İslamda dayanışma ve yardımlaşmanın önemi çok büyüktür. Yardımlaşma ile ilgili ayet ve hadisler insanlara yol göstermektedir. İslâmiyet' öncesinde ve sonrasında hiç bir din ve fikir sistemi yardımlaşma konusuna bu kadar önem vermememiş, yardım anlayışı ve uygulanışını bu kadar geniş boyutlara taşımamıştır.
Huzurlu ve mutlu bir toplum, birbirini seven, yardımlaşmayı sorumluluk kabul eden insanlardan meydana gelir. Sevgili Peygamberimiz, toplumda görmeyi arzu ettiği bütün iyilikleri önce kendi şahsında göstermiş; Yememiş yedirmiş, giymemiş giydirmiş, yoksulları gözetmiş, yetimlere kucak açmış, hastaları ziyaret etmiş ve onları kendi haline terk etmemiştir. Bu yüzden iman edenler birbirini sevmeli, korumalı ve birbirlerine merhamet göstermelidir.
"Bir mümin, aç bir mümini doyurursa, Allah da o kimseyi cennet meyveleriyle doyuracaktır. Yine bir mümin, susuz kalan bir mümine bir şeyler içirip susuzluğunu giderirse, Allah kıyamette ona (misk ile mühürlenmiş lezzetli bir içecek olan) 'Rahîk-ı Mahtûm'dan içirecektir. Yine bir mümin, elbiseye ihtiyacı olan bir mümini giydirirse, Allah da ona cennetin yemyeşil elbiselerindengiydirecektir." (Tirmizî, Kıyâme, 18)
Hadislerde yardımlaşmayla ilgili çok sayıda öğütler mevcuttur.
Bir kutsî hadiste, "Yalnız benim rızam için birbirine yardım edenler sevgimi hak etmiştir" buyurulur (Müsned, IV, 386).
İslâm'da hayır yapma ve sevap kazanma niyetine dayanan zekât, sadaka-i fıtır, kurban, nezir, karz, kefâret, vakıf ve uygulamaların temel hedefi toplumda yardımlaşmanın kurumsallaşmasını sağlamaktır.
Başta vakıflar olmak üzere bütün İslâm beldelerinde erken dönemlerden itibaren muhtaçlara hizmet vermek amacıyla kurulan aşevi, dârülaceze, yetimler evi, imaret, hastahane gibi pek çok kurum Müslümanların dayanışma ve yardımlaşma ruhunu ortaya çıkaran hayır müesseseleridir.
“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostu ve yardımcısıdırlar. İyiliği emir ve tavsiye eder, kötülüklerin önünü almaya çalışırlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederler. İşte onlar, kendilerine Allah’ın merhametle muâmele edeceği seçkin kimselerdir. Şüphesiz ki Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır. (Tevbe Suresi Ayet– 71)
Yardım anlayışının özünde fedâkârlık vardır. Maldan sevgiye kadar her şeyin bir başkasına verilmesi söz konusudur. Sadakanın
sınırı yoktur; dileyen dilediği kadar verir. Böylece Müslümanlar arasında en geniş mânâda yardımlaşma yapılır.
Müslümanlar başkalarına söz ve davranışları ile de iyilik yapmak, onlara sevgi ile bağlanmak zorundadırlar. Bu da onların görevidir.
“Üzüntüleri ve sıkıntıları sadakalarla telafi ediniz. Böyle yaparsanız Allah sizin sıkıntılarınızı giderir, düşmanlarınıza karşı size yardım eder, şiddet ve sıkıntı anında ayaklarınıza sabit kılar.”
"Allah için size sığınan kimseye sığınak olun. Allah için isteyen kimseye verin. Sizi davet edene icabet edin, size bir iyilik yapana karşılığını verin. Eğer onun karşılığını verecek bir şey bulamazsanız, karşılıkta bulunduğunuzu kanaat getirinceye kadar ona dua edin."
(Müslim, Birr, 66) Evet işte tam zamanı depremzedelerin yaralarını sarmak için kucaklaşma ve yardımda seferber olma dönemini yaşıyoruz bu fırsatı kaçırmamalıyız . Allah destek ve yardımlarınızı kabul buyursun...