Ülkemize ilk defa kriz çıkmıyor?
Daha önce de ülke ekonomisini kökten sarsan krizler olmuştur.
Yaklaşık 100 Yıllık demokrasi tarihimizde, ne hikmetse ne eğitim sistemimiz, ne siyasal sistemimiz ve ne de iktisadi sistemimiz belki kuruluşta yapılan yanlış tercihler, belki de sonra gelen siyasal iktidarların hataları nedeniyle bir türlü yerli yerine oturtulamamıştır.
Bu yüzden, meydana gelen gerek küresel dalgalanmalar, gerekse ülke içinde çeşitli sebeplerle meydana gelen dalgalanmalar çeşitli şekilde krizlere sebep olmaktadır.
Geçtiğimiz 100 yılda hükumet etme makamında bulunanlarca ne yazık ki bir takım anlık tedbirlerin dışında ne ekonomide, ne milli eğitimde köklü bir milli seferberlik başlatılamamış ve ekonomik yönden elde edilmesi gereken refaha da ulaşılamamıştır.
Bu gün ülkemizde bir kriz olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız.
Ülkede kriz olmasına rağmen, yükselen döviz kurunun gerilemesine karşılık fiyatlarda pek de gerçekçi olmayan bazı düşüşler ne yazık ki beklenen rahatlamayı sağlamaktan uzaktır.
Bu açıdan baktığımız takdirde bu gün var olduğu kabul edilen kriz 2001 yılında yaşanan kriz ile kıyaslanamaz.
2001 krizinin şiddetini anlamak bakımından, o günlerde ülkenin en büyük 2 sanayicisinden biri olan iş adamı Sakıp Sabancı TV’ye çıkmış ve neredeyse ağlamış ve servetimin 1/3 ünü kaybettim söylemişti.
Hiç kimse bu gün için bir kriz yok diyemez.
Lakin insaflı olmak lazımdır. Neden? Çünkü aynı gemide yaşıyoruz.
Dikkatli olmak ve çeşitli şekillerde piyasaya sürülen algı operasyonlarına alet olmamak gerekmektedir.
2001 Şubat Krizinde bir gecelik repo faizleri % 7500 seviyesine çıkmıştı.
(REPO piyasası saat saat artmıştı
11.00 İlk işlem yüzde 1.000’den gerçekleşti.
13.10 Repo yüzde 3.500 ile yeni rekora ulaştı.
15.30 Repo faizinde yüzde 7.500’e ulaşıldı ve ortalamada yüzde 4.448 olarak kapandı.)
(Hürrem Şatıroğlu, 22.02.2001 Hürriyet Gazetesi)
2001 Krizinde 22 banka batmıştı.
2001 Krizinde ülkede bulunan her kesim sokaklara çıkmış ve eylem yapmıştı.
……
Bizim asıl yanılgımız; Kriz konusunu; gelinen son durum itibariyle değerlendiriyor olmamızdır.
2001 krizinde çıkabilmek için Bülent Ecevit tarafında ABD’den getirilen ve birçok yetki ile donatılarak Bakan yapılan Kemal Derviş geldiğinde Milliyetçiler de dâhil olmak üzere herkes ona biraz da ümitle bakmıştı. Fakat Derviş’in almaya çalıştığı tedbirlere ilk direnenler de yine hükumetin bir kanadından gelmişti.
Bu gün, Kemal Derviş’e güzellemeler yapanlar, getirdiği (İMF’den) 40 Milyar doları batan bankalara yatırdıktan sonra gittiğini unutmuş görünüyorlar. İMF den alınan borcu da yine Türk halkı ödedi.
2001 krizinde pek çok fabrika sökülerek yurt dışına özellikle de Balkanlar’a götürüldü.
Batık bankalarda alacağı olan müşterilerin feryadı ayyuka çıkmıştı.
………
Her insan kendi başındaki problemi en büyük problem olarak görür, bu insan tabiatına uygundur.
Ülke olarak gelinen bu nokta da karşı karşıya kalınan kriz de en büyük kriz olarak görülüyor.
İnsan aklı nisyan ile maluldür ata sözünde olduğu gibi, geçmişi çok çabuk unutuyor, geçmişte yaşananları pek hatırlamıyor dolayısı ile içinde bulunduğumuz durumu geçmişte yaşananlarla kıyaslamıyoruz.
En büyük problemin insanın kendi başındaki problem olarak gördüğü gibi, eski hatırlanmadığı için son kriz en büyük kriz olarak değerlendiriliyor.
Eski katlanılan ve göğüslenen zorluklar şimdi artık geçmiş olduğu için önemini kaybediyor.
Yine, insanlar çeşitli problemleri ve benzeri krizleri değerlendirirken biraz da politik davranıyor.
Nasıl oluyor anlamak mümkün değil. Ülkenin bir yarısı kriz var öldük bittik ilerde daha da beteri olacak vs. vs. derken; Ülkenin diğer bir yarısı krizi tevekkülle karşılıyorlar. Veya dış güçlerin müdahalesinden, spekülatörlerin davranışlarından şikâyetle, “bu da geçer”, “bunu da atlatırız” gibi daha ılımlı sözler sarf ediyorlar.
Özetlersek: Bir bölüm kriz var, biz bölüm kriz yok noktasından hareket ediyorlar.
İşin garip tarafı kriz tellallığı yapanlar piyasada meydana gelen fiyat hareketlerinden çokça şikâyet edip dile getirenler bundan önceki senelerde de her sonbahar, her ilkbahar kriz var, geldi, geliyor türküsünü hep söylediler.
Sonuçta beklenen kriz biraz geç de olsa geldi ve bu insanları mutlu etti.
“Biz uyarmıştık, biz demiştik, biz bunun böyle olacağını biliyorduk” gibi cümleler kurmuş olmanın memnuniyetini yaşıyorlar.
Anlaşılan o ki; hiç kimse problemler karşısında dayanışma gerektiğine pek inanmıyor. “Madem iktidardalar; O halde yapsınlar her şeyi, düzeltsinler her bozukluğu vs. vs.” gibi
Milli duygu ve düşünceler taşıyan insanlar bile lakayt kalıyor. Tarafsızmış gibi duruyor ve aynı gemide olduğumuz unutuluyor.
15 Temmuz darbe girişimini bile tam olarak lanetleme dikleri gibi, darbe teşebbüsü hakkında da bir takım bit yenikleri arama, “neden böyle olmadı, neden şöyle olmadı, neden üst seviyede bir devlet adamı, bir bürokrat öldürülmedi” diyerek müphem cümleler kurmaktan geri kalmıyorlar.
Kriz konusuna da bu şekilde yaklaşılıyor. Bir takım tereddütler, bir takım müphem ifadeler vs. piyasada dolaşıyor.
Ülkede kriz varsa vardır. Kriz varsa asla kriz yoktur denilemez. Fakat kriz yoksa da, varsa da sürekli “kriz var” veya “kriz geliyor” türküleri söylemenin de bir manası olmadığı gibi, ülkeye de bir faydası yoktur.
Şu an ülkede bir kriz durumu var mıdır? Vardır. O halde yokmuş gibi davranmanın da, ortalığı velveleye vermenin de, abartmanın da faydası yoktur.
Elbette kriz konusunda yetkililer tedbir alacak, gerekeni yapacaklardır.
Bize düşen görev; Olaylara suhuletle yaklaşmak, sakin olmak ve etrafı da bilgilendirerek teskin etmektir.
Yoksa etrafa velvele vererek krizin derinleşmesine yardımcı olmak hiçbir Türk vatandaşına yakışmaz.