymakamlığı tarafından anons verilmiş. Şehidimiz 26 09 1993 tarihinde Köyü'ne defnedilecek diye ben o esnada sınıfta olduğum için duyma fırsatım olmadı sınıf arkadaşlarımdan Duyanlar olmuş ama bana cesaret edip söylemişler. Okuldan çıkıp amcamlara gittim orada olağanüstü bir durum vardı ama kimse bir şey demiyordu. Daha sonra akşama doğru Babamlar geldiler onları hayati yaralı bahanesiyle getirmişlerdi. Annem feryat ediyordu. Hayatime bir şey oldu Ben ne saklıyorsunuz diye ana yüreği hissetmişti bir kere, babam daha soğukkanlı gözüküyordu ama dizleri titriyor Sanki zor yürüyordu devamlı dışarı çıkıyor sigara üstüne sigara yakıyordu akşam bizi Sorgun Hastanesi acil servisine götürdüler bizim köyden herkes oradaydı dayımlar amcamlar çocukları komşularımız hemen hemen herkes vardı Cafer ağabeyimi bir bahaneyle getirmişler İstanbul'dan acilin önünde ağabeyimi yaralı olarak bekliyorduk bir yandan da madem yaralı bu kadar insanın Burada ne iş var diye aklımdan geçiriyordum sonra 2-3 tane ambulans geldi hastanenin önüne Bir asker Arabanın kapısını açıp bana içinde ekmek olan bir Siyah poşet verdi bende bu nedir Bunu bana neden verdin diye sorduğumda "şehitlerin yanında ekmek olurmuş azığı"dedi...
Şehitler kimmiş diye sorduğumda "tabutların üstünde yazıyor tanıdığın mı var diye sordu" bende yok abim yaralıymış Onu bekliyoruz dedim...
Şehitler kimlermiş diye baktığımda bir tabutun üzerinde Şehit Hayati Reçber yazıyordu. Asker tanıdık var mı diye sorunca ben de "Hayati Reçber tanıdık geliyor dedim" ama ilk önce algılayamamıştım şehit olan kişinin ağabeyim olduğunu, Ağabeyim olduğunu anlayınca oraya bayılmışım bir ara gözlerimi açtığımda Başımda bir asker komutandı galiba "bu çocuk kaldıramaz abisini gösteremem diyordu" izin vermedi görememe daha sonra köye nasıl geldim kim getirdi bilmiyorum devamlı uyuyor gibiydim Gözlerimi açamıyordum sabaha kadar uyuyakalmışım Dayım bizlere sakinleştirici ilaçlar yaptırmış o ilaç bizleri uyuşturmuştu sanki sabah olup, kendime geldiğimde Adil Hafız Hoca evimizin önünde o muhteşem yanık sesiyle sela okuyordu O sesi ölünceye kadar unutmam mümkün değil, köyümüzün yukarı kısmında Ağabeyim için askeri tören düzenlendi. Yozgat'taki tüm devlet erkânı gelmişti. Orada Devlet Büyükleri konuşmalar yaptılar ağabeyim askeri törenle defnedildi bende mezarı başındaydım Babam, ağabeyim, dayılarım, amcalarım oradaydı babam ve ağabeyim kendi elleriyle hayati abimi toprağa verdiler askerler mezarı başında 3 El silahla atış yaptılar vücudundan kan akmaya devam ediyormuş ki kefeni kıpkırmızı kan gözüküyordu.
Sıksan Kan damlayacak gibiydi dayanacak sabredecek bir acı değil tarifi zor bir acıdır abimin vücudundaki kanı görünce aklıma Cemal Kuntay’ın on beş yılı karşılarken şiirinden şu mısralar geçti aklımdan "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır Toprak uğrunda ölen varsa vatandır".
Toprak uğruna ölenler olduğu için vatanımız ilelebet payidar olacaktır.
Babamın tören esnasında ki vakur duruşu geride bir evlâdım daha var oda bu vatana feda olsun sözü. Her şeyi özetliyordu.
Bu Vatanı hiçbir zaman bölemeyecekler.
Tüm şehitlerimizden Allah razı olsun.
Hakları hiçbir zaman ödenmez.
Minnettarım.
...Çıkacak olan hadiselerin dili kitabımdan...